Yıldızların parlak kıyafetler eşliğinde semada görücüye çıktıkları bir gece vakti; hava ziyadesiyle soğuk, rüzgar kan donduracak raddede sert ve hoyrattı.
İki arkadaş Taehyung'un sıcak ve minimal evinde buluşmuş, bir baca kadar olmasa da bu soğuk bahar akşamı içlerini ısıtacak sıcaklıktaki dumanı tüten kahveye ellerini sararak filme odaklanmaya çalışıyorlardı.
Tabii ne kadar muvaffak oldukları mukayese edilecek başlıca topiklerin arasındaydı. Taehyung'un muhayyel aleminde dönüp duran ve sonu hakikate açılmayan riyakar yalanlar ile yaşıyor olduğunu bilme farkındalığı onu yüksekçe bir duvardan alaşağı ediyordu.
Arkadaşı neden erkek arkadaşını arkadaşı olarak tanıştırmıştı?
Bu bilinmeyen kimdi, Jenny olabilir miydi?
Mamafih kendisi etrafı kolaçan ettiği vakit tek bir mevcudiyete gözleri takılmamış, nebat hariç etrafta tek bir nefes sesi dahi duymamıştı. Öyleyse bu bilinmeyen ya Jenny ya da onun gizemli sevgilisiydi. Sahi en yakın dostu ona sevgilisini arkadaşı olarak tanıtmıştı değil mi?
İşler gittikçe daha karmaşık bir vaziyete evriliyordu.
Şayet bu bilinmeyen Jenny olduğunda zatı hakkında bahsi geçen onca şeyi biliyor olması abes kaçmıyordu, hatta üzerine biçilmiş kaftandı.
Yalnızca bir hususu anlamlandıramıyordu: neden? Böyle bir şeyi o yapıyorsa neden yapıyordu?
O da mı kendisiyle alay eden sığ insanlardan olmak istiyordu yoksa başka bir emeli mi vardı?
Derin ve içli bir soluğu mekanın buzdan aurası ile buluşturduğu vakit arkadaşı ekrandaki düğmeye basarak videoyu durdurdu ve ona döndü. "Taehyung? Sorun ne?" Biçimli kaşları çatılmış, dolgun dudaklarını birbirine bastırmış, sorgularcasına arkadaşı olarak görmek istediği şahsiyete bakıyordu.
O sıra Taehyung eteğindeki taşları bir bir dökme kararı aldı buna mukabil bitirici hamlesini yaptı. "Neden sevgilini bana arkadaşın olarak tanıttın?"
Jenny'nin çekik gözleri kocaman iki haleye benzemiş, şaşkınlık ile aralanmıştı. Minik elleri ve zavallı kupası hazin bir zelzelede kurban gitmişçesine sallanıyor, telaş onu hata yapmaya götürüyordu.
Nafile olduğunu bile bile inkar etti. "Hayır, ben sadece, o benim arkadaşım." Her bir kelamı manadan uzak yanılgıya yakındı.
Taehyung şuh bir gülüş bıraktı. Kendi kırıklarından ve arkadaşına biçtiği değerden düşen parçalar dudak kıvrımlarına gizlenmiş, saklambaç oynuyordu. "Hala gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun." dedi. Gücenmiş, hayal kırıklığına uğramış ve beklenmeyen darbenin verdiği sarsıntı ile bir mabede savrulmuştu.
Jenny yenilmiş olmanın verdiği bitmişlik hissi ve buruk dinginlik ile omuzlarını kalkanları hatta yalanları gibi düşürdü. Elindeki kahveyi komodine koyarak arkadaşına döndü. Tabii hala arkadaşlarsa (?)
"Ben, çok kötü bir şey yaptım Tae." dedi. Tınısındaki pişmanlık ve hüzün birer senfoni oluşturmuş birlikte melankolik melodilerini Taehyung'un kulaklarına neşretmişlerdi. Sustu, devam etmesini ve biraz daha dibe çekilmeyi sükunetle karşıladı.
Jenny onun çehresine bakamayacak kadar haya sahibiydi, her ne kadar yaptıkları bunun aksini gösterse de. Hareleri parmaklarıyla oynayan ellerine çevrildi, bam telinin üzerinden adımlaya başladı. "Ben uzun zamandır Jungkook'tan hoşlanıyorum Tae." derin, hazin ve içli bir nefesi ahizeye bıraktı. "Ama o beni hiç sevmedi. Benimle birlikte olmak istediğini söylediğinde o kadar sevinmiştim ki... Ne yazık ki o başından beri senden hoşlanıyormuş."
Taehyung'un kaşları çatılırken afallamış bakışları gözlerine bulutlar konmuş, sesi yağmurlu bir havada dışarıda kalmış bir kedi kadar titrek kıza ulaştı, öylece baktı. Jenny ise çoktan gözlerini kaldırmış Taehyung'un tepkisine nail olabilmek için ona dönmüştü. Şaşkın ve ürkek bakışlardan aldığı mukavemet ile devam etti. "Başından bu yana bana yaklaşmasındaki asıl sebep senmişsin. Bunu telefonunun şifresini öğrendiğim bir gün sırf senin için oluşturduğu klasörden, her yerde seni arayan bakışlarından, yanımdayken dahi benden uzak oluşundan ve her konunun daima sende başlayıp bitmesinden anladım." Hızla akan birkaç göz yaşını kendini hırpalayarak sildi, dudaklarını birbirine yapışık iki kardeş gibi yeniden bir araya geldiğinde vaveylaları içinde çağladı ancak bir hıçkırık dahi bırakmadı atmosfere.
"Bizi sevgili sanıyormuş." dedi uzun bir duraksamanın ardından. "Seni aldattığımı düşünüyor ve buna rağmen birlikteyiz."
Taehyung'un zihninde Zeus'un mukadder şimşekleri tüm ihtişamı ve gücüyle yankılanırken o an anlamıştı. Gizli aşığı yalnızca bir defa gözünün uğradığı arkadaşının sevgilisinden başkası değildi.
Bildiği her şeyi Jenny'den öğrenmiş, kendisine yanaşmak için onu kullanmış ve şimdi de gizli bir numaradan sevgilisi sandığı arkadaşının ona olan ihanetini kanıtlama peşindeydi.
"Neden?" diye sordu Taehyung. Sesi merakla erimiş ve bütünleşmişti. "Ona neden bizim sevgili olmadığımızı söylemedin?"
"O zaman." dedi Jenny bastırdığı hıçkırıkların dehlizinde giden sesini güçlükle bularak. "O zaman önünde bir engel olmayacaktı, beni bırakıp sana gelecekti. Ben söyleyemedim."
Sonrası bir sürü yakarış, af dileme ve kendini kapı dışında bulan, aslında ne aşkına ne de arkadaşına vakıf olmuş kırık bir kalbin bir başka kalbi kırması ile son bulan bir gece.
Ne hazin
***
Şipşak yazdımOy yok, yorum yok, bu beni üzer sevgili okuyucularım
Muhayyel değil hakiki olun ve oy verin lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı Bile Ağlar //Gguktae
Fanfic"Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir Bir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi Nedir bu gürültüler derim, top patlamaları Nedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı İçimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne Bu hangi nehir ki...