10 yıl önce... "1, 2, 3..." sayan kişi Hakan'dı, bizler ise koşarak saklanacak yer arıyorduk. 23 saniye sonra zar zor bula bildiğim yere saklandım, çalılıkların arkasina, iyice saklandım. Hakanın gelip gelmediğini kontrol ediyordum. "Geliyor mu?" Dedi kisik sesle birisi. Duyduğum sesle yerimden sıçardim, ve hızla kafami sesin geldiği yere çevirdim. "Özür dilerim seni korkutmak istemezdim." Dedi mahcumiyet dolu sesi ile deniz gözlü çocuk. Gülümsedim ve dudaklarımı aralayıp "sorun degil" diye cevap verdim gülümseyerek. O da gülümsememe karşılık verdi ve gamzeleri belirdi. Dudaklarının yanında beliren bu iki çukurdan bendede vardı. "Sobe!" Duydugumuz sesle yerimizden sıçradik. Hakan gülerek ikimize bakti ve koşarak sobe yerine koştu. Bizde onun arkasından koştuk fakat yetişemedik. "Off ya!" Dedim yüzümü asarak. "Boş ver sadece bir oyun, üzme kendini" dedi Deniz gözlü çoçuk bana bakarak. Kaybetmeyi sevmiyordum. O bunu bilmiyordu. "Kaybetmekten nefret ediyorum!" Dedim kaşlarımı çatarak. "Ama bu kaybetmeyecegin anlamına gelmiyor." Dedi ve haklı çıktı. Kaybetmeyi sevmediğimiz kaybetmeyecegimiz anlamına gelmez. "Sen yeni mi taşindin? Seni daha önce gormedik" dedi Deniz gözlü çoçuk. Buraya taşınalım 1 hafta olmuştu fakat dışarı çıkmaya vaktim olmamıştı. "Evet, taşınalı 1 hafta oldu." Dedim Deniz gözlü çoçuğa. O ise gülümsedi ve elini uzatı "Ben Emir, peki sen?" Dedi. Elini tuttum ve "Naz" dedim gülümseyerek. Aralarında sadece Hakanı tanıyordum, çünkü Hakan annemin arkadaşının ogluydu. "Bende Kaan" dedi güneș saçlı çoçuk, tekrar gülümsedim. "Bende Efe" dedi toprak gözlü çoçuk. "Tanistigima çok memnun oldum" dedim gülümseyerek onlarda gülümsedi ve "bizde tanıştığımıza çok memnun olduk!" Dediler.