minlaerun

Artık eskisi gibi yazıp çizmiyorum. Bir araya gelmiyor kelimeler. Zihnimde canlanan cümleleri dilimin ucunda telaffuz edemiyorum. Belki de donuklaştığımdan, sakinleştiğimden. İçimdeki fırtına dinmiştir. Çekilmişim gibi kıyıma, limanıma ulaşmasın diye kimse sürgülemişim tüm girişleri. Böyleymiş gibi yaşam, sıradan. Öylesine boş. Şu an şu kadar cümleyi yazabilmenin mutluluğundayım. Hâlâ bir şeyler karalayabiliyorum. 

minlaerun

Ne eksik ne fazla, değişmemiş hayatımda hiçbir şey. Terk edilmiş bir şehrin ortasında kalmış gibiyim. Yaş aldıkça düzelir diye düşündüğüm hiçbir şey düzelmiyor. Arzuladığım şeyler çoğu insanın korktuğu şeyler. Normal değilim. Bir çocuğun her oyuncağa doyumu gibi çabucak doyumu. Birilerinin üstünde en azından ince bir kabuk bağlayabilmek tek yazgım.  Satın alınamaz hiçbir sevgi ya. Toprağın altı mıdır güvenilir yer bilmiyorum. Sağlıklı düşündüğümü de düşünmüyorum. Bir sabah rüzgarı alıp götürecek küllerimi. 
Reply

minlaerun

Artık eskisi gibi yazıp çizmiyorum. Bir araya gelmiyor kelimeler. Zihnimde canlanan cümleleri dilimin ucunda telaffuz edemiyorum. Belki de donuklaştığımdan, sakinleştiğimden. İçimdeki fırtına dinmiştir. Çekilmişim gibi kıyıma, limanıma ulaşmasın diye kimse sürgülemişim tüm girişleri. Böyleymiş gibi yaşam, sıradan. Öylesine boş. Şu an şu kadar cümleyi yazabilmenin mutluluğundayım. Hâlâ bir şeyler karalayabiliyorum. 

minlaerun

Ne eksik ne fazla, değişmemiş hayatımda hiçbir şey. Terk edilmiş bir şehrin ortasında kalmış gibiyim. Yaş aldıkça düzelir diye düşündüğüm hiçbir şey düzelmiyor. Arzuladığım şeyler çoğu insanın korktuğu şeyler. Normal değilim. Bir çocuğun her oyuncağa doyumu gibi çabucak doyumu. Birilerinin üstünde en azından ince bir kabuk bağlayabilmek tek yazgım.  Satın alınamaz hiçbir sevgi ya. Toprağın altı mıdır güvenilir yer bilmiyorum. Sağlıklı düşündüğümü de düşünmüyorum. Bir sabah rüzgarı alıp götürecek küllerimi. 
Reply

minlaerun

iki adım öteye gitmedi adımlarım
          mesken belledi evin dört yanını
          meşakkatli bir uğraşımda yok pek
          oysa üzerimde anlamsız yorgunluklar var
          aslında kafamın içinde tüm kargaşa
          inceden inceye sızıyor içime
          gözkapaklarıma tüneyen ağırlık mıdır
          karartan bakışlarımı, bilmiyorum
          suçlu ben değilim öyle bakma
          tek çabam yaşamaya çalışmak
          

minlaerun

gönlümün kapısını araladığım vakit tepeme yığılıyor içerlenmiş bulutlar. tüm saflığım ve gerçekliğim ile karşına çıkmışken nasıl simetrisi alınıyor karakterimin. birlikte yapacağımız maddelerin hiç birini tek başıma yapamayacağım. kırıcılığının üstüne enkaza dönüşümü unutmayacağım. şiirlerim ile mutluluklar bana

minlaerun

beklemek, beklemek, beklemek..
          alışagelmiş zamanın süzülerek akıp gitmesini seyretmek gibi beklemek. güneşin aydınlığını gizleyen panjurlar aralandığı vakit, bir kaç celse ışığın süratle odaya yansıması gibi beklemek. bir diğer adıyla, sabretmek. sahip olduğum salt beceri de o değil mi zaten? şikayet etmiyorum, bekliyorum. gülünç bir hâl almasına izin vermeden zirveye ulaşmak ve başarının tadını ilmek ilmek işlemek istiyorum hayatıma. çoktandır tek dileğim bu.

minlaerun

İnsanlar beni çok şaşırtıyor. Bugün şahit oluğum şahsiyet  ertesi gün veyâhut bir başka zaman kafamda tasarladığım karakterle eşleşmiyor. Onların değişken olmaları nedeniyle zihnim ile sürekli bir savaş içerisindeyim. Tanıdığımı düşündüğüm kişiler kafamın içinde oluşan taslağa yeni detaylar eklettiriyor. Aynı zamanda onlar hakkında fazladan ya da gereksiz düşünceler içerisindeysem onları törpülememe sebep oluyorlar. Böylelikle de tekrar sentez aşamasına girişiyorum. Bunlar tamamen karşımdaki insanın davranışlarının sonucu oluşan etmenler. Belki de ben fazla irdeliyorum. Her neyse.. Belirsizlik zihni çok yorar. Bu sebepten ötürü her şeyi netleştirmek isteriz. İnsanların şahsiyetlerinin de sabit kalmasını istememizde ki neden de bundan kaynaklanır. Bana göre bu döngü böyle turluyor. Çünkü bir insanı tanıdığımızı beyan ettiğimiz bir vakit sıkı fıkı olan bağlar buzlaşınca birden zıt kutuplara bürünür ve aslında tanıdığımızı sandığımız kişilik birden tepetakla olur. Ya da biz böyle olduğunu düşünürüz. Her ne şekil olursa olsun sonuç itibariyle bizim düşüncemize akseden bir değişimin söz konusu olduğunu iddia edebiliriz. Açıkçası ben böyle algılıyorum. Aklımda şemasını kurduğum diyaloğu eksiksiz lanse edemedim fakat en azından içimi bir nebze de olsa dökebildim.

minlaerun

Üzerime sinen karmaşıklık içerisinden yüreğime oturan en ağır düğüm buydu. Bu yüzden de karmaşık izah ettim. Önemi yok. İnsanları tanımak çok zor. Tanımaya çalışmamak daha zor.
Reply

minlaerun

Çünkü o kişiyle her ne kadar zaman geçirirseniz geçirin istediğiniz kadar iç içe olup bağlarınız sıkı bir şekilde ilerleyin yine de işe yaramıyor. İnsanoğlu asli karakterini gizlemekte son derece profesyonelleşmiş durumda. Bizler ise her şey olup bittikten sonra, ellerimiz boş sırtımız loş kaldığında anlarız bunların gerçekliğini.
Reply

minlaerun

Evet, rahatsız olduğum mevzu tam olarak da bu. İnsanların sabit karakterde kalamaması ve irtibatın kesilmesi durumunda bir başka yüzüne maruz kalma problemi şu anlık dert meselesi. Zamanını en çok kiminle geçiriyorsan onu daha iyi tanıyorsundur derler ya, bu zırvanın sahici olmadığına şahit olduğumdan bu yana insan tanıma evremi geçici olarak kapattım.
Reply

minlaerun

şartlar daha ne kadar zorlayabilir diye düşünürken hep daha da beterine maruz kalıyorum. olsun bu dert değil diyerek teselli ediyorum kendimi. lakin bilincindeyim ki üzerime çullanan bunca kederi ve derdi sırtlamakta güçlük çekiyorum. azaldıkça azalıyor çemberimdeki insan sayısı. belki üç belki de dört tane yürek kaldı gönlümün peşinde. dilime varmayan onca haykırışları gönül kapısından geçirip hasar veriyorum. parçalanıyor yüreğim de ses etmiyorum. şu sessizliğe bürünen ruhumun durgunluğu ne zaman dinecek, bilmiyorum. bildiklerim de bir işe yaramıyor, orası ayrı. gökyüzünü seyretmek bile yetmiyor içimi açmaya. ciğerlerime dolan hava çıkmak istemiyor dışarıya. çürüdükçe çöküyor, kanadıkça acıyor. yok bir çare. sabretmeyi iliklerime kadar işledim, başka yolum yok gibi. şimdiyse donuk suretim ile seçenekler sıralıyorum kafamda kurtulabilmek adına.

minlaerun

yeryüzünde hayat süren her bir canlının sarf ettiği çabanın karşılığını alma gibi bir becerisi var iken neden bana mâkul görünmüyor bu döngü? sahip olduğum yüksek değerler ile övünmüyorum, mütevazılığımı koruyorum diye mi dış kapı ediliyorum. kendisinden nice büyük balıkların bulunduğu okyanusta çırpınan ufak bir balığın fark edilmesini beklemek benim aptallığımdı tabi. bulunduğum makam, ancak bana parlıyor. oysa ışığımın altında sefasını sürmesini istediğim nice bedenler var. lakin kalp gözü kör olanın irislerinde yaşam belirtisini arayamam. duyuları körelmiş veyâhut bana karşı körelmiş bir ruhtan yardım dileyemem. gerçi ben, bana olanaksız kılınan her olanağa olumsuzum bundan sonra. tüm insanlıktan beklentimi keserek kafa dinginliği yaşıyorum kısa süreliğine. kendime şu sıralar yakıştırdığım  tavır, boşvermişlik.

minlaerun

yaşamak artık eskiye nazaran daha güç. insan yaş aldıkça sorumlulukları artıyor. beraberinde gerçekleri görmeye başlıyor insan. zamanında toz pembe gelen hayat hoyrat gerçeğini gözünün içine sokuyor büyüdüğünde. birtakım güçlükleri göğüsler insan. gücü elverdikçe çırpınıp durur. yerinde saydığı her vakit yorgunluğu titreyen gözlerinden sezer. doğuşumun bir şans eseri olmasıyla başlıyor ya bu mücadelem, geçmişe dönerek küfretmeyi istiyorum. neydi ki suçum o kadar erken atıldım zorluklara diyerek cevap aramaya çalışıyorum aklımda. on altımdan on sekizim de şiddetlendi bu külfetler. dünden önceki günler ve bugünler de her bir zorluk adına çözüm yollarım ölüme değiyor. sanki bu mantıklı bir çözümmüş gibi aklımda yer ediniyor. oysa çokça gülünç bir seçenek. keza kıyamazdım zaten çürümüş bedenimin toprağa karışmasına. hâl böyleyken bile yine de düşünüyorum ya şu ölüm zırvasını kafamı koparıp atasım geliyor. belki o zaman boğazıma kadar dolan heves kırıklıkları bir bir dökülür etrafa.. birdenbire yok olmayı yeğliyorum aslında değer arz etmediğim bu dünyadan. yaşanmışlıkların böylesine ağır etkilere sahip olacağını düşünmezdim. çok da yaşlı sayılmam hani. o hâlde neden bunca ağır meşakkatlerin altında çırpınıyorum? tamam, belki de zihnimi yontacak ve beni geliştirecek problemler fakat bunlar bana şu an çok fazla. hele ki başarılarımın sergileneceği bir dönemde bunca stresin sırtıma çuvallanması moralimin yerlere serilmesinin en büyük etkeni. beni ben ayakta tutuyorum. bana ben lazımım. yanımda olduğunu beyan eden tanınmış bireylerin yanımdan soyutlanmaları da ayrı bir ironi. gerçi bunlara artık kulak asmıyorum. beni en çok çıkmaza sokan şey, başımı soktuğum yuvanın eksikliği.