BÖLÜM 1: EVE DÖNÜŞ

1.2K 42 5
                                    

MERHABA SEVGİLİ DOSTLAR. UZUN ZAMANDIR BİRBİRİMİZDEN UZAK KALDIK BİLİYORUM. AMA ARTIK KAVUŞALIM İSTEDİM. BUNU DA "ASKERLİK AŞKIM" HİKAYESİNİN DEVAM HİKAYESİ İLE YAPMAYA KARAR VERDİM. BU HİKAYENİN GİDİŞATI, TAMAMEN FARKLI BİR HAYAT HİKAYEME BAĞLANACAK BUNU BİLMENİZİ İSTİYORUM. NEYSE, ÇOK ÇENE YAPMADAN İLK BÖLÜMLE SİZİ BULUŞTURAYIM. KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM.

15 Aylık askerlik görevimi yerine getirmiş, zor da olsa birliğimden ayrılmış, 25 saat sürecek eve dönüş yolculuğuna başlamak üzere yola çıkmıştım. Askeriyeden, asker arkadaşlarımdan ve hiçbir zaman onu sevdiğimi bilmeyecek olan Orhan'dan ayrılmak öyle zor olmuştu ki.

Askeriyenin kapısından uğurlandıktan sonra sanki yapayalnız kalmıştım. Ya yolun köşesinden dönecek ve evime doğru bir yolculuğa başlayacak ya da nizamiye kapısında yatıp kalkacak kadar sevdiğim Orhan için oradan ayrılamayacaktım. Ayaklarım adeta ikilemde kalmıştı. Ancak bildiğim bir gerçek vardı ki, Orhan onu sevdiğimi hiçbir zaman bilmeyecekti.

Askerliğin adeti olan ve arkadaşlarımın savurduğu valizleri yerden aldım. Tutulmuş bacaklarımla ve şimdiden özleyen kalbimle askeriyeden aşağı doğru yürümeye başladım. Köşeye geldim ve arkama baktım. Döndüm ve film şeridi gibi izledim orayı. Gözlerim nemlenmiyor ama içim yanıyordu. Kalbim içime akan yaşlardan adeta bir göl olmuş, yüreğimi yakan korkunç bir sel basmıştı ortalığı. Biraz daha izledikten sonra yolun köşesinden döndüm. Evime, aileme, memleketime gidiyordum. Peki neden hala içim acıyor ve kalbim birçok şeyi şimdiden duraksız şekilde özlüyordu? Neden mutlu değildim? Bildiğim gerçeği içten içe inkar etmeye çalışıyordum artık. Çünkü oraya geri dönüşüm olmayacaktı.

Bir süre yokuş aşağı yürüdükten sonra minibüs ve otobüs firmasının önüne geldim. Biletimi önceden almıştım. Kapının önüne valizleri bırakıp bir sigara yaktım. Artık özgürdüm. Artık asker değil, tam anlamıyla bendim. Otobüsün gelmesini beklerken sağa sola doğru yürüyor, Köse'ye son bir kez özlemle bakıyordum. 12 ayımı kimsenin bilmediği kadar dolu dolu geçirdiğim ilçeye birkaç hasret dolu bakış atıyordum. Nihayet şehre gidecek olan otobüs gelmişti. Valizlerimi yerleştirdim ve koltuğuma oturdum. Pencereden etrafı izlemeye devam ediyordum. Komutanım Burak'ın önümden geçtiğini gördüm. Belli ki askeriyeye gidiyordu. İnmek, koşup sarılmak, vedalaşmak istiyordum. Ama yapmadım. Bu beni oraya tekrar bağlayacak bir sebep olabilirdi. Bense buna cesaret edecek güce sahip değildim.

Bir süre sonra şehre gidecek yolcular otobüse binince yola çıktık. Köse'den adım adım değil hızlıca uzaklaşıyorduk artık. Her saniye sevdiğim adama daha da uzak kaldığımı hissediyordum. Kafamı başka yere veriyor, o zamanın en iyi telefonlarından olan şu kızaklı telefonumla ilgileniyor ve kafamı başka şeylere odaklıyordum. Bir süre geçtikten sonra Gümüşhane'ye girmiştik. Orada kaldığım askeriyenin önünden geçiyorduk. Bu da benim için üzücüydü tabi. Çünkü her şey burada başlamamış mıydı? Güzel anılar biriktirmeye bu binada başlamıştım, evet.

Kısa sürede otobüs garına vardık. Gümüşhane'den Balıkesir'e gidecek bir yolcu otobüsünde önceden yer ayırtmıştım. Valizlerimi omzuma alıp içeri girdim ve firmadan biletimi kestirdim. Ardından dışarı çıktım. Valizlerimi otobüsün geleceği perona bırakıp etrafı dolaşmaya başladım. Biraz yürümek, havayı içime çekmek, belki de sevdiğim insanın hala yaşadığı şehirde son kez nefes almak, imkansız olsa bile uzaktan onun kokusunu duymak istiyordum. Bu şekilde devam ederken kendime bir çay aldım. Yanına bir sigara yaktım ve boş gözlerle etrafı izlerken otobüsün gelmesi için beklemeye başladım.

Birkaç bardak çay içimlik zamanın sonunda nihayet memlekete gidecek otobüs gelmişti. Uçakla gitmeyi tercih etmemiştim. 25 saatten fazla sürecek bir yolculuk beni bekliyordu. Parasını ödediğim çayın boş bardağını duvarın üzerine bıraktım. Valizlerimi alıp muavine teslim ettim ve otobüs kalkıncaya kadar dışarıda kalmayı tercih ettim. Sanki bir türlü oradan kopamıyordum. Başka bir minibüse binsem bir saatten kısa sürede Orhan'a kavuşup, ona sımsıkı sarılabilir, kokusunu içime çekebilir, dünyanın en mutlu insanı ben olabilirdim. Ancak bu hayallerim sadece hayal olacaktı. Bense artık memleketime gidecek olan otobüse binmek zorunda kalacaktım.

Bir süre sonra otobüs şoförü araca binmişti. Aşağıdaki yolcular sigarasından son nefesi alıp yere atıyor, ayağıyla eziyordu. Çok geçmeden de otobüsteki yerlerini alıyorlardı. Ben de aynısını yaptım ve otobüsteki yerimi bulup oturdum. Pek bir şey düşünmemek için çabalıyordum. Garajdan kendime birkaç parça yiyecek ve içecek, bir bulmaca dergisi ve kalem almıştım. Telefonumu çıkardım ve kulaklığımı taktım. Köse'de arkadaşlarımla birlikte çarşıya indiğimizde doldurduğum müziklerden birini açtım ve dinlemeye başladım. Başımı güneşten ısınan pencereye yasladım ve gözlerimi kapattım. Belki uyurum diye ümit ediyordum. Uyurum ve aklımdan geçen her şeyi bir nebze de olsa unuturum diye düşünüyordum. Ancak ne yazık ki, kendimi bildim bileli otobüs yolculuğu yaparken uyuyamazdım ben. O günde öyle olmuştu.

Otobüs artık yola çıkmış ve Gümüşhane'den ayrılmak için uzaklaşmaya başlamıştı. Dağlık arazilerin arasından hızla gidiyor ve Trabzon'a varmaya çalışıyorduk. Yolculuk müzik dinleyerek devam ediyordu. Aradan bir süre zaman geçince muavin ikram arabası ile gezmeye başladı. Bir tane kahve almıştım. Yanında da birer kek vermişlerdi. Kahvemi her seferinde ufak yudumlar alarak içiyordum. Sanki bitmesini istemiyor gibiydim. Çünkü başka vakit geçirecek bir şey düşünemiyordum. Kahvem bittiğinde baya bir yol katetmiştik. Çok geçmeden de Trabzon'a varmış, orada da kısa bir mola verdikten sonra batıya doğru uzun bir yolculuğa başlamıştık.

Etrafıma bakıyordum. Bazı yolcular çoktan uykuya geçmişti. Bazıları kitap okuyordu. Bazıları ise ufak çocuğunu zaptetmeye çalışıyordu. Derin bir nefes aldım ve başımı yine pencereye yasladım. Karadeniz yol boyunca yanımızda bize eşlik ediyor, bitmek bilmiyordu. Öylece uzaklara dalıvermiştim. Aklımda kalan Giresun, Samsun ve daha birçok şehri geçmeye başlamıştık. Bir süre sonra yarım saat süren ilk molamızı verdik. Akşam üzeri olmak üzereydi. Tutulmuş vücudumu koltuktan kaldırıp telefonumu, sigaramı ve cüzdanımı alıp araçtan indim. Dinlenme tesisindeydik. Oldukça büyük bir mekandı. Bahçeli kısmına oturmaya karar verdim. Çünkü o yıl içinde içerde sigara içme yasağı yeni başlatılmıştı. Gelen garsondan bana bir çay getirmesini ve yemek ile ilgili menü varsa vermesini rica ettim. Kısa sürede çayım ve menü gelmişti. Karnımı doyurmak için bir şeyler söyledim. Bu arada da çayımı ve sigaramı içiyordum. Yemek, içmek derken beş dakika kalmış, onu da etrafta yürüyerek ve bıkmadan içtiğim sigaradan bir tane daha içerek geçirmiştim. Sonrasında otobüs yolculuğu yeniden başlamış ve ben nasıl bir yorgunluk hissettiysem uyuyakalmıştım.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin