44

1.2K 112 77
                                    

kai

soobin'in şişen ayağına buzu yavaşça değdirdim ama o sanki canını alıyormuşum gibi acıyla inledi. "ah, kai intikam mı alıyorsun bebeğim?"

son söylediği kelime yüzünden yumuşasam da belli etmedim ve biraz öncekine nazaran daha yavaş olmaya çalıştım. yer çekimine savaş açan kıymetli tavam savaşı kaybederek yere, tam da soobin'in ayağının üzerine düşmüştü. beyefendi o kadar triplenmişti ki keşke kafasına geçirseydim de bayılsaydı diye düşünmeden edemedim. "abartma, altı üstü bir tava."

söylediklerime inanamıyormuş gibi gözlerini büyüttü ve şu an hiçbir şeyi olmayan fakat birkaç saate şişecek ayağını gösterdi. "altı üstü bir tava mı? kazan falan mı atacaktın üzerime de vazgeçtin?"

bizi istemsizce öyle hayal ettim ve bu kıkırdamama neden oldu. onun da yüzünün yumuşadığını göremesem de hissetmiştim. konuşmamaya karar vererek işime odaklandım. "böyle iyi mi hyung?"

başımı kaldırdığımda ağlar tonda ses çıkarttı ve bir çocuk gibi dudak büzdü. "bana her şeyi de, ama hyung deme kai. bak çok ciddiyim oturur ağlarım."

olayı nihayet ciddiye almaya başlaması beni mutlu etse de kendimi hemen satmayacaktım. hoş beomgyu'ya kalsa çok bile süründürmüştüm ama bence yetmezdi. resmen öpüştüğümüz için bana trip atıp kaç gün mesaj atmamıştı canım.

"pekala, hyung."

hyungu bastırarak söyledim, o da yüzünü buruşturdu. birkaç saniyelik göz savaşımızda galip gelerek onun bakışlarını kaçırmasını sağladım ve yine ayağına odaklandım. yanımda getirdiğim melhemin kapağını açarken aklıma gelen soruyla kaşlarımı çattım. "üstelik, sen eve nasıl girebildin bakayım?"

bu sefer eğlenme sırası ondaydı, ukala bir gülüşle arkasına yaslandı ve omuz silkti. "haruto'dan istedim. bu arada buradan çıkınca yanına gidip ona pasta yapacakmışsın ve ilişkimizi kurtardığı için ona teşekkür edecekmişsin."

arkadaşım tarafından satılmama mı üzülsem yoksa soobin'in buradan beraber ayrılacağımız konusundaki kararlılığına mı sevinsem bilemedim. yine de işime gelene uydum.

"haruto denen kürdanı ortadan ikiye böleceğim. çok bekler o pasta falan. üstelik olmayan ilişkinin neyini kurtarıyor o?"

başta gülümseyen yüzü düştü ve düşünceli bir hal aldı. bir şeylerin farkında olmasını istiyordum, sırf öpüştük diye benden hoşlandığı düşüncesine kapılıp ikimizi de bir çıkmaza sürüklemesinden korkuyordum.

bir daha ikimiz de konuşmadık ve ben sessizce ayağın pansumanını tamamladım. malzemeleri bez çantaya öylesine attıktan sonra ayaklanıp bunları ablamın odasına götürdüm. geri döndüğümde soobin boş boş karşıya bakıyordu.

konuşmadan yanına oturdum ve ben de onun yaptığı gibi karşıyı izlemeye başladım. saatler gibi gelen yaklaşık on dakikalık sessizliğin ardından derin bir nefes aldı ve bana doğru döndü. "kai."

uzun zamandır beklediğim büyük konuşmayı yapmanın vaktinin geldiğini anladığımda artık bir geri dönüşü olmadığının da farkındaydım. ya şimdi konuşup tüm meseleleri halleder ve sevgili olurduk, ya da canım yansa bile soobin'i kalbimden silerdim.

zorlukla başımı ona çevirdim. gözleri yüzümü turladı, bakışlarının değdiği her yerin alev alev yandığını hissediyordum. en son durak olarak yine gözlerimde buluştuğumuzda konuşmak için ağzını araladı, ancak hemen vazgeçti. söyleyeceği en ufak detayı bile merakla beklerken bir anda elimi tuttuğunda ne yapacağımı şaşırmış haldeydim.

boyfriend, sookai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin