Merhabalar! Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi. Biraz kısa ve sıkıcı bir bölüm oldu fakat karakterleri daha iyi tanımak için bi kaç bölüm böyle olacak. Birde sizden küçük bir ricam var. Hikayede Camila'ya uygun birisini arıyorum. Beğendiğiniz isimler varsa lütfen yorum olarak yazın. Umarım okurken sıkılmazsınız. Yorumlarınız benim için çok önemli. İyi okumalar! ♥
"Camila! Kahvaltı hazır." Annemin sesi ile gözlerimi açtım. "Tamam anne uyandım." dedim yorgun bir sesle. Kapının kapanmasının ardından yataktan kalktım ve lavaboya doğru ilerledim. Yüzüme soğuk bir su çarptım ve kendime geldim. Ardından üzerimi değiştirmeden aşağıya indim. Annem ve babama günaydın dedikten sonra önümdekileri hızlıca yemeye başladım. "Camila, bu gün maçımız var gelmek ister misin?" dedi babam. "Baba, gelmek isterdim fakat-" "Sanırım bir şey söylemeyi unutmuşum. İtiraz istemiyorum." dedi babam beni bölerek. O'na evet anlamında kafamı salladıktan sonra yemeğimi yemeye devam ettim.
***
"Elisa, orada yalnız ne yaparım ben? Lütfen gel." Evet şu anda Elisa' ya benimle gelmesi için yalvarıyordum. "Gelemem Camila" "Ama neden? Bak eğer gelirsen sana futbolculardan biri ile randevu ayarlayabilirim." Elisa'nın kısa çığlığını duyunca telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Bunu gerçekten çok isterdim. Çok, çok, çok. Fakat bugün anneme yardım etmezsem beni on beş yerimden bıçaklayabilir." dedi isyan edercesine. "Tamam o zaman. Başka zaman birlikte gideriz. Görüşürüz." "Görüşürüz Camila" dedi ve telefonu kapadım.
Üzerime Bayern formamı geçirdikten sonra maça gitmek için evden çıktım. Arabama bindikten sonra stada doğru ilerledim. Tabi bu sırada en sevdiğim şarkıcılardan olan Shakira' nın, en sevdiğim şarkısı olan La Tortura şarkısını açmıştım. Babam Barcelona' nın teknik direktörlüğünü yaptığı zamanlarda onunla tanışmıştım. Gerçekten çok cana yakın birisiydi. Aslında oradan ayrılmak istemiyordum fakat babam buraya geldiği için bizde mecburen buraya gelmek zorunda kalmıştık annem ile.
Stada yaklaşınca babamın bana söylediklerini hatırladım. 'Soyunma odalarının oraya gel. Ben senin yerini ayarlayacağım demişti. Arabamı otoparka parkettim ve stada giriş yaptım. Soyunma odalarının olduğu tarafa doğru ilerlerken önüme çıkan güvenlik ile duraksadım. "Bayan buraya girmeniz yasak" dedi kendini bilmiş bir biçimde. "Buraya girmeye iznim var çekilir misiniz lütfen?" "Siz kimsiniz de bu kadar rahatça buraya girebiliyorsunuz?" dedi ukalaca. "Asıl sen kimsin?" "Ben buranın güvenliğiyim." Bu adamın gerçekten sorunları var. "Ah, teşekkürler bende bunu farketmemiştim." dedim. Ardından cümleme devam ettim. "Şimdi çekilde geçeyim." Kolumdan sertçe tuttu ve beni geri çekti. "Kolumu acıtıyorsunuz" dedim. Gerçekten acıtmıştı. "Hey, ne yapıyorsun sen?" sesin geldiği yere doğru döndüğümüzde yanımıza gelen Mario' yu gördüm. Ah! İşte süper Mario. "Özür dilerim efendim fakat bu bayan izinsiz buraya girmeye çalışıyor" dedi gıcık güvenlik. "O teknik direktörün kızı." Güvenlik bir anda kolumu bıraktı ve özür dilemeye başladı bense hiçbişey demeden Mario ile birlikte ilerledim. İşte süper Mario. Ne kahraman ama değil mi? (!)
***
Babam ile sağ salim görüşmüştük ve o bana stadın en ön koltuklarından birini ayarlamıştı. Bu kadar olay fazlaydı bana. Benim için hayatımdaki en büyük heyecan çikolata yemekken bu kadar şey fazlaydı. Şaka bir yana maçın sonucunu gerçekten merak ediyordum. Bayern öndeydi fakat bu kazandıkları anlamına gelmiyordu. Klasik bir söz olacak ama maç doksan dakika her şey olabilir.
***
Bütün sözlerimi geri alıyorum. Bu kazandıkları anlamına geliyordu. 4-1 yendiler ve gerçekten harika oynadılar. Şu anda ise babamı tebrik etmek için tekrardan soyunma odasına doğru ilerliyordum. Güvenliğin önünden geçerken ona ters bir bakış attım ve ilerledim. Babamı kapıda görünce hızlı hızlı ilerledim ve ona sıkıca sarıldım. "Tebrik ederim baba" dedim neşeli bir sesle. Bana gülümsedi ve "Teşekkürler kızım" dedi. Ardınan işi olduğunu söyledi ve yanımdan ayrıldı.
Soyunma odasından ilk Mario çıktı ve bana doğru yaklaşarak gülümsedi. Çok güzel gülümsüyor. Ne? Az öncekileri olmamış sayın. "Selam" dedi neşeli bir şekilde. "Selam, tebrik ederim." "Teşekkürler. Şey, sana bir soru sorsam yanlış anlamazsın değil mi?" "Hayır, yanlış anlamam sorabilirsin tabi ki" derin bir nefes aldı ve cümlesine başladı. "Bizim yarın idmanımız yok. Belki birşeyler yaparız diye düşünmüştüm." dedi. Ben ise ona şaşkın gözlerle bakıyordum. "T-tabi olur." Aferim Camila, kekeledin! Mario tekrardan söze başladı. "O zaman ben telefon numaranı alıyım sana buluşacağımız yeri mesaj atarım. Olur mu?" Sanırım birazdan kalbim yerinden çıkacak. Tamam kabul ediyorum ondan etkilendim. Başımla onayladım ve telefonumu ona uzattım o da bana telefonunu verdikten sonra birbirimizle vedalaştık ve otoparka doğru ilerledim.
Kendimi arabama attığımda derin bir nefes aldım. Az önce ne olmuştu öyle? Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Hemen kendimi toparladım ve arabamı çalıştırarak eve doğru yol aldım. Burada daha fazla durursam olanların etkisinden bayılabilirdim.
***
Kısa bir yolculuğun ardından eve gelmiştim. Eve girdiğim anda annem ile karşılaştım. "Kızım baban yok mu?" "Yok annecim işi varmış gelir birazdan o da." dedim. Garip bir ifade ile bana baktı. "Sende bir şey mi var?" Bu da nerden çıktı şimdi? "Yok anne ne olabilirki" deyip odama doğru adımladım. Gerçekten ne olabilirki? Sadece yarın Mario ile randevum var ve babamın kuralını çiğnedim. Sanırım yarın ölüm günüm.