'En karanlık gecenin sabahında bile güneş mutlaka doğar'
Kitabımı birtirip rafa kaldırdım. Gözlerimi kapattım ve bir süre bekledim. Hayat bazılarına bu kadar acımasızken neden diğer kalanlara bu kadar bonkör anlamış değilim. 12 yaşımdan beri kendi çabalarımla hayatta kalmış biri olarak soruyorum. Neden nefes almak için bile savaşmam gerek?
Gözlerimi açtım. Asla yanıt alamayacağım sorularımı bende görmezden gelmeyi seçtim.
Dolapta kalan son peynir dilimini bir ekmeğin arasına sıkıştırıp açlığımı giderme derdindeydim. En son çalıştığım yerdende kovulduğum için bugünümü iş aramakla geçirecektim. İnanın iş bulabileceğime olan inancım uzaylıların var olduğuna olan inancımla eş değer.
Üzerimi değiştirip evden çıktım. Sokak, sokak gezmeye başladım. Her yere, her kese sordum ama hiç birinden istediğim yanıtı alamadım. Tam halime üzülecekken kulaklarımda çınlayan korna sesiyle kendimi yerde bulduğum. Gözümü alan beyaz ışık benim bu dünyadaki son günüm olduğunu düşünmeme sebep olmuştu. Hâlâ kulaklarımın çevredeki insanları duyuyor olması beni epey şaşırttı. Ölüler bizim konuştuklarımızı duyabiliyormuş demek.
Bir kız sesi doldu kulaklarıma.
-Açılın ben doktorum demek isterdim ama üniversite sınavını kazanamadım. Dedi
İçimden küfürler edicektim neredeyse. Ulan ölüyoruz burda şakanın sırası mı?
Kendi içimde kızı hırpalarken otoriter bir ses
-Dağılın, hastaneye götüreceğim.
Sonrası derin bir sessizlik oldu benim için bilincim kapandığından falan değil beni arabasıyla önce ezip sonra hastaneye götüren adam konuşmuyormuş. Zaten arabada bir ben birde o var beni baştan eleyin zaten bayılmışım oracıkta ne konuşacak.1 SAAT SONRA
Gözlerimi araladığımda her köşesi bembeyaz bir odayla karşılaştım. Odanın içinde doktorsal şeyler vardı. Gözlerimi açılan otomatik kapıya çevirdim. Suratı asık sanki gülümsemekten mahrum bir adam içeriye adımladı.Bense sadece adamın neci olduğunu düşünüyordum.
-Nasıl hissediyorsun?
-İyiyim. Burası neresi?
-Dinlenmeye devam et.
-Duymadın mı? Sana sordum nerdeyim ben.
Tek kelime etmedi, değil cevap vermek bir kez yüzüme bile bakmadan çıktı odadan.
Boş boş duvara bakarken buradan çıkma vaktime daha var diyip uyumaya karar verdim.Gözlerim kapalıydı fakat uyumuyordum, uyuyamıyordum. İçeriye aynı adam tekrar gelmişti sesinden anladım fakat yinede gözlerimi açmadım. Bir süre yanındaki kadına bir şeyler söyledi kadında söylediği şeyleri tekrar etti. Kısa bir sessizliğin ardından kapı açılıp kapandı. Gözlerimi açmak için biraz bekledim nedensiz yorgun hissediyordum.
- Uyumadığını biliyorum. Gözlerini açar mısın biraz konuşalım.
Bir dakika o nemrut adamın bu kadar kibar olması çok şaşırtıcı değil mi?
Yavaşça gözlerimi açtım ve tebessüm ettim.
- Nasıl hissediyorsun? Dedi hemen.
- Teşekkür ederim iyiyim. Demekle yetindim aslında çok yorgundum
- Nezaketen sormuyorum raporlar için gerekli. Dediğinde az önce bu adama kibar diyen kendimi sorguladım.
- Yorgun hissediyorum dinlenirsem geçer.
- Doktor olan benim nasıl geçeceğini ben bileyim istersen.
Ayağa kalkıp köşedeki dolaba adımladığında
- Bana çarpardan sensin aynı zamanda, yanlış mı? Dedim birden.
- Bilincinin kapalı olduğunu sanıyordum.
- sesleri duyabiliyordum. Dedim
mümkün olduğunca kısa konuşmak geliyordu içimden.
Yüzünü bana döndü. Elini uzatıp
- Meriç Barnes. Dedi bende elini sıkıp
- Nehir. Dedim
- Soyadını söylemeyecek misin?
- Sadece nehir benim soyum da sadece ben varım. Dedim bu konu beni kızdıran sıradan şeylerden biriydi.
- Seni evine bırakmamı ister misin? Dediğinde duraksadım.
- hayır dedim sakince. Ayağa kalkmaya yeltendiğimde başımın sızısıyla oturduğum yere yığılıp kaldım resmen.- Anlaşıldı sana seçme şansı sunmuyorum. Dedi kapıya doğru gidip buraya bakın hemen dedi. İçeriye telaşla gelen iki kadına bişey deme fırsatı bırakmadan
-nehir hanımın hazırlanmasına yardım edin arabada bekliyorum. Dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
Hazırlanma yardım eden hanımlara teşekkür edip beni tekerlekli sandalyeye bindiren adama hazır olduğumu söyledim. Arabanın yanına gelmiştik. Görüş açıma Aston Martin girmişti anlaşılan işinden kazancı iyiydi. Arabaya bindim adama teşekkür ettim. Meriç beye döndüm.
- Adresini söyle dedi.
Ezbere söylediğim adrese doğru sürmeye başladı sessizce bekliyordum bende.Yüksek duvarların önünde durduk.
- Burası mı ?
- evet. Dediğimde arabadan inip yanıma geldi kapımı açıp dışarı çıkmam için elini uzattı. Elini tutup dışarı çıktım bacaklarım titriyordu ama umursamadım. Büyük demir kapının önüne kadar benimle geldi. Ona dönüp
- Teşekkür ederim. Dedim
- Sana çarptığım için mi ? Diye yanıtladı.
Gülümsedim.
- Bunun için özür dilemen gerekiyordu ama benimle yakinen ilgilendiğin için affetim diyelim. Dedim
Gülümsediğini fark ettiğimde.
- Beni getirdiğin için teşekkür ederim ve sabahtan beri ilk defa gülmene sebep olduğum içinde rica ederim. Dedim hızlıca
Bu sever sesli bir şekilde güldü.
- Kıvrak zekânı sevdim sözlerin yetişkin bir bireyi tokatlayabilir cinsden. Dediğimde sadece tebessüm etmekle yetindim
- Sana iyi dinlemeler benim dönmem gerekiyor ve bir problem çıkarsa numaram son aramalarda var mutlaka ara.
- Tekrar teşekkürler, iyi geceler. Dedim ve arabasına binmesini bekledim. Arabasına binip bana başıyla selam verdikten sonra görüntüden kayboldu. Bense bulunduğum büyük kapıya tekrar döndüm , şuan değil dedim içimden,şuan hiç sırası değil.
Kapıya sırtımı döndüm ve sokak lambasının aydınlattığı yolda şarkı mırıldanmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Kötü
ChickLitHep özgür olmayı yeğlerdim, şimdiyse dünyanın en özgür insanı gibi hissediyorum ama o hep bi adım daha yakın sanki nefesini ensemde hissediyorum dönüp baktığımdaysa ondan geriye bir avuç toz kaldığını gördüm. Bu bir hayal miydi? Yoksa bir kabus mu?