Birinci Perde

1.5K 39 1
                                    

Sorin'in çiftliğinde bahçenin bir bölümü. İki yanı ağaçlı geniş bir yol gerideki göle doğru uzanır. Bir amatör tiyatro gösterisi için yapıldığı belli derme çatma bir sahne gölün görünmesine engel olmaktadır. Sahnenin sağında, solunda fundalıklar. Bir kaç iskemle ve küçük masa.

Güneş az önce batmıştır. Amatör tiyatro gösterisi için hazırlanmış sahnenin inik perdesinin arkasında Yakov ve öteki işçiler çalışmakta, çekiç ve öksürük sesleri işitilmektedir. Parkta bir gezintiden dönen Mâşa ile Medvedenko soldan gelirler.

MEDVEDENKO - Neden hep karalar giyersiniz siz?

MÂŞA -Hayatımın yasını tutuyorum. Mutsuzum.

MEDVEDENKO - Neden ama? (Düşünceli.) Aklım ermiyor. Sağlığınız yerinde. Babanız zengin değil ama, durumu hiç de kötü sayılmaz. Bir de beni düşünün. Ayda topu topu yirmi üç ruble geçiyor elime, emeklilik kesintisi de caba, ama yine de yas tuttuğum yok.

(Otururlar.)

MÂŞA - Para... Ne önemi var paranın! İnsan yoksulken de mutlu olabilir.

MEDVEDENKO - Evet, teoride öyle... Ama işin pratiğinde nasıl oluyor bakın: Ben, annem, iki kız, bir de erkek kardeşim topu topu yirmi üç rubleyle geçinmek zorundayız. İnsan dediğin yiyip içer, öyle değil mi? Sonra çay, şeker? Tütün? Çık bakalım işin içinden, çıkabilirsen...

MÂŞA (İç sahneye bakarak.) - Gösterinin başlamasına az kaldı.

MEDVEDENKO - Evet. Zareçnaya oynayacak. Oyunun yazarı ise konstantin Gavriloviç. Birbirine âşıklar ve bugün gönülleri tek ve aynı sanatsal görüntüyü yaratmak arzusunda kaynaşacak. Bizim gönüllerimizde ise ortak dokunma noktaları yok. Oysa seviyorum sizi Mâşa. Hasretimden evde duramıyorum. Her gün altı verst yaya olarak buraya geliyor, aynı yolu yine yaya olarak gerisin geri dönüyorum da, soğuk bir umursamazlıktan başka bir şey göremiyorum sizde. Evet, anlıyorum tabii. Züğürdün tekiyim, elime bakan koca bir aile var... Kendi karnını doyurmaktan aciz birinin ardından niye gitmeli ki...

MÂŞA - Saçma. (Enfiye çeker.) Aşkınız duygulandırıyor beni ama, karşılık veremiyorum, hepsi bu. (Tabakayı uzatır.) Buyurmaz mısınız?

MEDVEDENKO - İstemem.

(Sessizlik.)

MÂŞA - Ne boğucu hava. Bu gece sanırım fırtına patlar. Siz ya felsefe yapıyor ya da yoksulluktan dem vuruyorsunuz. Size göre yoksulluktan daha büyük mutsuzluk olamaz. Ama bence paçavralar içinde dolanıp da bir dilim ekmeğe muhtaç olmaktan çok daha beter şeyler vardır... Fakat, sizin anlayacağınız bir şey değil bu...

(Sağdan Sorin ve Treplev girerler.)

SORİN - (Bastonuna dayanarak.) Şu köy hayatı bir türlü sinmedi içime oğlum. Alışamayacağım buralara, belli bir şey bu. Dün saat onda kafayı vurup yattığımda, ya da bu sabah dokuzda kalktığımda hep aynı duygu vardı içimde: Sanki çok uzun süren bir uyku yüzünden beynim kafa tasıma yapışmış da falan filan... (Güler.) Öğle yemeğinden sonra da elimde olmaksızın yatıp uyudum yine, ama kafamın içi kazan gibi, vesselam...

TREPLEV - Doğru. Kentte oturmalısın sen dayı. (Mâşa ile Medvedenko'yu görerek.) Hey, ne işiniz var burada sizin? Başladığı zaman çağırırlar. Ama şimdi gidin lütfen.

SORİN - (Mâşa'ya.) Marya İlyiniçna, ne olur babanıza söyleyin de çözdürsün şu köpeği. Uluyup duruyor. Kızkardeşim dün de gözünü kırpmadı sabaha kadar.

MÂŞA - Babamla kendiniz konuşursunuz. Benim işim değil. Beni mazur görün lütfen. (Medvedenko'ya.) Gidelim!

MEDVEDENKO - (Treplev'e.) Başladığı zaman haberimiz olacak, değil mi?

MartıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin