Üçüncü Perde

163 21 1
                                    

Sorinlerin yemek odası. Sağda ve solda kapılar. Bir büfe. İlaç dolabı. Odanın ortasında bir masa. Yolculuk hazırlığını gösteren bir bavul ve karton şapka kutuları. Trigorin masada kahvaltı ederken, Mâşa onun yanında ayakta durmaktadır.

MÂŞA - Yazar olduğunuz için söylüyorum bunları size. İşinize yarayabilir. İnanın, eğer ölümcül biçimde yaralasaydı kendini, bir an bile yaşamazdım ben de. Ama metanetim yerinde yine de. İşte silkindim ve kararımı verdim: Bu aşkı söküp atacağım yüreğimden, kökünden sökeceğim. TRİGORİN - Nasıl?

MÂŞA - Evleneceğim. Medvedenko'yla.

TRİGORİN - Şu öğretmenle mi?

MÂŞA - Evet.

TRİGORİN - Anlamıyorum, ne anlamı var bunun?

MÂŞA - Umutsuzca sevmenin, yıllardır bir şeyler bekleyip durmanın anlamı var mı? Evlenince aşk maşk kalmayacak, yeni kaygılar eski duyguları silip süpürecektir... Sonra bir değişikliktir ne de olsa. Bir tek daha atalım mı?

TRİGORİN - Çok olmaz mı?

MÂŞA - Yok canım! (Kadehleri doldurur.) Öyle bakmayın bana. Sandığınızdan daha sık içer kadınlar. Benim gibi herkesin gözü önünde içenler azınlıktadır, çoğu gizli içer. Ya. Ve daima votka ya da konyaktır içtikleri. (Kadehini Trigorin'inkiyle tokuşturur.) Şerefinize! Sade, içten bir adamsınız. Ayrılacak olmamız yazık.

(İçerler.)

TRİGORİN - Ben de gitmek istemiyorum.

MÂŞA - Rica edin, kalsın.

TRİGORİN -Yok, kalmaz artık. Oğlu son derece dengesiz davranıyor. Bir bakmışsın kendini vurmuş, şimdi de beni düelloya çağıracağı söyleniyor. Niçin bütün bunlar? Somurtuyor, homurdanıyor, yeni biçimler vaaz edip duruyor... Oysa herkese yer var. Ne diye itişip kakışmalı ki? MÂŞA - Kıskançlık da var işin içinde. Neyse, beni ilgilendirmez. (Bir sessizlik. Yakov elinde bavulla soldan sağa doğru gider. Nina girer, pencerenin önünde durur.)

MÂŞA - Benim öğretmen akıllı biri değil pek, ama dürüst bir insan ve yoksul. Acıyorum ona. Zavallı, yaşlı annesine de acıyorum. Eh, kalın sağlıcakla. Kemlikle anmayın beni. (Trigorin'in elini içtenlikle sıkar.) Gösterdiğiniz yakınlığa teşekkür ederim. Bana kitaplarınızı gönderin, ama mutlaka imzalı olarak. Ama sakın "çok sayın" filan diye yazmayın, şöyle deyin yeter: "Kimin nesi olduğunu bilmeyen, bu dünyada ne için yaşadığı belirsiz Marya'ya... " Hoşça kalın! (Çıkar.)

NİNA (Yumruk biçiminde sıktığı elini Trigorin'e doğru uzatarak.) - Tek mi çift mi?

TRİGORİN - Çift.

NİNA (İçini çeker.) - Hayır. Tek bir nohut tanesi var elimde. Aktrist olacak mıyım, olmayacak mıyım diye niyet tutmuştum? Hiç değilse bir akıl veren olsa...

TRİGORİN - Böyle işlerde akıl verilemez.

NİNA - Ayrılıyoruz artık... ve... belki görüşemeyeceğiz bir daha. Şu küçük madalyonu benden bir anı olarak kabul etmenizi diliyorum. Adınızın baş harflerini kazıttım üzerine... Şu yanda da kitabınızın adı yazılı: "Gündüzler ve Geceler''...

TRİGORİN - Ne zarif şey! (Madalyonu öper.) Olağanüstü güzellikte bir armağan!

NİNA - Arada bir beni anımsayın.

TRİGORİN -Anımsayacağım. O günlük güneşlik günde olduğunuz gibi anımsayacağım sizi. Bir hafta önce, açık renkli bir giysi vardı üstünüzde hani, konuşmuştuk... beyaz bir martı yatıyordu bankın üzerinde de...

MartıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin