Multi: Müdür
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Beni seçme olasılıkları o kadar yüksekti ki... Sonuçta bardağı taşıran son damlalardandım. Bununla birlikte, en son kaçış olayında biz vardık. Müdüre diklenmemi saymıyorum bile!
Okulda, bize Açlık Oyunları'nı anlatırlarken, hep: 'Acaba seçilen kişiler, gerçekten seçiliyor mu? Yoksa Capitol, önceden belirliyor mu?' diye düşünmüşümdür, bu sorumun cevabını asla bulamadım. Sanırsam şimdi almak üzereyim...
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Anons, kendini her otuz saniyede bir tekrarlıyordu, görevliler bütün öğrencileri itekliyordu ve ben de iteklenmeme rağmen, başımı havaya kaldırmış Pine'ı arıyordum. Zaman zaman sarı bir kafa görüyor, Pine sanıyordum. Kalbim hızlanmaya başladığında ise, o kişinin Pine olmadığını anlıyordum.
Bizleri yaş sırasına göre dizdiler, ben en ön sıradaydım. Farkettim de, bu Açlık Oyunları girişimi çok acemi işiydi. Korkudan ve endişeden gözlerime dolan yaşları yok sayıp, kafamı geriye çevirdim. Linde bizlerin, 18 yaşındakilerin, iki sıra arkasındaydı. Yani 20. Pine'a yaşını sormadığımı farkettim. Herhalde benle yaşıttır.
Önümüzdeki büyük kürsüye çıkmış müdürü yok sayıp, öne eğilip kafamı sağa sola çevirdim, Pine'ı görme umuduyla. Nafile... Ve işte sevgili (!) müdürümüzün konuşması başladı: "Neden burada olduğumuzu biliyorsunuz, sevgili öğrenciler..." çok sevgili bizleri, katliam yapmaya göndermeniz ne kadar güzel bay müdür (!) "...Yıllar sonra, işte bizlerle: Açlık Oyunları!" cümlesinin sonuna doğru iyice coşmuştu ve belli ki bir alkış bekliyordu. Duyduğu tek ses ise, ağlama sesleriydi. Sessiz gözyaşları... Zaten en zoru değil midir, sessizce ağlamaya çalışmak? Omuzların sarsılır, burnun akmaya başlar, sessizce çekmeye çalışırsın. Suratın kızarır... Nerden mi biliyorum? Şuan, o durumdayım.
Müdür, isrediği coşkuyu (!) bulamayınca, hemen sandıklara yöneldi. Bir klasiği yerine getirip, "Önce bayanlar." dedi. Demek centikmen bir müdürümüz var (!). Elini bayan sandığına daldırdı, evirdi çevirdi. Tam bir kağıdı alacakmış gibi yapıyordu, sonra bırakıp karıştırmaya devam ediyordu. Şuan, elimde bir yay olsa, ben de onu alnından vursam... Hemen bu düşünceden kurtuldum, birini öldürmek mi? Kalsın.
Hızlıca gözyaşlarımı ovuşturdum. Burnumu, mahşetlerime sildim. Biliyorum, iğrenç. Ve işte beklenen an... "İşte ilk bayan haracımız: Rexin Victor!" bu, o köpek sürüsünün lideri olan karizmatik kız değil miydi? Hey, bir dakika! İlk bayan haraç mı? Doğru ya, iki kişiyle Açlık Oyunları yapılır mıydı? Tanrım, seçilme olasılığımız artmıştı... "İkinci bayan haracımız...", "Üçüncü...", bu böyle sürerken, zaman sanki durmuştu, herkes müdürün ağzına bakıyordu. İsmi okunan öğrenciler, hemen kürsüye çıkıyordu. Rexin dışında hepsi ağlıyordu. "...Ve işte son bayan haraç..." lütfen, lütfen... "...Willow Shot!"
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Ayaklarım beni kursuye götürdü. Birkaç basamağı çıkıp, diğer ağlayan kızların yanına gittim. Bazıları gözyaşlarını kamufle etmek istiyordu bazıları çekinmiyordu. Rexin ise... Dimdik durmuş gözleri ileri bakıyordu. Koyu sarı saçları, beyaz aydınlatma altında parlıyordu. Müdürün sinir bozucu sesi duyuldu: "Şimdi ise erkek haraçlar! Hadi bakalım!" kendi derdime mi ağlayayım, yoksa Pine'ın seçilmemesi için mi dua edeyim? Seçilen dördüncü erkek haraç, bizim kaçış gurubumuzun Tekno Çocuk'undan başkası değildi. Seçilen dokuzuncu, yani sondan bir önceki haraç ise, duymaktan korktuğum kişiydi...Pine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açlık Oyunları: Yeni Umut
AdventureKatliamı önlemek isteyenler, katillerle karşılaşırsa... Direnmeli veya kaçmalı... Not: Açlık Oyunları'nı okumamış ve bilmeyenler de okuyabilir.