"Çok kan kaybediyor, lütfen yardım et ona." Seokjin, sadece Lalisa'nın sesini duyuyordu. Çok boğuktu. Sol tarafını ise adeta hissetmiyordu. "Lütfen." Seokjin'in görüşü yavaşça netleştiğinde Lalisa'yı ve o adamı görmüştü.
Adam yavaşça gittiğinde Lalisa, Seokjin'e bakmış ve onunda ona baktığını gördüğünde sevimlice gülmüştü. "Tanrım sana teşekkür ederim!" Saatlerdir baygın olduğu için öldüğünü düşünmüştü. Bu düşünce bile onu korkuturken tek bir kişiye zarar gelmesi hayatını bitirirdi. "Çok acıyor, ah Tanrım." Parmağı kesilirken bu kadar acımamıştı, o zaman bayılmamıştı bile.
"Dayan, lütfen. Ölemezsin. Kimse ölemez. Rosie'de yaşıyor. Az önce uyandı ve bir süre uyanık kaldı ama sonra tekrar bayıldı." Yan taraftan gelen çığlıkları söyleyecek miydi? Kalın sesli biri bağırmıştı. Çok kalındı sesi ve bu sesin sahibi bir çok kişi olabilirdi. "Az önce biri çığlık attı. Yoongi miydi, Hoseok muydu, Namjoon muydu ya da Taehyung muydu bilmiyorum ama kalın sesliydi. Sonra o adam geri geldi, bu sırada sen uyandın." Seokjin'de Lalisa gelmeden önce duyuyordu o çığlıkları. Yoongi ya da Hoseok'a ait değildi, onlar sesi Namjoon ve Taehyung'a göre biraz daha inceydi.
"Sonra Jennie'nin yardım isteyen sesini duydum, o da aniden kesildi. Muhtemelen onu dövdü." Adam geri geldiğinde bu sefer elinde küçük bir bıçak vardı. "Tekrardan uyanabildiğine göre güçlü olmalısın," adam konuşarak Seokjin'e yaklaşmış fakat bir şey unutmuş gibi geri dönerek halat almıştı. Seokjin'in bulunduğu kafese girdikten hemen sonra onu sıkıca bağlamıştı. O kadar sıkıydıki kanaması yeni duran bileği tekrardan kanamaya başlamış fakat kan akışı tam olamadığı için tekrardan durmuştu.
"Gerçekten sıkı deliğin iyi ama bir şey eksik," Seokjin'e bakarak bıçağı deliğinin etrafında gezdirmeye başlamıştı. "Yapma," Seokjin mırıldanmıştı. "Lütfen yapma," fakat bir katil onu dinler miydi? Tabiiki de hayır. O dinleseydi yıllar önce öldürdüğü ailesinin yakarışlarını dinlerdi. "Buradan tek bir hasar almadan kurtulabileceğini mi sanıyorsun?" Bıçağı deliğe doğru itmiş ve Seokjin'in acıyla inlemesini sağlamıştı. "Bizimle ne derdin var bilmiyorum ama yapma!" Lalisa bağırmıştı. "Bırak onu! Acı çekiyor zaten, neden daha fazla çektiriyorsun?!" Adam Lalisa'ta doğru kahkaha atarak dönmüştü. "Neden biliyor musun?" Lalisa dolu gözleriyle ona bakarken teredditle başını sallamıştı. "Çünkü inlemeleriniz beni tatmin ediyor," bıçağı biraz daha itmiş ardından hızla çıkartarak eşofmanını indirmişti. Seokjin'in içine hızla girerken Seokjin'in acı çığlıkları, yalvarışları biraz daha devam etmiş fakat kısa süre sonra kesilmişti. "Ölümleriniz beni gülümsetiyor."
🦋
"Açtın mı?" diye sormuştu Namjoon. "Az kaldı," Jimin cevaplamıştı. Click. Jimin gülümseyip kafesin kilidini çıkartmış ardından sessiz olmaya çalışarak orada bulunan işkence aletlerinin oraya ilerlemiş ve baltayı eline almıştı. "Siktir," çok ağırdı. "Aptal olup ellerini çözdüğünü anlamadım mı sanıyorsun?" Jimin'in gözleri büyürken hızlıca arkasını dönmüş fakat yüzüne yediği yumruk yüzünden sendeleyip yere düşmüştü. "Vurma ona!" Hoseok bağırmıştı. "Kes sesini kaltak!" Ardından Jimin'e bir kez daha vurmuş ve Jimin düşerek başını sertçe yere çarpmıştı. "Bakalım güzel yüzlü idol için ne kadar para verecekler?"
"Onu verme sakın," Yoongi konuşmuştu. Gözlerini açacak durumu yoktu. "Oh, ne yapayım o zaman? Seni vereyim mi?" Başını sallamıştı. "Beni verirsen onları bırakır mısın?" Adam omuzlarını sallamıştı. "En kısa sürede ölürsen, evet." Herkes Yoongi'nin aralarında en intihara meyilli kişi olduğunu bilirdi ve o adam bunu kullanıyordu. "Yoongi düşünme bile bunu," Namjoon bağırmıştı. "Sadece dalga geçiyor," adam gülmüş ve yerde baygın yatan bedeni tişörtünden tutup sürükelyerek bulundukları yerden çıkartmıştı.
Hoseok, aralarında esnek bir diğer kişiydi. Zorlasa bu parmaklıkların arasından çıkabilirdi ama ilk önce bileklerini çözmek zorundaydı. Alnı yarılmış ve akan kan gözüne girmişti. Bu onun görüşünü engelliyordu.
"Biz ne yaptık?" Taehyung sormuştu. "Neden bize bunları yapıyor?" Elleri ve ayakları ters şekilde arkasından zincirle bağlanmıştı. Ayrıca kafesin demirinede bağlıydı. "Geçecek Taehyung," Taehyung her ne kadar sert görünsede en duygusalları oydu. En savunmasızlarıda oydu. "Seokjin'in, Lalisa'nın, Roseanne'nin nerede olduğunu, yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyoruz. Onun Roseanne'yi acımasızca bıçakladığını ve Yoongi'yi nasıl becerdiğini gördünüz! Aynılarını bizede yapıyor, daha kötülerinizde yaoacak!" Ellerini ve ayaklarını çekiştip başını sallamıştı.
"Kes artık sesini!" Diye bağırmıştı Yoongi. Sol gözünde görülür şekilde olan çizikten akan kanlar kurumuş ve Yoongi her gözünü kırğtığında batıyordu. "Seni sikik! Sadece senin burada olduğunu düşünmeyi kes! Buradan çıkacağımızı söyledik! İyi ya da kötü, buradan çıkacağız! Ailenede kavuşacaksın, arkadaşlarınada!" Yoongi'yi ilk defa bu şekilde görüyorlardı. Burası birbirlerine daha önce göstermedikleri yanlarını gösteriyordu. Taehyung başını eğdiğinde Yoongi bir kez daha kan kusmuştu.
"Sadece sakin ol Taehyungie," dakikalar sonra tekrardan konuşmuştu. "Bağırdığım için üzgünüm." Taehyung bakışlarını kaçırmıştı. "Ölecek olsak bile hep beraber öleceğiz, tamam mı? Bunu aklınızdan çıkartmayın." Namjoon ortamı yumuşatmak için konuşmuştu. "Herkesin yaşaması için elimden geleni yapacağım."
🦋
"Seokjin, aman Tanrım." Seokjin yavaşça gözlerini açarken mırıldanmıştı Lalisa. "Yaşıyorsun," yaşıyordu. Roseanne bile uyanmıştı ama Seokjin günlerdir uyanmamıştı. Sonunda öldüğünü düşündükleri anda kıpırdanmış ve gözlerini açmıştı. "İyi misin?" Seokjin başını sallamıştı. "Sanırım, her yerim ağırıyor." Bacağı havada olduğu için oraya doğru kan akışı çok, çok azdı. Duruş şeklinde ise vücudundaki kanın bir kısmı başına doğru akmasını sağlıyordu. Gözleri kanlanmış, yüzü kızarmıştı. Kolları sıkıca bağlı olduğu için morarmış, hissizleşmişti.
"Siz iyi misiniz?" Lalisa başını sallamıştı. "Evet, iyiyiz. Bize herhangi bir şey yapmadı." O zaman diğerlerine yapıyor diye düşünmüştü Seokjin onları çok merak ediyorum. "Gözlerin kanlanmış. Diklenebilirsen diklen," Lalisa'nın önerisiyle Seokjin biraz uğraşmış ve bacağını yukarıdaki demire bağlayan halatı koparabilmişti. Bedeni aniden yere düşerken acıyla inlemişti çünkü metal zemine düşmüştü, bu canını yakmıştı.
"Roseanne?" Seokjin Roseanne'ye dönerek konuşmuştu. "Nasıl hissediyorsun?" Roseanne başını sallamıştı. "İyiyim. Sadece o adam beni tekrardan bıçaklayacak diye çok korkuyorum." O acıyı, acıları tekrar yaşamak istemiyordu. "Eğer-- eğer bir şey yapmazsak zarar vermez," yutkunmuştu. "Sanırım." Boğazı kuruydu, açtı. Günlerdir tek lokma bir şey yememişti. Diğerlerininde yemediğine emindi ama böyle olamazdı, yemek zorundaydılar. Yoksa acıdan değil, açlıktan öleceklerdi.
"Bizi yakında bulacaklardır," demişti Lalisa. "Onlara bildiğim her şeyi anlattım. Yolu, gözlerini, boyunu, burayı. Bulamamaları için hiçbir sebep yok." Seokjin ve Roseanne gülümsemişti. "Sen mükemmelsin." Lalisa'da gülümsemişti. "Lili," Seokjin seslenmişti. "Seni kim bulmuştu?" Lalisa bir süre düşünmüştü. "Sanırım Jeongguk'un arkadaşıydı ve iki adam daha."
"Adam Koreli miydi?" Lalisa başını sallamıltı. "Hayır ama çok güzel konuşuyordu." Seokjin gülümsemiş ve ayağıyla heyecanla yere vurmuştu. "O adam çok akıllı. Eğer dinlediyse, bizi kısa sürede bulurlar." Roseanne'nin gözleri büyümüştü. "Gerçekten mi? Aman Tanrım. Yanımızdaydı, o da duymuştu her şeyi." Heyecanlanmıştı. "Kore'yi, Seul'ü avucunun içi gibi bilir. Kısa sürede bizi bulacak, eminim." Tabii şu an öldürüldüğünü bilmiyorlardı.
🦋
Tek bir yorum bile çok güzel olabilir aslında 🦋🍀
Bölüm sonu,
Ben Hina,
Sizi seviyorum.