[17]

411 38 4
                                    


Masanın üzerine bağdaş kurarak oturmuş elindeki bilyeleri avucunun içinde çeviriyordu ritmik bir şekilde. Düşünceleri yoğundu ama kafası karışık değildi Yuta'nın. Ne istediğini biliyordu, ne yapacağına karar vermemişti sadece henüz. Hemen yan tarafında John masaya yaslanmıştı. Öğrendikleri için kızgındı, Youngheum konusundaysa kırgın. Bunca zaman onun neden yalan söylediğini anlıyordu bu sorun değildi, sorun değildi ama bu bir güvensizliğin işareti değil miydi? John böyle düşünüyordu. Çok geçmeden beklenen üç kişi içeri girdi harabe sayılabilecek deponun kapısından. Youngheum hayatında ilk defa utanmıştı belki de John'un yüzündeki ifadeyi gördüğünde. Bu hayal kırıklığını tanımlayamazdı ama buna neden olduğu için utanıyordu. Kun? Yuta'nın suratına bile bakamıyordu. Ona karşı oynamıştı, her ne kadar onun iyiliği için yapsa bile. Jaehyun bakışlarını direkt olarak Yuta'nın üzerine dikmişti. Boynundaki izleri fark etmesi zor olmadı, onun ne yaptığını şimdi anlamıştı. Yuno'yu bitirmek için gerçekten akıllıca bir adımdı ama onu bitirirken Jaehyun'u da mı yakacaktı böyle? Sanki bir dizi cam kırığı kalbine saplanmıştı o an. Bunu konuşacaktı onunla, ama şuan değil. Şuan konuşulması gereken başka bir konu vardı. Herkes Yuta'nın konuşmasını beklerken sonunda elindeki bilyeleri çevirmeyi kesip lafa girdi.

Yuta: Anlatın.

Jaehyun: Hongdae'deki bar olayını zaten öğrenmediniz mi?

Yuta: Doyoung'la Taeyong sadece aracı. Eğer öyle olduklarını düşünmesem şuan burada olurlardı. Onlarla işim kalmadı artık sizden duymak istiyorum.

Yuta onlara bakarken bir ara Kun'a kenetlenmişti gözleri. Kun görmüştü, o her zaman neşeyle parlayan gözlerin yerini öfkenin ateşiyle parlayan gözler almıştı şimdi. Yuta'nın o an ona olan bakışları bir davetti, Kun bu daveti kırmayarak ilk lafa giren oldu.

Kun: Ne kadarını biliyorsunuz?

John: Büyük çoğunluğunu.

Youngheum kaç zamandır onun etrafında olan bu herifin konuşmasının ilk defa bu kadar buz gibi olduğuna şahit oluyordu. İçi titremişti ama şuan konuşmaya dalmak hiçte iyi bir fikir değildi.

Kun: O gece bir şeyler olacağını daha önceden fark etmem gerekirdi. Donghyuck beni arayıp aslında bir uyuşturucu partisi olacağını söyledi. Defalarca kez seni aradım ama cevap yoktu. Doyoung'u ya da Taeyong'u aramayı düşünüyordum ama faydasızdı, orada olduklarına göre böyle bir şeyin olacağını biliyor olmalıydılar. Yuno zaten.. olayın başındaki kişiydi. John'a haber versem, bu işleri sadece daha karışık bir hale sokardı. Bende Youngheum'ı aradım son çare olarak ve kendim de yola çıkmıştım zaten.

Youngheum: Kun beni arayınca hemen Jaehyun'a haber verdim. Yuno'nun ne haltlar çevirdiğini en iyi bilen oydu. Üçümüzde bir şekilde yola çıkmıştık Hongdae'deki bara gitmek için.

Kun: Mekana ilk gelen bendim. Gözlerim seni aradı ama düşündüğümden daha kalabalıktı. Doyoung'la Taeyong'u görmüştüm ama ne işime yarayacaklardı ki? Doyoung sadece Taeyong'un peşinde, Taeyong'da onun yanındayken bir o kadar umursamaz. Gittikçe sinirim bozuluyordu. Tabi vahşeti görüp kanım donana kadar.

John: O çocuk, tanıdığımız biri miydi?

Kun: Değildi.

Jaehyun: Hiçbir suçu yoktu..

Yuta bakışlarını Jaehyun'a çevirdi.

Jaehyun: Yuno sikik bir psikopattan başka bir şey değil. Sadece Yuta'ya dokunduğu için o çocuğu yumrukladı.

Circle | YuJaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin