3

11 2 3
                                    

   Andora, arada bir dönüp bana bakıyordu. Bana baktıkça gülümseyip tuhaf yüzler yapıyor, keyfimin yerinde olduğunu göstermeye çalışıyordum. En sonunda pes edip önüne dönünce rahatlayıp müzik dinlemeye devam ettim.
  
   Onu ikna etmek bazen zor olabiliyordu. İyi olduğumu ısrarla söylesemde beni rahat bırakmadı.

   'Peki iyi misin?' Susarsan daha iyi olabilirim.

   Belki de cidden sorunlarım vardı.

   Eve yaklaştığımızda istemsizce gözlerim dolmaya başladı. Eve gitmek istemiyorum. Babamı görmek istemiyorum. Yine aynı şeyler yaşansın istemiyorum. Babam geçen gün bayıldıktan sonra annem hiç bir sorun olmadığını söyledi. Babam bir daha kötü şeyler yapmayacak, iyi bir insan olacakmış. Nasıl bu kadar emin olabiliyor.

   Andora'ya biraz daha yaklaşıp kollarımı beline sardım. O olmasa tüm bunlara nasıl dayanırım bilmiyorum. Andora'da kollarını bana sarınca sarılarak yürümeye devam ettik.

   Ne zaman bir sorunum olsa yanımdaki ilk kişi Andora, olurdu. Annemize bile söyleyemediğimiz şeyleri birbirimize anlatır, sürekli sorunlarımızı birlikte çözmeyi denerdik. İkimizde birbirimizin zayıf yönlerini sarar Yin ve Yang gibi birbirimizi tamamlardık. Kardeşi olmayan insanlar acaba tek başlarına nasıl bunların üstesinden geliyor? Andora'sız bir hayat düşünemiyorum.

    'Her insanın sizin gibi sorunları yok. Hiç bitmeyen sıkıntıları olan tek siz varsınız. Aileniz lanetli, asla normal olamayacaksınız.'

   Kapa çeneni. Senin boş yorumların yüzünden öyle olacak değiliz. Tek bizim değil herkesin kendine göre sorunları var. Bizden daha kötü durumda olanlar var. Sen sadece daha çok sıkıntı veriyorsun.

   'Herkes aynı şeyi söyler.'

   Sanki herkesle konuşmuş gibi konuşma. Sen sadece benim içimdeki sıkıntılardan doğmuş, bana daha çok sıkıntı vermeyi amaçlayan bir sessin.

   Eve vardığımızda kapıyı çaldım. Biraz bekledikten sonra annem kapıyı yavaşça açtı. Gözlerinin altı mosmor olmuş, her an bayılacak gibi duruyordu. Bugün her zamanki kötü halinden daha da kötü haldeydi.

   "Anne iyi misin? Çok aç ve yorgun duruyorsun."

   Annem bize gülümseyip kafasını iki yana salladı. Daha fazla bir harekette bulunmadı ve içeri geçti. Bizde arkasından eve girip banyoya ilerledik. Bir yandan elimizi yıkarken bir yandan da ne olduğunu tartışıyorduk.

   Üstümüzü değiştirip mutfağa geçtik.

   "Babam evde yok galiba."

    "Olmasada olur. Hem boşver sen onu. Krep mi yapsak? Annem yorgun duruyor zaten. İçeride dinlensin."

   Andora'ya tamam diyip malzemeleri çıkardım. Ben ona veriyor, o da harcı hazırlıyordu. İşi bitince bir tava çıkardım ve harcı alıp pişirmeye başladım. O hazırlamada iyiydi, bense pişirmede. Asla düzgün çeviremez sürekli bir yerlerini yakardı. Bu yüzden bu görevi ben almıştım.

   Biz bir yandan sohbet edip bir yandan krep yaparken annem içeri girdi. Bize bakıp gülümsedi.

   "Bana da yer var mı?"

   Andora, hemen koşup bir sandalye çekti ve anneme oturması için yardım etti. Annem kıkırdayıp onun bu hallerine güldü.

   "Yemekte ne var?"

    "Krep yaptık. Andora şunu anneme hazırlar mısın?"

     "Hay hay."

   Andora bir tabak aldı ve içine yeni pişmiş kreplerden koyup masaya bıraktı. Dolaptan biraz reçel ve nutella çıkarıp yanlarına onu da dizdi. Çatal bıçak ve kaşık da koyup anneme yemesini işaret etti.

   Annem bir yandan yiyip bir yandan daha bu yaşta ne kadar güzel şeyler yaptığımızı söylüyordu. Biraz daha sohbet ettikten sonra dayanamadım ve anneme babamın nerde olduğunu sordum.

   Yüzü aniden düşen annem bana gülümseye çalışarak baktı ve tüm gün odasından çıkmadığını söyledi.

Tenebris Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin