kalan umutlarımdan

1.1K 121 54
                                    

medyadaki şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum~

×××

seo changbin

Kurşun kalem kullanmayı daha çok seviyorum. Çünkü hep hata yaparım ve karalamayı sevmem, silerim hep.

Saat gece 4'ü geçmişti. Ve ben hala önümdeki eski püskü deftere bir şeyler yazmaya çalışıyordum. Henüz bir nokta dahi koyamamıştım.

Bu gece içimde normalde olandan çok daha farklı bir huzursuzluk vardı. Elimdeki kalemi daha çok sıktım. Parmaklarım acıyana dek. 

Birden kapının çalmasıyla irkildim. Kalemi bıraktım. Bu saatte kim olabilirdi ki?

Acelesiz adımlarla kapıya ilerleyip açtığımda karşımda daha önce görmediğim bir genç duruyordu. Gözlerimi hafifçe kısarak ona baktım.

"Kime bakmıştın?" dedim. Çocuk bir sağa bir sola bakındı. 

"Hiçkimseye." dedi ve izin bile istemeden içeri daldı.

"Hey-" dediğimde bana döndü tekrar.

"Kalacak bir yere ihtiyacım var." dedi çocuk. Gözleri endişeli bakıyordu. Başımı salladım.

"Pekala..." dedim.

"Ve konuşacak birine ihtiyacım var." dedi gözlerime bakarak. Öyle bir bakıştı ki güven veriyordu. Sadece yardıma ihtiyacı olan biri gibiydi. Kaşları düşüktü ve çok üzgün görünüyordu.

"Tamam." dedim. 

Küçük, tek katlı bir evim vardı ve dış kapı koridorsuz direkt salona açılıyordu. Çocuk salondaki büyük koltuğun ucuna oturdu. Elleriyle oynamaya başladı.

"İyi misin? Su ister misin? Ya da açsan bir şeyler de hazırlayabilirim." dedim. Elimi nazik olmaya çalışarak çocuğun omzuna koymuştum ki geri çekti.

"Su alabilirim." dediğinde kalkıp hemen mutfağa gittim ve bir bardak su getirdim.

"Anlat hadi." dedim. Çocuk bana baktı. Yine o bakışıyla. Üzgün ve çaresiz...

"Ben... benim anlatacak bir şeyim yok." dedi çocuk. Kaşlarımı çattım hafifçe.

"Konuşmaya ihtiyacın olduğunu söyledin. Konuş hadi." dedim yumuşak olmasına özen gösterdiğim sesimle.

Çocuk yine önüne dönüp elleriyle oynamaya başladı. Bu sırada ben de başımı eğip onun yüzüne bakmaya çalışıyordum.

"Konu ablam... Beni hiç sevmiyor. Evden gitmem için baskı uyguluyor hatta..."

"Hatta ne? Sana zarar mı veriyor?"

"Hayır öyle değil. Ya da biraz... Ama canım acımıyor, gerçekten." dediğinde ona dehşetle baktım ama bana bakmadığından bu bakışlarımı da göremiyordu tabii.

"Annen veya baban peki?"

"Beş yıl önce ikisini de kaybettik. O zamandan beri ablamla kalıyorum."

"Başın sağ olsun..."

"Jisung."

"Changbin ben de."

---

"Üniversiteye girmem gerekiyordu. Ama başaramadım. Gidemedim. Bu da ablamın benden daha çok nefret etmesini sağladı. Benden kurtulamadı ya bir türlü." dedikten sonra acı bir şekilde güldü. Sonrasında kısa bir sessizlik oldu.

"Jisung, bu saatte buraya nasıl gelebildin?" diyerek sessizliği bozdum.

"Kaçtım. Sabah geri dönmek zorundayım."

"Anladım."

"Bu gece beni ağırladığın için teşekkür ederim hyung. Artık gitmeliyim." dedi ve ayağa kalktı. Kapıya doğru ilerlerken peşinden gittim.

"Telefon numaranı vermek ister misin? Yine konuşmaya ihtiyacın olursa ararsın veya mesaj atarsın." dedim gözlerine bakarak. Bana yine o hüzünlü bakışlarını yolladı.

"Olmaz. Kendine iyi bak hyung."

"Sen de Jisung." dedim ne olduğunu anlamadan. Ben hala bunları sorgularken Jisung çoktan buradan uzaklaşmıştı.

Beş // BINSUNG ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin