hepsini'

633 106 11
                                    

Haftalar boyu her gece dört sularında Jisung yanıma geldi.

Her seferinde konuştuk, bazen öpüştük.

Ama hiçbir zaman yarım saatten fazla durmadı.

Hep aceleciydi.

Oysa ben onu daha fazla istiyordum. Daha fazla görmek ve daha fazla dokunmak... Benim olsun istiyordum.

Zaten ablası da onu istemiyorken neden yanımda kalamayacağını anlamlandıramıyordum.

Her günüm onunla geçsin isterdim. Sabah onunla uyanmayı ve gece onunla yatmayı. Günün her öğününü birlikte geçirmeyi isterdim.

Tüm yaralarını tek tek kapatmak isterdim. Onu sevdiğimi daha çok hissettirebilmek isterdim.

Sonra bir gün Jisung erken geldi. Saat daha 2 olmamıştı.

"Jisung iyi misin? Bu saatte gelmezdin?" diye sordum. Jisung yine gidip koltuğun aynı yerine oturdu. Ben de yanına geçtim hemen.

"Sadece erken gelmek istedim." Biraz duraksadı. "Ablam evleniyor sanırım." dedi yere bakarak.

"Öyle mi?" diye mırıldanıp onu kendime çektim ve kollarımın arasına aldım. "O zaman artık buraya taşınmanın zamanı demektir Jisung. Değil mi?"

"Olabilir..." Jisung'un belli belirsiz söylediği şeyle gülümsedim.

"Gerçekten mi? Gelecek misin?" dediğimde başını salladı. Kıkırdamama engel olamadım. Jisung'un saçlarını parmaklarıma doladım. O da kollarını belime sardı ve göğsüme daha çok yerleşti. Gözlerimi kapattım.

Bir süre öyle kaldık. Jisung'un kıpırdanmasıyla gözlerimi açtım. O da bana bakıyordu. Parmakları dudaklarıma gidip nazikçe okşadı.

"Dudaklarını çok seviyorum." dedi. Gülümsedim. Ben de parmaklarımı onun dudaklarında gezdirdim.

"Ben de seninkileri çok seviyorum Jisung-ah..." dedim.

Elini yanağıma koyup beni öptüğünde ilk başta biraz şaşırsam da sonrasında ona karşılık verdim. Belindeki ellerimi sıkılaştırdım.

Yanaklarımdaki elleri saçlarıma çıkıp sıkıca tuttu. Jisung bana çok güzel hissettiriyordu. Şimdiden sonra o olmasa ne yapardım düşüncesi koskoca bir boşluktu.

Eli saçlarımdan aşağı inip tişörtümden içeri girdi ve çıplak tenime dokundu. Bir an irkilip dudaklarını bırakıp ona baktım. Şimdiden nefeslerimi düzene sokmakta zorlanıyordum.

"Jisung..." dedim fısıltıyla. Neden dediğimi bilmiyordum.

"Changbin..." diye karşılık verdiğinde şaşırmıştım. Sanırım ismim ilk defa dudaklarından dökülmüştü. Bana hep 'hyung' derdi. Gülümseyip tekrar dudaklarımızı birleştirdim.

Belindeki elimi kalçalarına indirip kucağıma daha çok yerleşmesini sağladım.

Kısık sesli inlemesi kulaklarımı doldurdu.

---

Jisung'un kaşları uyurken bile düşüktü. Uyurken bile üzgün görünüyordu. Bu kalbimi acıtırken kaşlarına dokunmak istedim ama yapmadım, uyuyordu.

Sırf bunun için mi erken gelmişti diye düşünmeden edemiyordum. Gidecek miydi yine?

Gitmesini istemiyordum. Bu yüzden uyumamalıydım. Eğer o böyle kollarımda olursa ve gözlerim hep üzerinde olursa gidemezdi.

Uyumamalıyım.

Ama Jisung'un bedeninin sıcaklığı beni mayıştırmıştı bile.

Uyudum.



Beş // BINSUNG ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin