2. AY

73 7 38
                                    

"İçimdeki senfoniyi duyabiliyor musun?"

Saat gece on ikiyi gösterirken evden çıkan doktora bir kaza olduğunu ve Daniel'in kayıp düştüğünü Seongwu'nun elinin ise onun sırtındaki cam parçasını çıkarmaya çalışırken yaralandığını söylemişlerdi. Daniel'in özel doktoru bu yalanı anında anlayabilecek tecrübede olmasına rağmen ona söylenene itaat edip önce daha derin kesilmiş ve kanaması durmayan Seongwu'nun eldeki yarıkları dikip sarmıştı. Ardından Daniel'in sırtına çok derin saplanmamış camın bıraktığı kesiğin üzerine pansuman yaptıktan sonra ikisine de ağrı kesici ve antibiyotik ilaçlar verip onları yeniden baş başa bıraktı.

Seongwu defalarca kez özür dilerken ısrarlarına rağmen Daniel onun etrafı toparlamasına izin vermedi. Şöminenin önü kırık camlarla dolu, Daniel ve Seongwu'nun doktor gelene kadar beklediği krem rengi koltuklar ise kırmızıya bulanmıştı. Sadece koltuklar değil ikisinin de eli yüzü ve kıyafetleri kan içinde kalmıştı. Daniel yarın bir temizlikçiye etrafı temizleteceğini söyleyerek Seongwu'yu misafir odasına götürdü. Duş alıp güzel bir uyku çekmesini konuşulacak her şeyi yarın konuşabileceklerini söylediğinde zayıf adam ona itiraz etmedi.

Seongwu duştayken sıcak suyun üstünden alıp götürdüğü kırmızı sıvıyı izledi bir süre. Daniel ve onun birbirine karışmış koyu kırmızı kanı suyla karışıp beyaz seramiğin üstüne düşünce açık pembeye dönüşüyor ve yolunu bulup ayakları arasından kayıp gidiyordu. Güçsüz adam bu görüntüyü izlerken ister istemez olanları düşünüyordu. Duştan çıkıp kurulandıktan sonra ev sahibinin onun giymesi için bıraktığı kıyafetleri geçirdi üzerine. Kıyafetler beklediğinin aksine ona büyük gelmemişti hatta biraz kısa bile sayılabilirdi. Yatağa uzandığında gözlerini kapatır kapatmaz aklına Daniel'in sözleri geldi. Onu sımsıkı saran kollar ve göğsünü göğsüne yaslayan adamın ona tutunuşunu düşünmeden edemiyordu. Seongwu en son ne zaman birinin ona bu kadar sıkı sarıldığını sordu kendi kendine. Daniel'in onu hayata bağlayan o sarılışı, sarışın adamın sıcaklığını ve kokusunu hissedişini ve tüm bunların içinde bilmediği bir his uyandırıyor olmasını düşünürken uykuya dalamıyordu.

Aynı şeyler kendi odasındaki Daniel için de geçerliydi. Seongwu'nun gözündeki o korkusuzluğu ve ateşi gördükten sonra onun hiç göremediği puslu zihninin içinde ne yattığını merak ediyordu. Seongwu daha önce bunu denememiş olsa bu kadar korkusuz olur muydu? Ya da Seongwu neden o an ölmek istemişti? Bir fotoğraf çerçevesi için mi? Daniel onla bir ton daha sert konuştuğu için mi yoksa? Sebebi ne olursa olsun Daniel o ıslak gözlerin içindeki çığlıklara şahit olmuştu ve Seongwu'yu canı pahasına korumuştu. Bencilceydi belki de kendi başına gitmek istememesi ve bu yüzden onu durdurması. Ama Daniel kendi bile bilmediği bir şekilde onu tek ölüm fırsatı olduğu için değil tek yaşam umudu olduğu için kurtarmayı tercih etmişti.

Bir sonraki gün ikisi de akşam olan olaylar hakkında konuşmadı. Daniel'in gözleri kahvaltı masasından sessizce kalkan Seongwu'nun bileğinde kalan geceliğin paçalarına takıldı. Seongwu ev sahibinin gözlerini takip ederek çıplak cılız bileklerine baktı.

"Sana kısa gelmiş." dedi Daniel buruk bir gülümsemeyle.

"Evet biraz, bunlar senin kıyafetlerin değil sanırım." zayıf adam gözlerin kendi üzerinde olmasının verdiği utançla çekinerek konuşuyordu. Daniel gözlerini Seongwu'nun bileklerinden ayırıp yüzüne baktığında onu utandırdığını anlayıp sessizce yemeğine çevirdi bakışlarını.

"Nişanlımındı, bazen bende kaldığı için dolabımda kıyafetleri duruyordu. Dün akşam sen duştayken kendi kıyafetlerimin büyük geleceğini düşünerek bunları bırakmıştım ama anlaşılan bunlar da küçük olmuş." dedi Daniel sevdiği adama dair küçük kaybolmaya tutmuş anılardan birkaçını düşünürken. Eskiden ona acı veren anıları ölecek olmanın verdiği huzurla kaplıydı artık.

Love to Death | OngnielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin