Şarkı tekrardan alkol kokulu alanı sarmalıyor, bedenler tekrardan birbirleri ile çarpışıp terlerini ufak bir temasta paylaşıyor. Biz ise tekrardan bakışlarımızda kayboluyoruz, ama bu sefer aramızda uzun mesafelerle değil, yüze yüze, ten tene ve nefes nefese.
Ellerin, bedenimi sarmalayan bir ateş topu gibi her değdiği yeri yakıp kavuruyor, bedenim acı terleri döküyor ve ben bu acıya kapılıp dokunuşlarında sarhoş oluyorum.
Bakışların yakından daha da mı yakıp kavuracaktı beni?
İrislerin uzaktan gördüğüm kadar karanlık mıydı?
Bedenin bedenimin yanında nasıl duracaktı?
Önceden zihnimi kaplayan bu sorular şimdi cevaplarını bulmuştu.
Bakışların her hali ile beni yakıp kavuruyor, cehennemde, alevlerin arasında yanıp kül olan bir çiçek gibi hissediyordum. Gözlerinde; senin cehenneminde yanıp kavruluyordum.
İrislerin, nasıl bir mesafeden bakılırsa bakılsın, nasıl bir ortamda olunursa olunsun, tıpkı dipsiz bucaksız bir kuyu gibiydi, ama sanıldığı gibi dipsiz bucaksız değildi, o kuyunun bir sonu vardı ve o sonu istediğin kişilere gösteriyordun; yıldızlarını istediklerinle paylaşıyordun ve ben yıldızlarını görebilmiştim.
Ve sonuncu soru; bedenin... Bedenin bedenimin yanında o kadar eşsiz ve kusursuz duruyordu ki! Bu imkansızlığa ne yazacak satırlarım ne de edecek sözlerim vardı.
Kahve çekirdeği tonundaki irislerim yıldızlarını süzerken ve hayallerim bilmediğim ama tahminler ilerlettiğim gülüşün ile süslenirken bana doğru uzatmış olduğun büyük, damarlı ellerini zar zor fark edebilmiştim (o güzel elleri nasıl uzun bir sürenin ardından fark ettiğimi bilmiyordum, büyüleyiciydiler ve ben nasıl ihtişam taşıyan bu elleri geç fark etmiştim aklım almıyordu. Çıldırmış olmalıydım!)
Gözlerine sorarcasına baktığımda o an kulaklarım işitebileceği en güzel sesi işitmişti. İnce dudakların kıvrılıp aralarından kelimeler dökülürken ben o sözlerdeki kalın, canhıraş* tona kapılmıştım.
(*Yürek parçalayan)
Böylesine zarif bir bedenden çıkan bu kalın ses başka bir kişide alâkasız ve saçma durabilirdi fakat sen bu sesi bu nahif bedeninde öylesine benimsemişçe taşıyordun ki bu hiçbir gariplik uyandırmıyordu sende.
- Bendeniz Min Yoongi, eğer izniniz olursa sizi ufak bir dansa davet etmek isterim.
- Bu bana büyük bir zevk verir.
Ellerimiz birbirine kenetlenip bedenlerimiz dipdibe bulunduğunda biz çalan bu coşkulu şarkıya nazaran nazik hareketlerle sağa ve sola doğru savruluyorduk. Kemikli uzun parmakların kavislenmiş belimdeki yerini en güzel hali ile almış, diğer elinin parmakları ise parmaklarımı bir yapboz parçası gibi tamamlamıştı. Bakışlarımız birbirimizin irislerindeydi, dibinde yıldızlar saklayan kuyularında kalakalmıştım.
İmkansızdı, bu tam anlamı ile imkansızlıktı. Sen ve gözlerin, tenin ve ellerin, nefeslerin ve hissettirdiklerin, kusursuz ve bir o kadar da imkansız.
Nefeslerim kesiliyor, gözlerim titriyor, düşüncelerim bulanıklaşıyor ve bedenim sen ve seninle ilgili en ufak şeyde gardını indirip beni tamami ile acizleştiriyor.
En önemlisi ise kalp atışlarım.
Onların ritmini bozuyorsun ve kendine yeni bir şarkı yaratıyorsun.
Tanrı aşkına, nesin sen?
- Şeytan. Senin şeytanınım.
Zihnimi okurmuşçasına konuştuğunda ben şaşkınlıkla gözlerimi irileştirmiştim. Şarapların kırmızılıklarıma yaklaşıp birbirlerine sürtündüklerinde ben yeni bir öpücüğün doğacağını sanmıştım fakat şarapların beni şaşırtarak pürüz bulundurmayan boynuma ilerleyip orayı sıkıca sarmışlardı.
O benim şeytanımdı...
Ve ben şeytanıma tapıyordum. Onun bedenime hükmetmesine, cehenneminde beni yakıp kavurmasını istiyordum.
Ben bir çiçektim, sen ise bir şeytan, şimdi beni cehennemine götürecek ve yakacaktın.
Seninle, en kavurucu ateşlerde yanacaktım.
愛
----------Umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur, bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum olarak belirtmeyi ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen. İyi geceler.
愛(Ai)'den sevgilerle...
Sizi seviyorum ay çiçeklerim 🌻💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐊𝐢𝐥𝐥 𝐌𝐞 𝐒𝐥𝐨𝐰𝐥𝐲 ✞ 𝐲𝐤
FanfictionBir hentai-dude (愛 Ai) eseri... Zihnimi yavaşça fethet Hayallerimi yavaşça kirlet Kalbimi yavaşça ez Bedenimi yavaşça öp Beni yavaşça öldür