TANITIM

133 14 24
                                    

İşte günlerdir gelmeyi planladığımız yerdeydik. Venedikʼe gelmiştik ve ben çok heyecanlıydım çünkü Acarʼla ilk defa yurt dışına çıkmıştık. Kafamızı dinlemek için kısa zamanlı bir kaçamak yapmak istemiştik ve Venedik, bunun için çok uygun bir şehirdi.
Sandalda gezerken bir yandan dondurmamı yalıyor, diğer yandan Acarʼı izliyordum. Allah ne adamlar yaratıyor be! Şu boya bosa, endama bakın, ya da bakmayın benim o! İçimden konuşurken Acar bana döndü. Bir açıklama yapacakmışçasına dudaklarını araladı ve,

"Sence de bugün çok güzel bir gün değil mi?" dedi. Gözleri gözlerime değdiği an, kalbimde tomurcuklanmayı bekleyen bir çiçek açıyordu. "Evet, bugün çok güzel, yalnız bugün değil, her gün çok güzel; çünkü yanımda sen varsın." Işıl ışıl bana bakıyordu. Ansızın dizlerinin üzerine çökerek konuşmaya başladı: "Ben bugün biraz düşündüm," dedi sabırsızca. "Ve ömrümün bundan sonrasını sensiz düşünemedim, zihnimde şekillenmedi... Gülerken yanımda sen, ağlarken sen, sinirliyim yine sen... Bunun gibi nicesi seninle sevgilim. Yani demek istediğim... Ben sensiz boşlukta gibiyim, sen yokken bir uzay boşluğu gibi, içine çekiliyorum hayatın." Ellerimi tuttu, sanki hiç bırakmayacakmış gibi.

İşte o an...

"Bu boşluğu doldurmaya, benimle bir ömür yaşamaya, gerçek bir evliliğe var mısın, Nühaʼm?" Aman Allahʼım! Bunu asla beklemiyordum. Şaka tabii ki. E biraz bekliyordum gibi. Çok ama çok mutluydum! Cevabımı bilmiyormuş gibi bir de soruyor sersem! Heyecanla vereceğim cevabı bekliyordu. Sanki lâl olmuş da konuşamıyormuş gibi aval aval yüzüne bakıyordum. Bana beklentiyle bakarken iç sesim tarafından ikaz edildim. Konuşsana aptal! Biraz daha böyle davranmaya devam edersen çocuk evlenmekten vazgeçtiğini sanacak. Ah, yine hülya oldun! Çabuk toparlan ve kendine gel, ben getirirsem fena olacak!

"Tabii ki evet! Binlerce kez evet! Evet, evet, evet!" diyerek ufak çaplı bir sarsıntı yaşattım. Bağırmamdan endişelenen kocam, -ne sandınız- yüzüme şoke olmuşçasına bakıyordu. "Sonunda cevabını verdin, güzelim. Zira biraz daha düşünseydin, dizlerimi tutamayıp suya yuvarlanacaktım!" diye sırıttı, biraz sitemli biraz mutlu bir hâlde, o inci tanesi dişlerini göstererek.

Acaba şuan onu öpsem tepkisi ne olurdu? İçimden bir ses, nehre düşeceğimizden söz ediyordu. Kanka o şom ağzını açma istersen, iç ses falan dinlemem dalarım vallahi. Ben uyarımı yapayım da sonradan vay efendim neden uyarmadın iç ses, deme sakın. Of, tamam be, amma çene yaptın. İyi ben gidiyorum o zaman. Tamam git, Allahʼın cezası. İç sesimle olan münakaşam bittiğinde Acarʼa döndüm. Ve o an, bir hışımla yakasından tutarak çocukcağızın o dolgun dudaklarına abandım.

Öpücüğümle dengesi şaşan Acar, hızlı bir refleksle belimi tutarak beni yakaladı. Ve aniden sandalın sarsılmasıyla beraber nehrin manzarasından nasibimizi aldık. Suya düştük! Lanet olasıca iç ses ve şom ağzı! Ben iç sesime sayarken Acar, "Lanet olsun, iyi misin?! Her şey yolunda mı?!" diye sordu, bana yaklaşarak. Tam ona iyi olduğumu söyleyecekken birden nehirde yüzen bir cisim gördüm... Lanet olsun, lanet olsun! O nehirde yüzen benim tektaşım mı, yoksa ben mi yanlış görüyorum? Umarım yanlış görüyorumdur... Ama hayır, bu benim tektaşımdı... Maalesef Acar, bu saatten sonra iyi olacağımı hiç düşünmüyorum...

Çünkü hayatım,

Senin ufak çaplı bir servetin ve en önemlisi benim tektaşım,

Şu an nehirde yüzmeyi öğreniyor!

A R S I Z

M I K N A T I S

🥂

Arsız Mıknatıs Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin