Karanlık.
Tony etrafını göremediğini fark etti, ama gözlerinin açık olduğundan da emindi. Endişeli bir tavırla kıpırdandı.
Canı yanmıyordu, yaralı değildi. Elleri ve ayakları kelepçeliydi ama yerde de değildi. Kanepe? Evet, bir kanepenin üzerindeydi. Serin değildi, belli ki bir ısıtıcı vardı. Bu da ona kendisinin konforlu bir yerde tutulduğunu açıklıyordu, belli ki onu kaçıranlar, öldürmek istemiyordu.
Tony, aklına gelen şeyle bir anlık duraksadı. O en son yüzbaşıyla beraberdi. Kaşları istemsizce çatıldı, evet, Rogers o lanet bezi bilerek ve isteyerek kendisinin ağzına tıkamıştı. Şuan her neyin içindeyse Steve de bunun bir parçasıydı.
Tony duyduğu kapı sesiyle iyice kıpırdandı, burada olmamalıydı. Kalbinin sıkıştığını hissederek yutkundu.
Adım sesleri tam yanı başında durdu, Tony refleksen nefes bile almıyordu. Yumuşak bir elin yanağına değmesiyle titredi esmer adam, kaba bir tavırla geri çekilip öfkeyle bağırdı.
"Lanet olsun! Neredeyim- Kimsiniz siz!?"
Gözlerini kapatan bez parçası basitçe gözünden ayrıldığında o okyanus mavisi gözlerle karşılaştı, Rogers sakin ve iç ısıtıcı bir gülümsemeyle bakıyordu kahve gözlere. Tony çattığı kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırdı, konuşmak için ağzını açtı fakat diyecek hiçbir şeyi yoktu. Tek kelime etmeden geri kapattı.
Steve sakin bir tavırla konuştu.
"Tony, yaklaşık üç gündür baygınsın ve bütün herkes seni arıyor."
Tony tek kaşını kaldırıp sırıtarak sordu.
"Ne güzel, Nick Fury de arıyor mu bari? Beni hiç sevmez normalde adi herif."
Steve Tony'nin bu tavrını kenara bırakmasını sağlamak için net bir şekilde konuştu.
"Nick'i bilmiyorum ama Pepper gerçekten de kötü duruyordu, ağlamaktan gözleri şişmiş zavallı kadının."
Tony'nin alay dolu sırıtması yüzünden silindi, kaşlarını çatıp düz bir ses tonuyla sordu.
"Neden buradayım Rogers? Sal beni de gideyim."
Steve sevgi dolu bir bakış attı Tony'ye, gözleri çok şey anlatıyordu. Ona yaklaşıp fısıldadı.
"Ne kadar zamandır bunu beklediğimi biliyor musun sen?"
Tony zor da olsa gülümsemeye çalışarak konuştu.
"Tanrı aşkına Steve, takıntılı bir psikopat gibi konuşuyorsu-"
Sarışın adam hızlı bir hareketle esmer çocuğu kanepeye doğru yasladı ve üzerine doğru eğilip nefesini özellikle yüzüne vurarak konuştu.
"Burada kalacaksın Tony, benimle. Herkes öldüğünü sansa bile sen hala burada benimle kalıyor olacaksın, artık diğer hayatın yok."
Tony'nin korkuyla açılmış gözlerine durgunca bakıp devam etti.
"Anlaştık, değil mi?"
Esmer adam yutkundu ve üzerinden yavaşça doğrulan adama çatık kaşlarla baktı, şaka yapıyordu değil mi? Karşısındaki kişi onun tanıdığı yüzbaşı olamazdı.
Tony yere baktı ve kısık sesle konuşmaya çalıştı.
"Ben..."
Steve'in elini kaldırıp saçlarını okşaması üzerine dudaklarını endişeyle birbirine bastırdı. Evet, o korkmuştu. Çünkü Steve onu biliyordu, Pepper'ı biliyordu. Herkesi ve her şeyi biliyordu. Yapacağı ne olursa olsun riske girebilecek bir çok şey vardı, ve o risk alamazdı.
Steve Tony'nin dudaklarına yaklaşıp mırıldandı.
"Eğer benden kaçmak gibi aptalca bir şey yapmayı düşünecek olursan, değer verdiğin dostlarını düşün Tony."
Tony istemeden de olsa kısık sesle konuştu.
"Steve... Lütfen."
Adını onun ağzından bu şekilde duymak Steve'in yüzünde aptal bir gülümseme oluşmasına sebep olmuştu. Normalde ilk gün olduğu için Tony'nin üzerine gitmemeyi planlamıştı sarışın adam, ama lanet Stark korkmuşken fazla güzel oluyordu.
Steve kendi dudaklarını zaten dibinde duran dudaklarla birleştirdiğinde fazlasıyla huzurlu hissetmişti, o uzun zamandan beri bunu arzuluyordu. İçindeki büyük açlıksa öpüşme tarzına yansıyordu.
Tony'yse bu beklenmedik hamleden dolayı gözlerini sanki yeterince açık değilmiş gibi daha çok açtı. Bu ilk defa bir erkekle öpüşmesi değildi, zaten buradaki problem bu bile değildi. Karşılık vermedi ama kaçamadı da, donup kalmıştı. Karşısındaki adam uzun zamandır bildiği bir dostuydu ve hala bunu sindirememişti.
Sarışın adam geriye çekilip memnun olmayan bir mimikle baktı kahve gözlere, kaşlarını hafifçe çatıp mırldandı.
"Buradayken bana uymak zorunda olduğunun farkında değil misin?"
Tony konuşamadı, sadece sarışın adam sorarcasına bakmayı başarabilmişti. Steve başını umutsuzca sağa sola salladı ve tam konuşacakken Tony'nin cümlesi onu böldü.
"Steve- Sen... Beni öldürmeyi planlıyorsun, değil mi? Şimdi olmasa bile daha sonra."
Steve sorarcasına kaşlarını kaldırdı ve sonra elinde olmadan kıkırdadı. Dahi adam korkudan aptala dönmüştü. Steve gülümsemesine engel olamadan konuştu.
"Az önce seni öptüm ve bunu neler hissettiğimi bil diye yaptım. Sence amacım öldürmek mi?"
Tony endişeliydi, kaşlarını eğip yalvarırcasına konuştu.
"Steve lütfen, eğer beni işler ciddileşmeden bırakırsan durum ikimiz için de stabil kalır. Her zamanki gibi oluruz. Kimseye kötü bir niyetin olduğunu söylemem, söz veriyorum! Sadece daha ileri gitme, lütfen."
Steve kafasını hafifçe yukarı kaldırıp bir süre Tony'yi o şekilde süzdü, daha sonra da gülümseyerek konuştu.
"Buraya gelebilmek için çok şey verdim Tony, ve sonunda burdasın. Karşımda ve tam istediğim gibi, tamamen bana aitsin. Geriye dönmek gibi bir isteğim yok."
Steve kapıya doğru ilerledi ve çıkmadan önce dönüp Tony'ye bir defa daha baktı, ürkütücü denebilecek bir gülümsemeyle konuştu.
"Bugün ilk gün, bu yüzden asıl eğlence sonra başlayacak. Şimdilik keyfine bak."
Kapının sakince kapanmasıyla Tony kaskatı kesilmiş vücudunu serbest bıraktı, gergince oturduğu yerde biraz kıpırdandı. Çıkış yolu düşündü. Kelepçeyi çıkarmadan kaçmak zorundaydı, hiçbir çıkarma yolu yoktu çünkü. Belki de bir yere saklanmalıydı, kapıya yakın bir yere. Steve geldiğinde arkasından fırlardı. Belki de, ufak da olsa bir ihtimal, Steve yakınlarda bir yerlerde bir çeşit telefon ya da telsiz bırakmış olabilirdi. Ya da belki bir bilgisayar? Diğerleriyle iletişim kurabilecek herhangi bir şey-
"Tony, uh... Selam. Nasılsın..?"
Tony duyduğu sesle üzerinde açık lacivert yemek önlüğü olan adama doğru döndü. Kahve saçlarını yukarıdan toplayıp küçük sevimli bir at kuruğu yapmıştı, mavi gözleri ise biraz çekingen bakıyordu. Normalde silah ya da bıçak tutan metalden kolu, şuan içinde sandviç ve şeftali suyu bulunan bir tepsi tutuyordu. Gergin bir gülümsemeyle konuştu.
"Şey... Aç olabileceğini düşündüm, aç mısın?"
Tony şaşkınlığını saklayamadan mırıldandı.
"Bucky..?"
![](https://img.wattpad.com/cover/253786785-288-k283467.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelepçe (Stony / IronStrange)
FanfictionAdını bilinen, sevilen ve herkesin ilgi odağı olan Tony Stark, bir gece ansızın kaybolur. Kusursuz bir dedektif ve harika bir doktor olan Stephen Strange ise, hiç tanışmamış olmasına rağmen bir şeyler hissettiği adamı bulmak için var olan bütün iş...