XIII

3.1K 325 205
                                    

Normalden kısa bir bölüm oldu ama bir an önce atmak istedim. Bundan sonra çok aktif olamayacağım snrm çnk sınava hazırlanmam gerek 🥳 (nasıl yapacağımı ben de bilmiyorum) annem tamamen bırak dedi ama üzgün üzgün bakınca kıyamadı, sınırlandır o zmn çok emek harcıyorsun dedi 🥺 tabii ki ben normalde bunu takmam ve devam ederim ama durup dururken odama dalıp yazmaya devam ettiğimi görürse bilgisayarımı bile alır o 🥺 daha önce yapmıştı 🥺


Bir hafta geçmişti. Vali Joon omegasının da yardımıyla hızlıca toparlanmış ve ayağa kalkmıştı. Bu süre zarfında Prenses Sou Dae feromonlarıyla onu sürekli uyutsa da Vali Joon uykularında pişmanlıklarından kaçamamıştı. Rüyalarında hala Liu'nun güzel yüzünü görüyordu. Onun hakkında kurduğu hayallerinden vaz geçse de kurtulamıyordu bu kabuslardan. Yanında olduğu süre boyunca kurduna sahip çıkamayıp çok değer verdiği vitasına, yani vitaya, verdiği zararları düşündükçe gözyaşı döküyordu. Çok gençti Liu henüz. Bütün bunları yaşamak için çok küçüktü. Joon ona aşık olmamıştı ama çok güçlü duygular beslemişti kısacık sürede. Sevmişti onu. Çok değer vermişti. Çok güvenmişti. Bütün bunlar Liu'yla ilgili değildi, yıllarca kurduğu hayallerin sonunda gerçek olacağı düşüncesiydi Joon'u bu kadar mutlu eden. Ergenliğe girdiğinden beri kurduğu bütün hayalleri, bütün umutları, bütün planları; hepsini Liu'nun ellerine bırakmıştı Joon. Vitaya güvenmişti.

Güveni boşa çıktıkça kalbi kırılmıştı, o üzüldükçe de Delta öfkelenmişti.

Burada araya girip biraz Joon'un çocukluğundan bahsetmek istiyorum.

Henüz dört yaşındayken delta olduğu anlaşılmıştı. Babası ve merhum omega annesi çok mutluydu o zamanlar, fazla uzun sürmemişti. Joon yedi yaşına bastığında delta onun kontrol edebileceğinden çok daha güçlüydü. Durduk yerde salgıladığı ağır feromonlar ve Joon'un bedenini kullanarak yarattığı kargaşalar köşk çalışanlarının başına dert olmuştu. Sevmediği yemekler piştiğinde mutfağı dağıtır, dersten sıkıldığında öğretmenlerini feromonlarıyla baskılar, onun istediği oyunlar oynanmadığında çocukları döverdi. Joon üzüldüğünde Delta öfkelenir, Joon öfkelendiğinde Delta yıkardı. Şiddete eğilimliydi ve asla kontrol edilemiyordu. Annesi Joon'un Delta'yı kontrol edebilmesi için eğitim alması gerektiğini düşünüyordu. Söz konusu eğitim için getirdikleri eğitmenle çalışmaya on yaşında başladı Joon. Çok kısa sürdü. Eğitimin ikinci haftasındayken Delta kendisini baskılamaya çalıştıklarını anlamış ve öfkeden deliye dönmüştü. Joon kontrolü tamamen kaybetmişti ve Delta eğitmene saldırmış, zavallı adamın bir gözünü kör etmişti pençeleriyle. O günden sonra da hiçbir şey değişmedi. Delta öfkeli ve saldırgandı. Joon onu kontrol edemiyor ve hayatının çoğunu kurdunun boyunduruğu altında geçiriyordu.

Savaşmaya gücü yoktu. İçindeki kurdun aksiydi o, delta olmaya uygun değildi. Bir omega olması bile daha olağandı herkese göre. Nahif bir çocuktu. Babasının aksine kılıç dövüşlerini ve avcılığı sevmez, vaktinin çoğunu annesiyle geçirirdi. Onun resim yapışını izlerken kendisi şiir kitaplarıyla ilgilenirdi. Ha bir de köşkün bahçesini çok severdi. Babası bahçenin kocaman bir kısmını oğluna ayırtmıştı, dilediği gibi çiçeklerle ilgilenebilsin diye. Orada yetiştirdiği rengarenk çiçeklerden birkaçını Sou Dae'ye hediye ettiğini de hatırlıyorum, genç kızın deltaya karşı hissettiği şeyleri adlandırdığı gündü. O zamanlar Joon yirmi iki yaşındaydı. Gelecek vadeden zeki ve kültürlü bir genç adamdı fakat kurduyla içinde olduğu savaş sürüyordu. Annesini birkaç yıl önce kaybetmişti ama söylediği her şey hafızasının derinlerinde duruyordu, hiç unutmamıştı. Annesi oğlu ruh eşini bulduğunda kurdunun sakinleşeceğini düşünüyordu hep. Bu yüzden Joon kendisini seven herkesi reddetmiş ve yıllarca vitayı beklemişti. Bu süreçte kimseye zarar vermemek için kendini zorlayarak duygularını bastırmıştı. Eğer o üzülüp öfkelenmezse Delta da kontrolü ele geçiremezdi.

Tote Vita - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin