Jeongguk krem rengi eteğini yukarıya çekerek toprağa bulanmasına engel olurken mümkün olduğunca hızlı koşuyordu. Taehyung'la olan randevusuna geç kalmak üzereydi. Normalde asla geç kalmaz, her şeyi önceki geceden planlar ve bütün işlerini çabucak halledip erkenden kuyunun önünde olurdu. Ancak bu sefer annesi ona bir sürü iş vermiş ve evden çıkmasına bir türlü izin vermemişti.Sonunda kuyunun önüne yaklaştığında nefes nefese kalmış ve koşarken yüzüne yediği rüzgardan dolayı her zaman toplu veya düz duran saçları karışıp dalga dalga olmuştu. Soluklanıp kalp atışlarını düzene sokmaya çalışırken bunu fark etmiş ve panikleyip saçlarını düzeltmeye çalışırken nabzının daha da hızlanmasına sebep olmuştu. Üstelik tam o anda kuyuya eğilip sudaki yansımasını görmeye çalışan Taehyung da seslerini duyup arkasını dönmüştü. Jeongguk kaçıp ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Hiçbir şey istediği gibi gitmemişti ve şimdi kendi rezilliği yüzünden hıçkırarak ağlamak istiyordu. Utançtan kıpkırmızı kesilmişti.
Tam arkasını dönecekken Taehyung yetişmiş ve bileğinden tutarak onu kendine çevirmişti. Jeongguk gözlerinin buluşmasına engel olsa da Taehyung onun utangaç ifadesini görebiliyordu. “Yanıma gelmeden gidecek miydin?”
“Üzgünüm, geciktim ve koşarken saçlarım dağıldı. Yanına böyle gelmek istemedim işte.” Taehyung, Jeongguk'un kendisine güzel görünmek için çabaladığını uzun süredir fark ediyordu zaten. Şimdi bunu onun ağzından duymak mutlu olmasını sağlamıştı sadece. “Saçların ne kadar dağılırsa dağılsın güzel görünüyorsun Jeongguk.”
“Seninkiler hep dağınık, ama yakışıyor sana.” Utana utana cevap verdiğinde Taehyung gülerek karşılık vermiş, Jeongguk'un rahatsızlık duyduğu dağılmış saçlarını özenle düzeltmeye başlamıştı. Aralarındaki küçücük mesafe ve neredeyse eşit olan boyları sayesinde yüzleri dip dibe, gözleri birbirlerindeydi. İkisinin de kalp atışları hızlanmış, nefeslerini tutmuşlardı. Çünkü Jeongguk başını kaldırdığında burunları birbirine değmiş ve farkındalık ikisini de tam o anda vurmuştu.
“Üzgünüm,” Jeongguk geri çekilmek adına hamle yaptığında Taehyung ince bileklerinden tutup tekrar kendine çekmiş, bu sayede Jeongguk'un çenesi Taehyung'un omzuna yerleşmiş ve göğüsleri birleşmişti. Jeongguk'un konuşmak için araladığı dudaklarının arasından çıkan tek şey titrek bir nefes olmuştu. Taehyung bir eliyle Jeongguk'un belini kavramış, yavaşça hareket ettirerek onu rahatlatmaya çalışıyordu. Jeongguk da kollarını onun beline sardığında Taehyung diğer elini ensesine doğru çıkarmış ve başını geri çekerek Jeongguk'un güzel, büyük gözlerine kitlenmişti. Yoğun bakışları ikisini de bulundukları yerden soyutlamıştı.
“Neden böyle bakıyorsun hyung?”
“Sen neden böyle bakıyorsun Jeongguk?” Genç çocuk yutkunmak zorunda kalmıştı çünkü yapmasaydı birkaç saniye içinde boğulacağından emindi. Tanışalı sadece dört ay olmuştu ama Taehyung’tan çok etkileniyordu. Hyungunun da kendisinden etkilendiğinin farkındaydı ancak fazla toy ve tecrübesizdi, kendine güvenemiyordu. Taehyung ise onun tam aksine, eğer Jeongguk'un da onunla aynı hisleri beslediğini bilseydi bir dakika bile durmazdı. Ne yazık ki Jeongguk'un ona karşı olan hislerini anlayamayacak kadar aptaldı. Tabi bu güne kadar bu böyleydi. Şu bakışlarından sonra hala kendisine ağabey gözüyle baktığını düşünecek kadar da aptal değildi Taehyung. “Jeongguk,” heyecandan kuruyan dudaklarını yaladıktan sonra devam etti, kalbinden geçen şeyleri küçüğü de bilmeliydi artık. “Fazla vakit geçmedi biliyorum fakat tanıştığımızdan beri bahçemdeki güller senin adınla açıyor sanki. Gözler senin gibi bakıyor, toprak bile senin gibi kokuyor bana. Ama hiçbiri bir sen olamıyor. Sensiz geceler daha bir karanlık geçiyor sanki. Ne kadar çevirsem de başımı yıldızları göremiyorum yanı başımda oturmuyorsan zarifçe. Bana ne yaptın, nasıl yaptın hiç bilmiyorum ama ben artık ben değilim, sen olmuşum.” Jeongguk'un yanağından süzülen bir damla yaşı parmağının tersiyle tutup teninde kalan ıslaklığa tutundu çaresizce. “Kalbi bir gözyaşı kadar temiz ve bir çocuk bakışı kadar aydınlık bir insansın. Yanında öylece durmaya bile utanıp çekiniyorum bazen, beni çaresiz kılıyorsun. Benden daha iyilerine layık olduğunu biliyorum ama seni ancak kendime istiyorum.” Parmak uçlarıyla Jeongguk'un dudağına tüy gibi hafifçe dokunurken, dolu gözleriyle sormuştu sorusunu, “İzin verir misin?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tote Vita - Taekook
RomanceJoseon göçmeni bir ailenin cinsiyetsiz oğullarıydı Jeongguk. Kibar, sıcakkanlı, sessiz bir gençti. Ailesi cinsiyetsiz oluşunu kendilerine yediremese de köydeki herkes onu çokça severdi çünkü tanıştığı herkesi büyülerdi Jeongguk. Kim Liuxian Taehyun...