Adın Taehyung Olsun

55 9 48
                                    

Merhaba, bu benim ilk ficim. Aklımda  güzel bir kurgu var,umarım  anlaşılır bir  biçimde anlatabilirim. Çok uzatmadan başlıyorum. İyi okumalar.

🐚🐚🐚

Dört gün önce başlayan rüzgâr, o gece şiddetini hepten artırmıştı. Açık denizden gelen kuvvetli uğultu dar sokaklar arasında savruluyordu. Dışarda öyle büyük bir gürültü vardı ki limandaki teknelerin direklerinde çalan ziller duyulmaz olmuştu. Evlerin sım sıkı kapanmış kapı ve panjurları  Kuzeyli bir isitilacı tarafından zorlanıyordu.

Bütün fırtınalı gecelerde olduğu gibi elektirikler kesilmiş, karanlık, rüzgârın uğultusunu dahada duyulur kılmıştı; keyfi kaçanlar erkenden yataklarına girmişlerdi. Henüz uyku gözlerine çökmeden evvel beklenmedik bir şey oldu ve aniden her şey durdu; kesif bir sessizlik sindi geceye.

Pencere ve kapı aralıklarından sokulan bir koku evlere ve yataklarında kaskatı kesilmiş insanların duyularına sızıyordu. Deniz kabuklarının çürük iç kokusu, kadın kuyutusundan yükselen kükürde ve paslı demirin iç bulandıran tatlılığına karışıyordu. Onlar bu kokuyu da diğer tüm kokular gibi duymadıklarını sanarak ağır bir uykuya onun tesirinde dalmışlardı.

Bir kadın, rüyasında bacak arasından çıkan tüylü, kara ve çok bacaklı hayvanın, çıplak teninde yürüdüğünü ve iğneli bacaklarıyla geçtiği yerleri ezip çürüttüğünü görüyordu.

Hayli genç bir adamın rüyasında alev kızılı topraktan irinler fışkırıyordu; cerahatli akıntı toprağı balçığa dönüştürüyor ve bu balçık genç adamı içine çekip boğuyordu.

Evlere sinen koku dolundukça gece uzuyor, karanlık gitgide koyuluyor, rüyalar çürüyordu.

Tüyleri tütsülenmiş kuyruksuz kediler, güz yolcularını esen kara pabuçlu ayaklar, giderlerde biriken iç içe kabarcıklar, bir ağaç dibinde kırılmış yumurtalar, üstüne basılmış salyangozlar, sımsıkı yumulan gözler, tıkanan kulaklar, telveli fısıltılar, küf kokulu ağızlar, kahkahalar ve yüzlerle bulutlandı uykuları çünkü fark etmeksizin duydukları bu koku, günahın kokusuydu; kitleri kabartan lanetli bir buhur.

Vakit epeyce ilerlemişti ki, ansızın geceyi delen bir çığlık kasabayı derin uykudan ve puslu rüyalardan çekip çıkardı. Bir insandan mı yoksa hayvandan mı koptuğu belirsiz feryatlar sessizliğin içinde bin parçaya bölünürken, ağır yorganlarının altında pusmuş insanlardan hiç biri dışarıda olanları görmek için perdesini aralamadı.  Havada salınan kokuyu hala duymuyorlardı ama geceyi yırtan bu sesin sahibini iyi tanıyorlardı; onların gözünde ne bir hayvan ne bir insandı, olsa olsa lanetli bir ruh eccini bir yaratıktı.

Çığlıkların sahibi çok uzakta değil, kadabının orta yerinde, baykuşların yuva yaptığı metruk bir taş evin yıkık dökük bir odasında, yer yüzünde konuşulmayan bir dilde küfür savuruyordu. Sıvası dökülmüş iki duvarın kesiştiği köşeye sırtını dayamış, çıplak, tüylü bacaklarını açarak çömelmişti. Kasıklarından aşağıya ilerleyen yumruyu söküp atmak için içgüdüsel bir dürtüyle ıkınıyor ve çıkardığı inilti yaralı bir hayvanınkini andırıyordu. Gökyüzünde yankılanan sesler gece gelenleri bile ürpertecek bir isyan yüküydü. Sancı ıslak bacaklarının arasında yumuşak bir parçanın kayışıyla sona erdiğinde, içinde daralan bağın ardından o da yere bıraktı nihayet kendini. Hemen önünde kıpırdanan küçük ve buruşuk yavruya şaşkınlıkla bakıyor nerdeyse ondan ürküyordu. Onun nemli derisini, küçük ellerini, incecik parmaklarına konmuş çiy tanesini andıran tırnaklarını, kımıl kımıl dudakları ve pembe minik dilini hayretle seyr ediyordu.

Love In The Water //taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin