Burda tek başıma takılıyorum ben:') siz şey etmeyin gelen olursa bi ses versin:')
Sizleri seviyorum iyi okumalar...🐚🐚🐚
Bu dünyada herkes hatalar yapardı ve bu hastaları örtpas etmek için yıllarca savaşıp dururlardı belkide.. Fakat Minju'nun hatası neydi? Tanrı onu ne ile imtihan ediyordu?
Dizlerinin üzerinde yavaşça doğruldu Minju, şafak söküyordu, koyun kuyutusuna dizilmiş martılar hep birden havalandıklarında, Minju gelirken bıraktığı izlerin üzerinden geçerek evin yolunu tuttu.
O günün ardından geceler boyu ateşi sönmedi Taehyung'un. Bir daha kimselerden yardım istemedi Minju, memelerini dolduran mucize misali sütü ilaç belledi kendince. Günlerce, geceler sonunda Azrail, evi eli boş terk etti. Taehyung'un ateşli bedeni nihayet soğumuş, gözlerindeki kan çanağı dağılmıştı; ölüm nöbeti artık son bulmuştu. Minju kendi açlığını ancak o zaman hatırlayabildi; bir kez daha sütünün kesilmesinden korkuyordu. Hastalık çıkıp gittiğine göre sokaklara dönmekte gecikmemeliydi. Önce Taehyung'u iyice sarmalayıp sıkıca sırtına bağladı ve epeydir tekerlekleri dönmeyen el arabasını itmeye başladı. Kasabanın tek toplayıcısıydı; yokluğunda çok şey biriktirmişti sokaklar.
Güçlü poyraz fırtınanın ardından kâğıtlar, poşetler ve plastik çöpler duvar kenarında, güney sırtlarında takılıp kalıyordu. Rüzgar adeta Minju için var gücüyle üflüyordu. İşte bu yüzden rüzgarı bir başka severdi Minju, ona şükran duyar, içten içe minnet beslerdi.
İlk gün araba bir kaç saat içersinde tıka basa doldu, öğleye kalmadan yükünü boşaltıp kamyoncudan birikmiş parasını aldı. Kasaba meydanına yaklaştığında herkesin gözünün sırtında olduğunu hissediyordu. Sırtında taşıdığı bir bebek değilde şekilsiz bir kamburdu sanki. Fısıltıların peşinden koştuğunu duyuyordu.
"Piç" diyorlardı Taehyung'a
"Bu piçte nereden çıktı?" Diye söyleniyorlardı ve seslerinde tiksintiden öte korku vardı. Adımlarını dahada hızlandırıp yüreğinin darlığını savuşturabilmek için limanın burnuna doğru yürümeye başladı Minju.
Artık sahile gelmişti Minju, kendini gelişi güzel kumlara bırakıp Taehyung'ı kucağına aldı ve uzun süredir mahkum ettiği göz yaşlarının yanaklarından akmasına izin verdi. Sadece ağlıyordu.
Bir ifrite kapı açacak kimse yoktu bu kasabada, kucağında bir melek taşıyor olsada..
Minju belkide o an hakikaten bir ifrite dönüşmüştü; yüreğini kaplayan isyan, düşüncelerini kiremit rengi bir öfkeye boğuyordu. Hızlı hızlı nefes alıp veriyor hıçkırıklarını durdurmaya çalışıyordu. Bir ömürlük dert vurmuştu kirpiklerinin kıyısına.
Hava kararmıştı fakat Minju hala kucağındaki bebekle orada öylece oturmaya devam ediyordu. O anda açık denizden ince bir gemi düdüğü duyuldu. Yağmur hafiften çiseliyor Taehyung'ın yüzüne düşen minik su damlaları onu gülümsetiyordu. Taehyung ilk defa o zaman gülmüştü, kıkırtı sesi sanki denizide coşturmuştu. Minju Taehyung'ı denizin kıyısında tutmaya başladı minik bebeğin ayağına değen su sayesinde Taehyung daha çok gülümsüyordu. Suyu çok sevmişti.
Belkide ait olduğu yer zaten burasıydı, mas mavi denizin ta kendisi..
Minju havanın iyice soğumasıyla beraber bebeğini sudan çıkartmıştı. İnce battaniyesi ile Taehyung'ı sıkıca sarmış yıkık dökük evinin yolunu tutmuştu. Eve geldiğinda kapıyı itekleyerek hemen açmıştı zaten bir kilidi yoktu, Taehyung'ı kurulayıp bu yıkık dökük evde bulduğu kumaş parçaları ve yastıklardan ona bir beşik yapmıştı. Gözleri kapanmak üzre olan bebeğini kucağına almış dün gece mucizevi bir şekilde süt akmaya başlayan göğsüne bastırmıştı. Taehyung o anda bitkin halinden çıkmış süt akan meme ile dudaklarını buluşturmuştu. Süt bittiğinde sızlanmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love In The Water //taekook
FanfictionÇapanın dibe karışmasıyla Taehyung kanatlı bir balık gibi havalandı ve kıvrılarak suya daldı, yüzdü...yüzdü...yüzdü, sonunda kıyıya Jungkookun yanına vardı. Nefes almakta zorlanan sevgilisini dudaklarından öptü, sonsuz denizdeki hayatını onada bahşe...