bölüm bir - başlangıç

29 5 12
                                    




Okul... Bazen en sevdiğim yer olabiliyor. Ailemden uzaklaşabildiğim için çok mutlu oluyorum fakat diğer yandan okulda bir çok aptalla birlikte öğrenmek zorunda olduğum gerçeğini unutmamak mümkün değil. Merhaba ben Berk. Mimar Sinan'dan ismini alan fakat içerisinde barınan öğrencilerin kişiliklerinin Mimar Sinan'a hakaret olduğunu düşündüğüm bir okulda okumaktayım. Okulumuzun yüzde sekseni erkeklerden oluşmakta. kadın cinsiyetinden bireylerde mevcut tabii ama çok az oranda. sebebiyse makine teknolojileri, elektrik elektronik gibi bölümlerin 'kadınların yapamayacağı' gibi eril bir düşünce yüzünden.

ha, evet ben ise makine teknoloji bölümünde ne öğreneceğimi bilmeden sırf okulun en yüksek puanlı bölümü olması sebebiyle bir anda buldum kendimi. Bu bölümde mezun olunca ne olacağım konusunda zerre fikrim yoktu üstelik.

sabah yedi alarmıyla kalktığımda elimi yüzümü yıkamadan okul kıyafetlerimi giymiştim. sonra dişlerimi fırçalayıp evden çıkıp otobüs durağına yürümeye başladım. okulum evime oldukça uzak olduğu için otobüs durağına yürüyüp oradan da okula giden otobüse binmem gerekiyordu. Kulaklığımı takıp çok sevdiğim Florence + The Machine şarkısını açmıştım. Rüzgarlı havada en sevdiğim şey Florence dinleyip huzura ermekti.

On beş dakikalık yürüyüşten sonra otobüs durağına varmıştım nihayet. Beş dakika içindeyse 89 nolu otobüs gelmişti. Sabahın 7:25'i fakat otobüs bir hayli kalabalıktı. Kartımı okuttuktan sonra kaç para kaldığına bakmayı unutup otobüsün arkalarına doğru ilerlemiştim. Telefondan twittera girip atılan tweetleri okurken hayatımın büyük bir kısmını kaplayacak olan Cem Adrian'ın Siyah Bir Veda Öpücüğü albümünü dinlemeye başladım. Şarkılardan o kadar etkileniyordum ki kendimi karanlık bir boşlukta hissediyordum. Bu düşüncelerin arasında sarı saçlı bir çocuğun omzumu dürtmesiyle sıyrıldım. Kulaklığımı çıkardım ve ''Efendim?'' diye sordum.

''Kusura bakmayın kartımda para kalmamışta, sizde fazladan varsa okutabilir miyim?'' diye sordu o an gözlerimiz birbirimize kitlendi. Yemyeşil gözleri vardı. O yeşil nehir gözlerinden boğulmamak için cebimden kartımı çıkardım ''İçinde var mı bilmiyorum ama bir dene istersen.'' dedim ve kulaklığımı geri taktım. Yeşil gözlü oğlan kartımı alıp yeniden otobüsün önüne doğru ilerledi ve kart okuyucuya kartımı tuttu. Gözleri gibi makineden de yeşil ışık süzüldüğünde gülümseyerek bana baktı ve ben de ona gülümsedim. Sonra yeniden yanıma geldi ve kartı uzatırken ağzında bir şeyler geveliyordu. Muhtemelen kart için teşekkür ediyordu ama o an Cem Adrian'ın sesiyle büyülenmekten sadece kafamı aşağı-yukarı yüzümde bir tebessümle salladım. Yeniden dürttü beni ve cebinden çıkardığı beş lirayı uzattı. ''Berk tekrardan teşekkür ederim.'' dedi.

''Sorun değil.'' dedim kulaklığımı çıkartmıştım. ''Adımı nereden biliyorsun?'' dedim.

''Kartından yazıyor akıllım.'' dedi tebessüm ederek.

''Seni ilk defa bu otobüste görüyorum.''

''Buraya yeni taşındık bu otobüsle de ilk defa okula gideceğim.''

''Nerede okuyorsun?''

''Gazi Osman Paşa'da.'' dedi yeşil gözlü. Henüz adını sormadığımı fark ettiğimdeyse çok geç kalmıştım. ''Ben Serkan bu arada.'' diye eklemişti hemen.

''Tam adını soracaktım ben de.'' dedim gülümseyerek.

''Ama sormadın...''

''Tanıştığımıza sevindim Serkan.'' dedim elimi uzatarak. Uzattığım eli anında tuttu ve resmi olarak tanışmış olduk.

''Hangi bölümdesin?'' diye sordu bana. Bense ''Maalesef ki makine.'' diye cevaplamıştım sorusunu. Nedenini sorduğunda ne kadar eril bireyle baş ettiğimi anlatmıştım bir çırpıda.

''Çok olmasa da ben de eril kategorisine giriyorum.'' dedi Serkan.

''İlk izlenimlerime dayanarak bunu anlayamadım.'' dedim.

Otobüs gittikçe kalabalıklaşıyordu. Kafamı pencereye doğru çevirdiğimde ise okula az kaldığını anlamıştım. Çok geçmeden Serkan düğmeye bastığında ''Görüşürüz Berk.'' dedi. ''İyi dersler sana.'' diye cevap verdim. Ardından otobüs durağa yanaşınca Serkan inmişti benim inmeme de son bir durak kalmıştı.

İçine kapanık birisi olarak ilk defa tanıdığım birisiyle bu derece sohbet etmiştim. Garip gelmişti bana yaptığım bu davranış.

***

Okula geldiğimdeyse çoğu kişinin hala gelmediğini fark ettim. Sınıfın sırasına geçtim ve o sırada kulaklarımda Loreen'in Heal şarkısı çalıyordu.

''Günaydın!'' diye yüksek bir ses geldi arkamdan. Kafamı çevirdiğimde Orhun'u gördüm ve kulaklığımı çıkarttım. ''Günaydın.'' diye karşılık verdim.

''Daha kimse gelmemiş.'' dedi yüksek sesle.

''Kulaklığımı çıkarttım sesini alçaltabilirsin Orhun.'' dedim.

''Pardon kanka.'' dedi. ''Bugün stajyer öğretmenler başlayacakmış.''

''Aa öyle mi? Neden?''

''Bir yerden başlamaları gerekiyor değil mi öğretmenliğe?'' diye soruma soruyla karşılık vermişti Orhun. Oldukça bilgili birisiydi ve bu bilgisiyle kendini ukala olarak tanımlıyordu. Siyasete de fazla meraklı olması başını defalarca okulda belaya sokmuştu ama o siyasi göndermelerinden asla vazgeçemiyordu.

''Haklısın sende.'' dedim uzun bir sessizliğin ardından. O sırada öğrencilerin ve öğretmenlerin çoğu gelmişti ve sırayla herkes sınıflarına doğru ilerliyordu. Stajyer öğretmenlerden oluştuğunu düşündüğüm altı kişi bir araya toplanmış öğrencilerin içeri girmelerini bekliyorlardı.

eywallahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin