"İNCİNMİŞSİN DEDİ!" diye bağırdı üst kattan. Altta onun sesini duyanlar ise hep birlikte.
"NE DEDİ NE DEDİ?" diye karşılık verdiler.
"İNCİNMİŞSİN DEDİ. OKUMUŞ ETMİŞ KADIN. HAYATINI SİKMİŞLER DİYEMEDİ, İNCİNMİŞSİN DEDİ!" Sesini tıpkı o adam gibi yapması herkesin, doktorlar dahil herkesin gülmesine sebep oldu.
"Adaaaaaa. Bana 'İncinmişsin' der misin?" diye sordu tavana bakarak. Ardından hoparlörlerde bir cızırtı duyuldu. Ada kesini hafifçe kalınlaştırdı ve,
"İncinmişsiniz Poyraz bey. Ben bile toparlayamam." dedikten sonra güldü.
Burası bir hastaneydi. Akıl hastanesi. Akli dengesi yerinde olmayan suçluları hapis yerine buraya getirirlerdi. Poyraz da onlardan biriydi. O ve diğerleri normal olmadıkları için buradaydılar. Ada gibi psikolog, psikiyatrist, psikoterapist kim varsa, onları normale döndürmek için uğraşan, oradaki doktorlardı.
Ada Poyraz'ın doktoruydu. Diğer doktorlar birden fazla vaka alabilirken Ada'ya sadece Poyraz verilmişti. Çünkü Poyraz, oradaki herkesin onlarca katıydı. Herkesten farklıydı. Oradan kaçmak için yeterli güce de sahipti ancak bunu yapmıyordu. Sebebini ise kimse bilmiyordu.
Ada, boyu 1.60'tan uzun olmayan, zümrüt yeşili gözlü güzeller güzeli bir kızdı. 22 yaşındaydı. Kahverengi uzun saçlarını kafasının üzerinde gevşek bir topuz yapar, bir kalemle tuttururdu. Beyaz tenliydi, yanaklarının yanında iki tane derin gamzesi vardı.
Poyraz ise tamamen bilinmezlikti. Onu tek tanıyan kişi Ada'ydı ve onun bile tam anlamıyla tanıdığı söylenemezdi. 25 yaşındaydı. Saçlarının yarısı kırmızı, diğer yarısı ise beyaz renkti. Boyu kesinlikle 1.90'dan çoktu ve ölçmelerine izin vermiyordu. Kimsenin onu zorlamaya cesareti yoktu zaten. Beyaz tenliydi. Pelvis kemiklerinden başlayıp üst vücudu boyun köküne kadar sargı bezleriyle kaplıydı. Sol üst bacağından dizlerine kadar, ve sağ dizinden ayak bileğine kadar sargı bezleri vardı vücudunun alt kısmında. Alev kırmızısı gözleri vardı ve karanlıkta parlıyor, aydınlıkta ise kendini oldukça fazla belli ediyordu. Bunun nasıl olduğuna dair kimsenin bir fikri yoktu. Sadece öyleydi işte.
Onun odası herkesten ayrı bir katta, herkesten farklı şekildeydi. Oradaki hastaları iyileştirmek için hepsine ilgi alanlarının bulunduğu odalar yapılmıştı. Örneğin bir resim odası, spor salonu, müzik odası, kütüphane, yemek yapmaları için gastronomi mutfağı... Bunlar gibi bir sürü oda vardı ancak Poyraz hiçbirini kullanmazdı. Bu sebeple o üst katlardan birinde kendi ilgi alanlarına ait odaları vardı.
Bu bir ayrıcalık değildi. Kimse bundan rahatsız değildi zaten. Bu sadece Poyraz'ın daha iyi olmasını sağlamak için bir çalışmaydı. Onun odasının ışıkları, o istemediği sürece açılmazdı. Diğer herkesin olduğu gibi geniş bir odası vardı ve kendi spor odasından ayrı olarak bir duvardan diğerine uzanan bir barfiks çubuğu vardı. Karanlıkta oraya ters bir şekilde asılıp baş aşağı sallanmayı severdi. Odasına kimse giremezdi. Yalnızca o istediği zaman Ada girebilirdi. Zaten Poyraz seanslara gitmezdi. Ada ona gelirdi.
Neden bu şekilde yapıldığına gelirsek Poyraz pek durdurulabilecek biri değildi. Bina istediği kadar yüksek güvenlikli olsun o bir şekilde çıkmayı başarıyordu. İsterse buradaki herkesi silah bile kullanmadan katledebilirdi. Bu onun için zor değildi. Tam olarak bu yüzden neden çıkmadığı bilinmese de en azından rahat ettirmeye çalışılıyordu. Tekrar dışarı çıkıp vahşetine devam etmemesi için. Ancak diğer mahkumların da ondan pek bir farkı yoktu. Bu hastaneye gelen hiç kimsenin normal olmasını bekleyemezdiniz. Bu sebeple de ellerinden geldiğince huzur sağlayarak tedavi edilmelerini sağlamaya çalışıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlular Hastanesi
Teen Fiction"İNCİNMİŞSİN DEDİ!" diye bağırdı üst kattan. Altta onun sesini duyanlar ise hep birlikte. "NE DEDİ NE DEDİ?" diye karşılık verdiler. "İNCİNMİŞSİN DEDİ. OKUMUŞ ETMİŞ KADIN. HAYATINI SİKMİŞLER DİYEMEDİ, İNCİNMİŞSİN DEDİ!" Sesini tıpkı o adam gibi ya...