4. Bölüm "Aytaç"

445 39 3
                                    

Gülümsemek, o kadar derin bir şeyki ikiye bile ayrılır : keyifsiz veya samimi
Rüyalarımı ne zamandır umursuyordum ki ben. Yine aynı şeyi yapacağım. Takmayacağım. Elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim. Buzdolabı açıp ne var ne yok bir göz attım. Yumurta , bozuk peynir , erimiş yağ , çürük sosis. Ulan biri görse fakir sanacak. Poşete herşeyi tıktım. Muhteşem vücudumu çürütmemek için güzel bir kahvaltı yapmak istedim. Poşeti , telefonumu ve anahtarımı alıp evden çıktım. Ceketimin cebinden arabanın anahtarını çıkarıp arabanın kilidini açtım. Hızla süpermarkete girdim. Sosis , salam , sucuk , ekmek , yağ , tava , peynir , zeytin... Alıp kasaya giderken telefonum çaldı. Kasaya kucağımdakileri bırakıp telefonu kulağıma götürdüm. Ekrana pek bakmam zaten. Sevmediğim biriyse numaram yoktur.
"Söyle." dedim. Ne uzatacağım 'nasılsın ay ben iyiyim sen ay bende iyiyim' bana ters.
"Kuzeeeen sen bana böyle mi derdin. Ben Türkiyelerden gelip seni ziyaret edeyim" dedi. Aytaç Gies benim kuzenim. Babası benim amcam yani Amerikalı annesi Türk. Ben ona Aytaç derdim. Kendini türk olarak görüyor. Herneyse çok önemli değil. 
"Aytaç burda mısın ? Yok artık. Evime gel. Adresi biliyorsun. Bende 20 dakikaya ordayım. " direk suratıma kapattım. Kasaya parayı ödeyip arabaya tekrar bindim. Üstü açık spor arabanın camına bir not bırakılmış.
Benimle dans eder misin ?
Güzel not. Hh bunu bıraksa bıraksa pavron veya kerane sahibidir. Beni kim napsın. Kesme korkusundan. Notu katlayıp cüzdanıma soktum. Gazı kökleyip 20 dakikalık yolu 5 dakikada vardım. Hızla mutfağa girip kahvaltı hazırladım. 2 dakika oldu olmadı zil çaldı. Kapıyı dirseğimle açtım karşımda Aytaç vardı. Tam sarılacaktı ki ellerimi gösterip mutfağa ilerledim.
"Mutfaağaaa" diye bağırıp süpermen edasıyla ilerledim.
"Hühuuuu!!" diye bağırıp arkamdan geldi. Aytaç'ı o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Ailesini bırakıp Türkiyede yaşamını sürdürdü. Ben akrabalarımı sevmem ama Aytaç benim can ciğerim herşeyim.
"Kuzeeennn sen bana kahvaltılar mı yaptın!" dedi. Yaa salak yaa iyi ki geldi.
"Hee ye hadi" dedim ve oturup bende yemeğe başladım.
"Ya Cemmile beni Çılgın Caddeye götürsene" evet bana Cemile diyor okunuşu benziyormuşmuş. Bütün yabancı isimleri -ona göre- kendi dilinde okur. Bu yönünü seviyorum.
"Yarın gideriz bugün gezelim. " dedim ve son lokmamı ağzıma atıp ayağı kalktım.
"Ben giyineyim sende bitirip kaldır sofrayı. " dedim ve yukarı çıktım.
Üstüme giyebilecek mini elbise istiyordum. Elbise dolabıma ilerleyip kapağı açtım.
Bordo ultra mini bir elbise seçtim. Üzerinde yine bir not buldum. 
Bunu seçeceğini biliyordum.
Lan bu beni nerden biliyor. Bence bunu Aytaç yapıyor. Salak yaa sana gösteririm ben. Hemen giyinip aşağı indim. Aytaç oturmuş yemeğini silip süpürüyordu. Beni görünce ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Yavrum gidelim mi ?" dedi. Bir sokak çocuğu edasıyla. Yuzumu buruşturup dikkatle yüzüne baktım.

"Bakma öyle Cemile. " İyice baktım yüzüne sanki bir değişim vardı ama ne ? Gözleri şişmişti. Neden ? Ağladı mı? Kim ağlattı kız mı erkek mi ? Erkekse bitti ama kızsa ne yaparım diye beyin hücrelerimi öldürdüm. Ama hiçbir fikrim yok.

"Neden ağladın?" sorumu duyunca saliselik bir süre şaşırdı ve gözlerini kaçırdı.

"Ne nerden çıkardın ? Yok öyle bişey" Kekemesi ve gözlerinin kaçırması onu ele veriyordu. Aytaçı uzun süredir tanıyorum ve yalan söylediği her halinden belli oluyordu.
"Aytaç Gies senin ağzına sıçarım. Bana yalan söyleme. Çarparım ağzıma görürsün. " keskin bakışlarımı attım. Sanırım korkutmayı başarmıştım. Aslında biliyordu sadece tehtit değildi yapardım. Bilmeliydi en azından.
Gözleri etraftan görünmez bir nokta seçti. Sözleri düşünür bir hali vardı. Elleri yerinde durmuyor sanki bir şey arıyor gibiydi. En son pantolonunda durdu. Sıkıca kavradı. Gözlerini sımsıkı kapattı. Saniyesinde gözyaşı düştü.
"Fatmanur intihar etti."
Bu sözler Aytaç için oldukça zordu. Fatmanur, Aytaç'ın çocukluk aşkıydı. Hemen hemen 10 yıldır seviyordu. Fatmanur ise Aytaç'ı seviyordu. Tabiki Aytaç kadar uzun süre değil ama seviyordu. 3 yıldır sevgiliydiler ve çok güzel hayalleri vardı.
"Neden ?". Gayet sakin sormuştum. Bu sakinlik can sıkıcıydı. Fakat umursar bir ton kullansaydım Aytaç dahada üzürdü. Benim tavrım hiç değişmez ama arada kaçırırdım duygularımı.
"Benim yüzümden. " Aytaç artık ağlıyordu. Sen ne yaptın gibi sorular sorarak onu daha da üzemezdim. Bu kadar düşünceli de olabilirdim. O kadar da duygusuz değilim.
"Hadi bakalım 'Çılgın Caddeye' gidelim. Kenn özlemiştir seni. " Çılgın cadde kısmını tırnak içine almıştım. Bu hareketim onu gülümsetmeye yetmişti. Ani bir hareketle ayağa kalktı.
"Gidelim bakalım" dedi. Gözlerini silmişti. Birden saçlarını karıştırmış ellerini ceplerine koyup önden gitmeye başladı. Havalı takılıyordu. Kötü çocuk havalarındaydı. Dokunulmaz biri gibi gözükmeye bayılan bir insandı. Kendini çok severdi. Egonun yürüyen bir versiyonu olarakta görebilirsiniz Aytaç Gies'i. Arabama atlamıştı. Anahtarı atmıştım. Havada kapmış yine havalı bir versiyonda arabayı çalıştırmıştı. Serseri....
_._

"Kenn dostum. Aman Allah'ım. Görmeyeli ne kadar değişmişsin.!"
"Tanrım !! İnanmıyorum. Gieess Hoşgeldin!!" İnanamama sesleri yükselirken bu samimi ortam uzaklaşmak istemiş bu sebepten Bara girmiştim. Sahneye baktığımda inanamadım. Biri elinde gitar akorları yapıyordu. Yüzüne vuran ışıkta yüzü gözüküyordu.
Bu çocuk fazla mı taştı ? Hiçte bile. Ne o ? Yoksa aşık mı oldun Jennifer ? Aşk mı ? Yatın uyuyun yok öyle bi şey!!
Hoşlanmak ? Yuh devenin bale pabucuyla dans eden ayı!! BEN KİMSEDEN HOŞLANAMAM BEN BİR İBLİS OLARAK BİRİNDEN HOŞLANAMAM nokta.

Selamlar bölümün ismi konusunda tereddütte kaldım ama içime sindi gibi... :Psp
Neyse... Yorum yapanlar var :O sizi çok seviyoruuuummm
Vote tuşuna basan parmaklarınız inşallah taş çocukların baklavalarında gezer AMİİİİNNN!!! :D hadi buda benim duam olsun ^_^

Ve evet Cem Adrian'ı çok seviyorum. Bunu söylemeden edemeyeceğim .d

PİSKOPAT KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin