Buyurun devamı. İyi okumalar:)
•2 saat sonra.
Kapalı gözlerime vuran beyaz ışık gözlerimi acıtıyordu. Gözlerimi açmamak için büyük bir çaba sarfediyordum. Sanki gözlerimi açınca tüm acıları karşımda görecekmişim gibi hissediyordum. Oysaki acılar gözlerim kapalıyken bile bana ulaşabiliyordu. Kaçmaya çalışıyordum acılarımdan ama onlar peşimi bırakmıyordu. Yeterince hızlı koşamıyor muydum yoksa? Bence ben yanlış yapıyordum. Onlardan kaçmak yerine onları kabullenip onlarla yaşamayı öğrenmem gerekiyordu galiba. Onları bir parçam olarak kabul edip yoluma devam etmeliydim. Biliyordum bir gün beni yok edeceklerini ama bunu düşünemezdim şimdi. Yokoluş sıramı beklememeliydim.
Başım çok fena ağrıyordu. Galiba bir yere vurmuştum. Fiziksel acıların bir önemi yoktu artık benim için.
Zihnime doluşan gerçeklerle gözlerim yine dolmaya başlamıştı. Nefret ediyordum bu huyumdan. En ufak bir şeyde bile hemen ağlama isteği ile doluyordum. Bu eskiden böyle değildi.Gözlerimi açmanın vaktinin geldiğini düşündüğümden gözlerimi açtım. Klasik olayı yaşıyordum. Bayılan genç kız, gözlerini açınca gördüğü tek şey hastane duvarları, etrafında doktor ve hemşireler haa birde onunla beraber gelen genç bir delikanlı. Offf, bunu yaşadığıma inanamıyordum.
Gözlerimi açtığımı gören doktor yanıma gelip klasik kontrolleri yaptı.
- Nasıl hissediyorsunuz Mina Hanım?
Başımı ovuşturarak doktora yanıt verdim.
- Biraz başım ağrıyor onun dışında iyiyim.
- Bayıldığınızda başınızı vurmuşsunuz beyefendinin dediğine göre. Büyük ihtimalle ondan acıyor. Biz emin olmak için bir tomografi çektirdik yine de. Hiç bir sorun yok gayet iyisiniz. Bir kaç ağrı kesici ilaç yazarım reçetenize onları başınız ağrıyınca kullanabilirsiniz. Yani herhangi bir sorun yok. Aşırı üzüntüye bağlı bir baygınlık yaşamışsınız. Size tavsiyem stresten ve olumsuz durumlardan uzak durmanız. Taburcu olabilirsiniz. Geçmiş olsun.
- Teşekkür ederim.
Odadan çıkan doktorla doğrulmaya çalıştım. Bunu gören Miraç hemen yanıma geldi.
- Kendini çok zorlama. Hepsi benim yüzümden. Belki de söylememeliydim.
- Senin yüzünden değil ama söylediklerin gerçek değilse o zaman çok kötü olur.
- Maalesef gerçek.
- Peki, sen kimsin ve bunların hepsini nereden biliyorsun?
- Mina, diyip duraksadı.
- Biz kardeşiz.
Şu an ne düşüneceğimi, ne diyeceğimi bilmiyordum. Tüm hareketlerimi yetirmiş gibiydim. Babam annemi aldatmıştı ve benim bir kardeşim vardı. Bu olamazdı ya. Çok ağırdı bu. Ben artık bir yıkıntıydım.
Gözlerimi kapattım. Bir an için her şeyi zihnimden çıkarmaya çalıştım. Ben kaçtıkça gerçekler kafama dank ediyordu. Ortam sessizleştikçe zihnim beni boşluğa sürüklüyordu. Şu an bir gürültü istiyordum, kendi sesimi bile duyamayacağım bir gürültü ama herkes benim acılarımla yüzleşmem için susuyordu sanki. Hastane koridorlarından gelen doktorların ve hastaların sesleri, dışarıda gelen araba sesleri, ağaçların yapraklarının sesleri, Miraç... Şu an tüm dünya benim inadıma susuyordu.
Herzaman bir abim ya da kardeşim olsun istediğim için sevinmeli miydim? Yoksa, babamın annemi aldattığını ve o kazayı o kadının bilerekten yaptırdığını öğrendiğim için üzülmeli miydim? Benim tam şu an hissizleşmem gerekiyordu. Ben bunları sindiremezdim.