YETİM -2-

442 34 9
                                    

Yüzüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi kırpıştırdım. Ellerimi açıp esnedim ve yatak da doğruldum.           

Saçlarımı hafif karışmışlardı ama her zaman düzlerdi. Aslında saçlarım düzlükleriyle dikkat çekiyordu ve aslında baya uzunlardı.

İç geçirip yatağımdan kalktım. Bu hayata tabii ki hala alışamadım. Kafam duvar saatine takıldı. Saat daha 8 di. Yetimhanede hep erken kalklardır kaçta yatarsam yatayım geç kalkamam. Bünyem buna alışmadı. Hep aynı saatte. 8de ayaktayım

Düşüncelerimi bırakıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayınca temel ihtiyaçlarımı giderip tekrar odaya girdim.

Kapı çalınca gidip kendim açtım. Birkaç kadın kapının önündeydi. Bana sıcak gülümseme gönderince bende onlara gülümsedim. Uzun zamandır hatta belki de hiç kimse bana böyle içten gülümsememişti.

Kapıdan geri çekildim. Hepsi içeri girip kapıyı kapattılar. Beni duşa soktular. Daha sonra makyaj masasının önüne oturttular. Belime kadar gelen saçlarımı omuzlarımın ortalarına kadar kestiler. Kısa olmamıştı aslında gayet uzundu.

Ellerine aldıkları tost makinesiyle saçlarıma şekil verdiler. Saçımı yapan kadın bana döndü. ‘’yatağının üzerindeki elbiseyi giy güzelim. Daha sonra yüzüne hafif bir makyaj yaparız.’’

Onu başımla onaylayıp yatağın üzerindeki açık renkli çiçekli elbiseye baktım. Kısaydı. Miniydi. Üzerimdeki pijamaları çıkardım fakat kadının bir şey dikkatini çekmiş gibi bana yaklaştı. Elini karnıma tutunca oraya baktım.

Elini morlukta gezdirip ‘’Bu ne ?’’ diye sorunca geri çekilip elbiseyi üzerime geçirdim. ‘’H-Hiçbir şey.’’ Deyip geçiştirdim.

Kadın arkama geçip elbisenin iplerini sıkıp bağladı. Aynama kendime baktım. Bu ben değildim. Bu kadar güzel bir kız. Ben aslında bu kadar güzel bir kız olamam. Bu bana çok uzak gibi. Aynada ki kız başka biri gibi.

Kadın bana gülümseyip tekrar masaya oturttu ve gözlerime rimel sürdü. Hafif çekik açık kahverengi gözlerim vardı. Sanırım bu gözleri babamdan almışım. Başımı arkaya atıp bir de siyah kalem sürdü. Ayaklarıma ayakkabıları da giydirdiler ve odadan çıktılar.

Bende odadan arkalarından çıktım ve merdivenlerden çıktım. Babam yani bunu demek tuhaf Justin kaşlarını yukarı kaldırıp beni süzdü. Tatmin olmuşçasına hafif tebessüm edip tekrar ifadesizliğine döndü. Yanına gidip oturdum. Elime çatalı alıp onunla birkaç şey yedim.

‘’Bitirdiysen çıkabiliriz.’’ Diye sorunca başımı salladım. Beraber kalktık. Koltuğun üzerinden ceketini alıp giydi ve kapıdan çıktı. Tabii ki bende onu takip ediyordum. Beraber arabaya doğru yürüdük fakat bu sefer farklı bir araba aldı. Kırmızı renkteydi. Güzel bir araba. Daha doğrusu hepsi güzel.

Gidip arabaya bindim ve onunda gelmesini bekledim. Arabaya binip çalıştırdı ve sürmeye başladı. Tahminimde ilk okula gidiyorduk. Araba çok fazla gitmeden durdu. Sanırım okulum yakın. Beraber arabadan inince herkes bana bakmaya başlayınca rahatsız olmuşçasına biraz daha babama yaklaştım. Tamam onu tanımıyoruz ama baba değil mi ?

bana ve çevreye bakınca rahatsız olduğumu anlamışçasına kolunu omzuma attı ve kadife sesiyle kelimeler dudaklarından döküldü. ‘’Rahatla okullar böyledir alışırsın.’’

Tabi bunu demese kolaydı. O gitmeyecek ben gidiyordum. Okulu içine girince daha çok bana bakmaya başladırlar. Birden bir grup girdi gözüme. Sanırım okulun basketbol takımıydı. Yanımdan geçerken en öndeki kumral çocuk göz ucuyla bana baktı. Dik saçları kalın dudakları kahverengi gözleri vardı. Bana bakmayı kesip omuz silkti ve bahçeye doğru yürümeye devam etti.

Justin beni bir odaya çekince müdürün odasına girdiğimizi anladım. Kendi oturup benide oturttu. Müdür orta yaşlarda biriydi. Bize gülümseyip baktı. ‘’Buyrun Justin Bey kardeşinizin bilgilerini alalım.’’ Diyince böğrüme tam anlamıyla bir öküz oturdu.

Justin boğazını temizledi ve ‘’Kızım.’’ Diye düzeltti. Müdür özür dilercesine bir ses çıkardı. Fakat şaşırdığı belliydi. Müdür tekrar bize baktı ve konuştu. ‘’Adın ve soyadını alayım kızım.’’ Diyince ne diyeceğimi aslında ilk bilemedim. Adım Blair ama soy adım ? Aslında kimliğimde yetimhane müdürünün soy adı yazıyor.

Boğazımı temizledim. ‘’Blair Green.’’ Diyince Justin yani babam yüzünü bana çevirdi ve sertçe ‘’Bieber’’ dedi.

Müdür şaşırsada kağıda Bieber yazdığı açık ve netti. ‘’Yarın okula gelebilirsin Blair. Özel bir okul kıyafetimiz yok. Serbest kıyafet.’’ Diyince başımı salladım. Odadan çıkınca bu sefer kolunu omzuma atmamıştı.

Yürürken konuştu. ‘’Kimliğin nerede ?’’ Biraz düşündükten sonra cevap verdim. ‘’Odada’’ onlar ilk geldiğim kıyafetlerin cebinde olması gerekiyordu. ‘’Baba’’ dedim birden. Bu garipti.

Okuldan çıkmıştık ama o durup bana bakmıştı. Yumuşamıştı sanki. ‘’Evet ?’’ dedi soğuk olmayan bir sesle. ‘’Sadece sana bir kere söylemek istedim.’’ Dedim. Başını olumlu anlamda salladı. Beraber yeniden arabaya doğru yürüdük.

O binince ve bende bindim. O bana bakan basketbolcu çocuğu tekrar gördüm ve ona dikkatle baktım. Justin ona baktığımı anlamışçasına öksürdü. Bende afallayıp başımı cama çevirdim. ‘’Alışverişe gidiyoruz sana telefon filan alırız.’’ Diyince kafamı salladım.

Ona sıkıca sarılmak istiyordum aslında ama aramızda soğukluk vardı ve olması tabii ki normaldi. Dışarıyı izlemeye devam ettim. Büyük bir alışveriş merkezine gelmiştik. Beraber indik ve içine doğru yürümeye başladık. İçeri girdip yürüyen merdivenlerden çıktık beraber. O yürümeye devam ederken ben etrafı inceliyordum.

O bir yere girince teknoloji mağazası olduğunu anladım. İçeri beraber girdik telefonlardan bakınmaya başladı ve beni içeri yanına çekti. ‘’Nasıl bu güzel mi bebeğim ?’’ bebeğim mi ? kalbim bile şuan durabilir.

‘’G-güzel’’ diyebildim sadece. Gülümseyip çalışana döndü. ‘’Bunun beyazını alıyoruz’’ dedi ilerlemeye başladı. Tablet ve bilgisayarda aldı. Bunlar benim için mi ? Aslında inanması bira zor.

Paketleri eline alıp takrardan arabaya bindik. Acaba annem güzel bir kadın mıydı ? Babam çok yakışıklı olmasına rağmen ben güzel değilim. Annemle aralarında ne geçti acaba ? Neden ondan nefret ediyor veya öyle davranıyor ? İç geçirip dışarıyı izlemeye devam ettim.

Durduğumuzda geldiğimizi anladım. Arabadan inip onu bekledim. Eli.deki poşetlerle geldi ve beraber eve girdik. Poşetleri hizmetliye verdi. Üzerindeki ceketi çıkartıp koltuğa attı ve koltuğa bacaklarını açıp oturdu.

Aslında oturup oturmamak arasında kalsamda gidip bir tekli koltuğa oturdum. Birden kapı çalınca irkildim. Kapı açılmıştı ve bir kaç gülüşme geliyordu. İçeri bir erkk grunu geldi ve Justin kalkıp onlara sarıldı.

Erkeklerin birinin gözü beni bulunca gülümsedi ve "Kim bu kız?" diye sordu. Justin bur bana bir de o çocuğa baktı. Yutkundu. "Kızım." diyince hepsinin yüzünde bir ifadesizlik oluştu. Kanları dondu sanki.

"Yıllar önce yaptığın hata bu muydu ?" ne ?!

Yıllar önce yaptığın hata bu muydu ?

Yıllar önce yaptığın hata bu muydu ?

Yıllar önce yaptığın hata bu muydu ?

Yıllar önce yaptığın hata bu muydu ?

"Ben hata mıyım ?" diye sordum kısık bir sesle. Gözlerim dolmuş bir şekilde onlara baktım..

Evet arkadaşlar. Bu hikaye bildiğiniz gibi yeni başladı ama ileriki bölümlerde o kadar çok değişecek ki. Sadece biraz daha okuyucuya ihtiyacım var. Yıldızlar biraz daha artarsa sevinirim. 3. Bölüm daha uzun olacak. Ve şunu diyebilirim Justin'ın baba olduğuna kendinizi pek inandırmayın.

YETİM(Justin Bieber FanFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin