Selam millet ben geldim..:)) Fotoğrafta ki Tuna en alt Fotoğrafta ki Kuzey Soyluoğlu, paylaştığım müziklerle okuyabilirsiniz..:))
Okur kalın..:P******
İmkansızı mümkün kılmak kişinin hayatında yapacağı en büyük adımlardan ve radikal değişimlerden biri olurdu. Size ne imkansız geliyorsa onu mümkün kılmaya bakın. Çünkü hayatın size sunduğu bir çarkı vardı ve sürekli size bir imkansız yol sunar, o çarkla seçim yapmanızı sağlardı. İşte o seçimler size olmayacakları oldurabilirdi bazen. Bu iyi yönde de kötü yönde de değiştirebilirdi sizi.
Ve Tuna daha ne yönde değişeceğinden habersizdi.
İki haftadır Elite word'e çalışmak için gelmeye başladığında bazen yemekhanede, bazen de garson olarak alıyordu soluğu. Kısa zamanda içerdekilere sevdirmişti kendisini. Sıcak kanlı sayılmazdı. Zira bu otel iğrenç bir anıyı canlandırıyordu zihninde ama yine de insanlarla konuşurken gereksiz bir neşeye bürünüyordu. Sahi o gün ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyordu bile. Otelin kameralarına ulaşıp o güne giderek o oda da ki kim deli gibi merak ediyor, hem de bu düşünce onu ölesiye korkutuyordu. Başına ne geldiğini hatırlayamamak zaten yeterince sıkıntı yaratıyordu. Özellikle aşırı yorgunluk ve uykusuzluk bazen halusünasyon görmesine dahi neden olabiliyordu. Bu çok can sıkıcıydı.
Telefon çaldığında elinde ki çöp torbasını konteynrın yanına bıraktı ve telefonu eline aldı.
"Tuna." Dedi Enes. "Kusura bakma meşgulken aradım ama senin için notları düzenleyip mailine attım bakmayı unutma. Özellikle altı çizili yerleri çalışırsan senin için daha iyi olur."
"Sağ olasın, neden zahmet ettin. Hallederdim ben." Derken sıkıntıyla başını çevirdi.
"Ne ara halledeceksin Tuna? Dinlenebildiğin mi var? Elime yapışmadı zaten. Sen de kendini çok hırpalama. Borçluda hissetme kimseye kendini. Biz ne güne duruyoruz."
"Tamam eve gittiğimde kontrol ederim. İşe dönmem lazım görüşürüz." Diyerek kapattığında derin bir nefes alarak çöpü boşalttı. Üzerinde beyaz gömlek ve siyah deri yelek görünüyordu, belinde ise siyah bir önlük vardı. Borç. Borç işte nerden bakarsan bak lanet olası gerçeği değiştirmiyordu. Borçlu değilsin demesi kolaydı. Asıl babası olacak adama anlatmalıydı bu borç durumunu. O ayyaş kumarbaza. Bu sefil hayatın sorumlusu oydu. Kim değişirdi sahiden? Bütün benliğiyle ve tüm samimiyetiyle. Hayır, her seferinde değişeceğine yeminler eden bir adamın değişebileceğine artık inanmıyordu. Bir söz vermişti Tuna, sözünü tutacaktı. Çok geçmeden bahçenin ön tarafında bir hareketlenme gördü. Başını çevirip baktığında bir limuzinin yaklaştığını fark etti. Önce güzel bir kadın indi. Ardından esmer takım elbiseli zayıf bir adam. İki kişi daha göründü. Bunlar Asyalı olmalıydı. İki japon gibi duruyordu. Tek kaşını kaldırıp gözlerini devirdi ve içeri geçecekken gördü arkalarından ineni. Kuzey beydi bu. Ne arıyordu bu gece burada? Hızla gözlerini kırparken içeri girdi. Yemekhane bölümünün dışında bir hareketlenme daha oldu. Muhtemelen hızlı bir hazırlık yapıyorlardı.
"Allah kahretsin." Dedi bir adam endişeyle içeri girerken. " Bu olacak şey miydi bu gece?" Onun müdür bey olduğunu hemen anlamıştı Tuna. Pek umurunda değildi ama adamın endişe ve paniği anlamsızca dikkatini çekmişti. Yemekhanenin aşçısına yaklaştı.
"Ne olmuş Osman abi? Niye öyle tarlası yanmış köylü gibi koşturuyor Müdür?" Diye sorduğunda bıyıklarının altından gülümser gibi oldu adam. Sonra hafifçe eğildi: "Bugün Kuzey bey'in misafirleri ağırlaması için çağırdığı müzisyenlerden birinin ayağı kırıldığı için gelemeyecekmiş. O da onun derdinde. " Diye tek kaşını kaldırıp işini yapmaya koyuldu. Orta yaşlı oldukça kalıplı görünen Osman abi, aşçıdan çok bir badiguardı andırsa da yorum yapmamıştı Tuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey RÜZGARI
RomanceDünyanın bir yerinden kopup gelen kurtarıcı, bir ışık, parlak bir güneştin benim için. " Hızla başını salladı. "Aldanmak ne korkunç. Oysa bir maskenin ardına saklanmış, dünyanın bütün nimetlerini hak ettiğini sanan, zavallı hayatlarımızı oyuna...