Derin'in ağızından
Bölye güzel rüyalar gördükten sonra ablamın başımda tepinmesi ile uyanmaktan nefret ediyorum. Niye insana rahat vermezsiniz arkadaş? Hayır birde hafta sonu zaten ne zorunuz var anlamıyorum, kalksam ne olur kalkmasam ne olur?
Dilan: Yeter artık Derin kalkarmısın babam çıkmak üzere, seni sofrada görmezse kıyameti koparır.
Yastığımı kafama bastırıyorum. Şu sofrada her öğün hep birlikte olalım olayını bir türlü anlamıyorum. Hani tamam akşam birlikte sofraya oturursun, veya birlikte kahvaltı edersin. Ama arkadaş her öğün aynı saatte hep birlikte masaya oturmak nedir ya? Ablam yastığı bir hışımla kafamdan çekiyor.
Dilan: Bana bak eğer şimdi hemen kalkmazsan babamı çağrırım ona göre!
Her sabah olduğu gibi baba tehditi işte. Malesef işe yarıyor ama. Hemen doğrulup kötü bakışlarımı ablama dikiyorum.
Dilan: Hiç bakma bana öyle, Aras bile indi sen hâlâ yoksun sofrada.
Ah benim sevgili abimde inmiş demek öyle mi. O iner tabiki, babamın gözüne girecek ya. Ablam odamdan çıkınca hemen hazırlanmaya başlıyorum. Bu arada ben Derin, Derin Akkan. Ablamı gördünüz zaten, o en büyüğümüz, seneye evleniyor. Birtane daha ablam var, Dilay, o genelde boş zamanlarını ders çalışmakla geçirir ama çokta eğlencelidir. Birde abim var işte, Aras, aramızda sadece iki yaş olmasına ramen sanki beni kendisi büyütmüş gibi davranır hep. Ilgiyi çok sever, malesef etrafımızdakilerde ona bu ilgiyi fazlasıyla verir. Bu yüzden biraz egoludur kendisi. Hazırlandıktan sonra hemen bahçede kurulu olan kahvaltı masasına oturuyorum. Babam bana kötü kötü bakıyordu. Dudaklarımı büzüp bende ona bakıyorum.
Derin: Ama bana öyle bakma babacım, anlayacaklar.
Evin en küçüğü olduğum için genelde yaptıklarım tolere edilir. Genelde dedim altını çizerim, benimde çok fena azar işittiğim oldu tabiki.
Tahsin: Bunun benim için nekadar önemli olduğunu bildiğin halde her defasında tekrarlıyorsun Derin.
Derin: Ya saatim çalmadı ama
Aras sahte bir kahkaha atıp konuşmaya başlıyor.
Aras: Her sabahta aynı bahane
Yanımda oturduğu için onu dizimle dürtüyorum ve öldürücü bakışlarımı atıyorum. Birden Dilay ayaklanıyor.
Dilay: Size afiyet olsun benim bir öğrencime ders anlatmam lazım.
Ha birde ders anlatmaya gidiyordu onu da söylemeyi unutmuşum. Yani aslında kısacası, Dilay evin çalışkan kızı. Dilay yanımızdan ayrıldıktan sonra birden Abim konuşmaya başlıyor.
Aras: Baba biliyorsun değil mi yarın Denizler geliyor.
Resmen lokma boğazımda kalıyor. Hemen öksürmeye başlıyorum, su ya uzanıp bir bardağı kafama dikiyorum. Bu hikaye çok derin, çok trajik bir hikayeydi. Bu konudan bahsetmek bile istemiyorum. Babam sadece kafasını sallayarak cevap veriyor. Urallar ile aramızda soğuk sular esiyordu bir kaç senedir. Şöyle ki aslında yan yana oturuyoruz, yani evlerimizin arasında 2 metre bile yok. Bahçelerimizde birleşik, bunun nedeni önceden çok yakın aile dostu olmamızdı. Aramızdan su sızmıyordu resmen, Babamla Ahmet amca, kendisi Denizin babası olur, çocukluk arkadaşıydı zaten. Ama bir kaç sene önce çok kötü tartıştılar ve ondan sonra iki aile olarak birdaha asla bir araya gelmedik, malesef Ahmet amcayı iki sene önce kaybettik. Babam cenazesine bile gitmemişti, ben çok üzülmüştüm bu duruma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçilmez
Fanfiction5 sene önce beni reddeden Adam karşımda duruyor. Gözlerimin içine bakıyor. Değişmiş mi? Bilmiyorum, sanmıyorum. Ama ben değiştim, hemde çok değiştim. Karşısında artık bir zamanlar ona ilanı aşk eden ergen kız yok! Sadece ben mi değiştim? Hayır, he...