Bu gün Sarp'sız hayatımın ilk günü. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya doğru giderken alt kattan gelen krep kokuları burnuma buram buram hücum etmişti.
Hani çinlilerin yaptığı çizgi filmlerde kokuya doğru uçarak giden karakterler vardır. Şuan adeta o hissi yaşamak için kendimi sallaya sallaya mutfağa doğru gidiyordum.
Arkadan annemin beline sarılarak
"Günaydın Matmazel" dedim.
"Günaydınlar hanımefendi. Buyrun krepleriniz hazır olmak üzere"
İkimizde gülmeye başladık. Elimi yüzümü yıkayıp geleceğimi söyledim. Hemen banyoya doğru gittim. Aklımda hala krepler vardı. Soğumasın diye hızlı hızlı yıkadım elimi yüzümü.
Havluyla kuruladıktan sonra saçımı düzeltmek için aynaya doğru döndüm. Aynanın kenarına sıkıştırılmış Sarp'ın resmi vardı.
Resmi yavaşça aynanın kenarından çıkarttım. Kısa bir süre gereksizce izledim fotoğrafı.
Yırtmaya başlamıştım. Tam resmi ortadan ikiye ayıracak derecede yırttığımda durdum.
Küçücük bir bağ ile bütündü hala resim. Hemen aldım ve odamdaki dolabın üzerine koydum.
Tekrar mutfağa doğru yola koyuldum. Annem müthiş bir sofra hazırlamış, sadece kuş sütünü unutmuştu.
Telefonum titreşimde kaldığı için gelen mesajla deprem etkisi yaratan bir masa sarsıntısı oldu.
Numarayı bilmiyordum açıkçası. Sadece adres vardı. Geçenki gibi...
'Bakalım bu seferki tramvamız ne' diye geçirdim içimden. Belki de kuruntu yapıyorum. Duru da olabilirdi sonuçta.
Bunları kafamdan kahvaltım bitene kadar silmeye karar verdim. Çünkü şuan önümde duran manzara beynimi karnıma doğru yola çıkartıyordu.
Annem hiç beklemediğim bir şekilde" kimmiş?" Diye sordu.
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorum?"
"Numara vardı."
Onaylarcasına kafasını salladı ve önüme sıcacık krepleri koydu.
Kahvaltımı en fazla on dakikada bitirmişimdir. Heyecandan mı desem açlıktan mı bilemedim orasını.
İçeri gidip üstümü değiştirdim. Açıkcası pek önem göstermemiştim. Benim için önemsizdi çünkü.
Yazılan adrese doğru yola koyuldum. Şans eseri annem soru sormadı. Hayırlısı.
Geldiğimde görünürde kimse yoktu. Oturup beklemeye karar verdim.
Arkadan bir çift elin gözlerimi kapatmasıyla zıpladım.
"Duru çok komik(!)"
"Yanlış tahmin Küçük Cadı"
Oha. Yuh. Ne alaka?
"Sarp?" Gözlerimi açtı ve geri çekildi.
"Sarp yeter. Ciddiyim yeter. Ben sensizliğe alışmaya çalışıyorum sen ne yapmaya çalışıyorsun. Bırak artık lütfen. İşimi zorlaştırıyorsun."
"Melis. Denedim. Olmuyor. Kaç kere denedim unutmak için başkalarıyla olmayı. Olmuyor, yapamıyorum. Çıkmıyorsun aklımdan."
"Çıkart o zaman. Dene. Daha çok dene. Benim gibi. Benim yaptığım gibi..."
Yanağına saniyelik bir öpücük kondurup hızlıca uzaklaştım. Unutmaya çalıştıkça, istemedikçe çıkıyor herkes, herşey.
Arkamdan gelmesi düşüncesiyle koşmaya başladım.Bir anda yere yığıldığımı vücudumda hissettiğim ağrıdan anlamıştım.
Burnuma gelen lastik kokusu ve bağırışlar geliyordu kulağıma. Gittikçe azalıyordu sesler. Sesler mi azalıyor düşünme algım mı? Başım ağrımaya başladı. Uğultular kesilmiyordu. Artık başım dayanılmaz bir ağrıya destekçi çıkıyordu.
Artık çok ağır gelmeye başlamıştı. Yavaşça gözlerimi kapattım. Onları dinlendirmek için bir süreliğine kapattım . ama tepkiler çok farklıydı. Herkes daha şiddetli bağırmaya başladı.
"112'yi arayın, hemen..."
Bilincim doktorlara göre kapalıydı. Nereden biliyorum? Duyuyorum.
Onlara göre kapalı evet fakat olan biten her şeyi algılayabiliyordum.
Annemin koşa koşa gelirkenki ayak seslerine kadar.
"Melis'imm. Annesinin bir tanesii! "
Odaya bodozlama dalarak yanıma geldi. Cihaza bağlı olduğumu görünce "oyy kuzum benim. Annesinin kuzusu." demeye başladı .
Hemen elimi tutarak yanıma oturdu. Konuşmaya başladı .
"Ah be kızım. Hep derim sağına soluna bak. Sen şimdi kendine mi zarar verdiğini sanıyorsun. Ciğerim koptu annem..."
Gözümden bir damla yaş geldiğini hayal meyal hissetmiştim. Annem konuşmasına devam ediyordu. Ama sanırım bu sefer anlamamaya başladım. Hepsi karma karışık gelmeye başladı. Kendimi annemle görüyordum. Bembeyaz bir elbise içinde annemle gidiyoruz. Bırakıyorum annemin elini. Arkama dönüyorum uzun bir süre bakıyorum. Önüme dönüyorum ve yürümeye devam ediyorum. Annem arkadan bağırıyor. Dönmüyorum...
"Doktor! Yetişin! Kızımm..."
'Bip bip bip..."