Uzun bir süre sonra merhaba! Ben bırakacağım sanırım kitabı. Hiç vote ve yorum gelmiyor. TEOGdan sonra sık sık bölüm paylaşacağım. Tabii ilgi görürse. Bölümler sık sık geleceği için çok uzun olur mu bilemem. Her neyse keyifli okumalar.
Telefonu elime alıp Sarp'ı aramak için rehberime girdim. 'Aşkım aranıyor...'
"Alo"
"Efendim canım"
"Sarp, özür dilerim"
"Neden?"
"Bitti..."
Gözyaşlarım adeta dolu yağarcasına akıyor, kalbim ise cayır cayır yanıyordu. Ama zorundaydım. Ben yalandan nefret ederim.
Duvara yaslı olan bedenim yavaş yavaş aşağı kaymaya başladı. Dizlerimi kendime çekip kafamı gömdüm. Sessiz çığlıklarla ağlamaya başladım. Tahmin etmiştim aslında böyle olacağını. Taş çatlasa beş günde çıkma teklifi mi edilir? Beş günlük aşk mı olur?
Hemen ayağa kalktım ve banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Ellerimi lavabonun iki yanına koydum ve sular akan yüzüme baktım. Güçlü olmalıyım. Yüzümü kuruladım ve makyaj çantamı çıkarttım. Dudaklarıma kırmızı ruj gözlerime de eyeliner sürdüm. Halime bakıp küçük bir tebessüm oluşturdum yüzümde.
Dolabımın kapağını açıp kıyafet aramaya başladım. Deri mini bir elbise giydim. Telefonumdan Duruyu arayıp gelmesini söyledim.
"Güzel birşeyler giy."
"Bakalım yine ne olacak."
Telefonu kapattım ve aynada kendime baktım. Çok güzel görünüyordum. Fakat biraz fazla olmuştu ama olsun. Bu gün kendimi üzecek vaktim yok.
***
Bir barın önüne geldik ve durduk. Burası neredeyse tamamı genç geri kalanları ise eğlence arayan yaşlı amcalar ve teyzelerden oluşuyordu. Derin bir iç çektim ve içeri girdim. Duru'nun kapıda dikildiğini gördüm ve yanına gittim.
"Neden gelmiyorsun?"
"Melis saçmalama! Burası tam bir abaza mekanı. Hemen gidiyoruz. " kolumdan tuttuğu gibi beni bardan çıkardı. Sigara ve nargilenin o keskin dumanı boğazımda yanık bir acının oluşmasına sebep oldu. İçime temiz havayı çekip konuşmaya başladım
"Duru bitirdim" yüzüne baktım ve anlamsız ifadesiyle karşılaştım.
"Ayrıldım Duru"
"Böylesi daha iyi Melis." Uzandı ve sarıldı. Bende karşılık verdim. Tam şu anda bir karar aldım. Artık hayatımda Sarp diye biri yok, hiç olmadı. Hayatım artık bundan ibaret.'Ben artık eski Melis'im.'
"Pişt Duru"
"Arkadaş yok artık ya. Olum sen daha demin salya sümük değilmiydin lan?"
"Hiç yakıştıramadım Duru. Beni hiç tanımamışsın." Ağzımı şaklata şaklata konuşurken oradan manda yavrusu gibi gülüyordu. O gülünce bende gülüyordum.
Odanın kapısı açıldı ve giren kişinin annem olduğunu görünce ikimizde sırıtarak baktık.
"Kızlar bu gün kurabiye yapmadım ama kapıda kaşarlı bir baklava yığını var"
Annemin ne dediğini anlamamıştık fakat kalkıp kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledik.
Kapıdaki kişinin Sarp olduğunu gördüğümde Duru arkadan kusar gibi gülmeye başlayınca bende kapıyı aralayıp şişirdiğim ağzımdaki gülme hissini dışarı çıkardım.
Olayı anneme kısa ve öz bir şekilde anlatmışım. Bu espirisine karşı gidip bir elini öpmem gerekiyordu sanırım.
Boğazımı temizleyip ciddi bir hal takınınca kapıyı açıp
"Ne var Sarp?"diye sordum.
Duru arkada gülmekten helak olmuştu. Zar zor ben içerideyim diyebildi. Ben ise gülmemi gidermek için ağzımı büzüp gerdiriyordum.
Sarp elindeki çiçeği bana uzatıp
"Melis affet beni. Özür dilerim gerçekten. Bir aptallık ettim. Affet beni."
"Sarp"
"Efendim."
"Cık." Kapıyı suratına kapatıp Duru'nun yanına gittim. Koltuğa uzanmış göğüs karın arası bir yerini tutuyordu.
"Gülmekten yarıldım ya" ses gelmeyince seslendim
"Duru?" Hemen yanına gittim. Omuzları zıplıyordu resmen. Bende ağlıyor sandım
"Noldu?" Kafasını kaldırıp baktığımda pişmiş kelle gibi gülüyordu.
"Gerizekalı. Sümsüğü aldığım gibi korum bak"
"Melis acıdım vallaha çocuğa"
"Ne hali varsa görsün."
Aslında bir yandan düşününce ben eski halime, eski Melis'e dönüşebilecek miyim?
"Duru?"
"Hı?
"Ben eskisi gibi olabilecek miyim sence. Yani nasıl diyeyim eski Melis işte."
"Bunun cevabını ben değil zaman verecek. Bekleyip göreceğiz" dedi ve gülümsedi. Karşılık vererek bende gülümsedim.
Dizüstü bilgisayardan ne zamandır izlemek istediğimiz bir filmi açtık. Annem yine dayanamamış kurabiye yapıp getirmişti.
Duru filme kendini kaptırmış ben ise kurabiyenin ilk önce çikolatalarını yiyip ağzıma atıyordum.
Film bitmişti ben az biraz izlemiştim fakat Duru yaşadı resmen. Bana filmin nasıl olduğunu sorarken elini tabağa attı. Bir süre gezdirdi ve kafasını tabağa çevirdi.
"Yuh! Manda yavrusu gibi hepsini yer mi insan be. Bir tane bırakır 'benim kardeşimin canı çeker' diye. Göz hakkı göz." Diyerek gözünü gösterdi. Gülünce yine sinirlendi
"Ne gülüyorsun pişmiş kelle gibi?" Uzandım ve sarıldım.
"Şirin mi şirin bir manda yavrusu" deyip yanağımdan öptü.
Düşündüm de bana dostum yeterli. Sevgili de neymiş. Gevurun oğlu. Bundan sonra Sarp ve Melis değil, Duru ve Melis var.