Şehirden kilometrelerce uzakta bir yalıya geldiklerinde, Key aniden arabayı durdurdu. Herkes arabadan teker teker inerken Lucy yerinde kalmayı tercih etti. Minho ona tercih hakkının olmadığını hatırlatmak için kolundan sertçe çekerek arabadan indirdi. Sabır da bir yere kadardı sonuçta. Minho kızın sendemelesini ve düşecek olmasını umursamayarak çekiştirmeye devam etti. Kapının önüne gelince hiç bekletilmeden kapı açılmıştı. Lucy kapıyı açan kızı görünce ağzı bir karış açılmıştı. Bu spor salonunda tanıştığı kız, Suzy değil miydi? Hayır, ben benzetiyorum sadece. O, olamaz. Diye geçirdi Lucy içinden. Suzy'de onu görünce şaşırmıştı.
"L-Lucy?" dedi fısıltıyla.
"Suzy?!" dedi Lucy acır gibi bir ses tonuyla. Aslında şuan acınası durumda olan Lucy'di.
"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?" dedi Onew. Daha sonra gözlerini Suzy'den alarak, Lucy'e çevirdi.
İkiside onaylarcasına kafalarını aşağı ve yukarı hareket ettirdiler. Minho sanki çok komik bir durummuş gibi sırıttı. Sonra yine kızı çekiştirerek oturma odasına götürdü. Kanepede yayılmış, aksiyon filmi izleyen Taemin'in önüne itti Lucy'i. Lucy dengesini kaybedip yere düştü. Suzy yardım etmek için bir adım attığı sırada Jonghyun onu durdurdu. Lucy daha önce hiç bu kadar kötü insanlarla karşılaşmamıştı. Taemin kolundan tutup kızı kaldırdı. Sırıttı.
"Cidden bu cılız şeye ne kadar para verdiniz?" dedi sırıtmasını sürdürerek.
"300.000 $." diye cevapladı Onew.
"Ben o paraya 2 kız satın alırdım be!" diye alay etti Taemin.
"Haklısın. Ama birileri özel olarak Amerikan kız istediği için 300.000 $ az bile." dedi Onew ve bir paketinden çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi. Suzy hiç durmadan elindeki çakmakla, Onew'ün sigarasını yaktı. Lucy'nin görüş alanına nerden geldiğini anlayamadığı 3 kız daha girdi. Kızlar tek tek sahiplerinin yanına dağıldı. Lucy'nin korkudan gözleri dolmuştu. Acaba yalvarsa bırakırlar mıydı onu? Kızların ellerindeki valizleri fark edince biraz daha umutlandı.
Onew, "Key," dedi ve gözlerini kızların üzerinde gezdirdi. "Bitir şunların işini."
Key belindeki kemerine yerleştirmiş olduğu silahı çıkarıp hiç acımadan 3 kızında kafasına sıktı. Lucy korkudan ağlamaya ve titremeye başlamıştı. Bir insan nasıl bu kadar acımasız olabilirdi?
"Psikopatlar! Nasıl yaparsınız bunu?! Aman tanrım! Buradan kaçarsam sizi polise şikayet edeceğim! Merhametten nasibini almamış sadistler!" Lucy'nin sesi boş evde yankılanıyordu. Çocuklar onun bu halini gülerek izliyorlardı.
"Kaçıp polise gideceksin ha," dedi Key sırıtarak. "Bunlarda aynı şeyi yapmaya kalkıştıkları için öldü zaten. Bu yüzden, akıllıca davranman konusunda seni uyarıyorum."
"Nasıl bir psikopatsınız ya siz?! Gereksiz insanlar! Yemin ederim kaçacağım buradan!" Lucy'nin çaresizce çırpınışları, onları daha çok güldürüyordu.
"Seninle işimiz var desene velet.." dedi Jonghyun gözlerini devirerek.
"Suzy, git bana bi kahve yap!" Suzy, Onew'ün dediğini ikiletmeyip hızlı adımlarla mutfağa gitti.
Lucy hala cesetlere takılı kalmıştı. Nasıl hiç ıskalamadan, tam alnının ortasından vurmuştu bu psikopat? Minho valizleri açtı. İçinde hiç eşya olmaması Lucy'i şaşırtmıştı. Key cesetleri oldukça geniş olan valizlerin içine tıktı. Lucy, acaba bunlardan daha acımasızı var mıdır? Diye sordu kendi kendine. Şuan Key'i gözleriyle boğmuş ve öldürmüştü.