40

14.2K 1.2K 765
                                    

jimin, serendipitysuran, wine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

jimin, serendipity
suran, wine

Jimin•


Sarı battaniyem omuzlarımı örterken parmaklarımın arasındaki şarap kadehini hafif sallıyordum, gece yarısı neredeyse olmak üzereydi yanımdaki Min Yoongi tamamen elindeki telefona odaklanmış haldeydi.

Bu gülümsememe sebep oldu, kalın siyah bomber ceketinin içinde neredeyse kaybolmuş haldeyken oldukça güzel görünüyor, son birkaç gündür bulunduğu davranışları ise kalbimi acıtıyordu. İç geçirerek arkama daha çok yaslanmanın ardından kadehimden birkaç yudum aldım.

Kapalı gökyüzünde sevdiğim her şey bulutların arkasına saklanmış haldeydi, onları göremiyor olmak kalbime beklemediğim bir ağırlık bırakıyordu. Sevdiğim ve hemen yanımda oturan çocuğa dokunamamın, onu istediğim gibi sevememin verdiği ağırlık ile aynıydı bu. Kalbimi çok ama çok acıtıyordu.

"Bana seslendiğinde senin çiçeğin oluyorum,
sanki bunu bekliyormuş gibi..."

Gözlerim kapalı gökyüzünde gezinirken lisede yazdığım şarkının gözleri neden düşmüştü aklıma bilmiyordum.

"Biliyorum, biliyorsun.
Sen benim, ben senim."

Bir damla yaş yanağımdan süzülürken devam etmek zordu, hiç yaşamadığım bir hissi böylesine anlatabilmek zordu ama en zoru, şimdi sahip olduğum tüm hislerin aynı olmasıydı. Ben yaşayacaklarımı önceden görmüştüm sanki...

"When you see me,
When you touch me..."

Yanımdaki hareketliliği fark ettiğimde dönmedim, durmadım da. İçim böylesine büyük bir acıya sahipken ona bu sözlerle anlatmak istedim içimdekileri, belki bu sefer anlardı beni.

"Sen benim mavi küfüm,
beni kurtaran kişisin.
Meleğim,
Dünyam...
Ben senin calico kedinim.
Seni görmeye geldim.
Sev beni şimdi,
Dokun bana."

Yaşlar daha da hızlanırken gözlerimi yumdum, her şey nasıl bu kadar canımı yakar bile hale gelmişti emin değildim. Omuzlarım yorgunluk ile çökerken sesimin son kalan kırıltısı ile mırıldandım.

"Sadece seni sevmeme izin ver."

Yanaklarımda soğuk parmaklarını hissettiğimde ağlamam olabilirmiş gibi sesli hale gelirken kalktı sandalyesinden, hemen önümde duran minik sehpaya oturdu ve akan her bir yaşı sildir parmaklarıyla. Onun da nemlenmiş olan gözlerine baktım, dudakları sıkıca birbirine bastırılmış halde, sadece bana bakıyordu. "Hyung." dedim zorlukla, ellerimi onun yanaklarımda duran ellerine çıkardım, soğuk parmaklarını avucumun içine alarak kucağıma çektim.

"Seni sevmeme izin ver."

Her şeyi bekleyebilirdim bilmiyordum fakat Min Yoongi'nin soğuk dudaklarını, dudaklarımın üzerine beklemiyordum asla. Gözlerim temasın etkisi ile kapanırken avucumun içinde tuttuğum ellere sığınıyordum. Dudakları hareket etmiyordu, öylece duruyor ve  beni deli ediyordu.

Geri çekildi, gözlerimi araladım, birkaç saniye bakışmanın ardından ben biraz önceki dokunuş ile alevlenen kalbimi sakinleştireden yeniden birleştirdi dudaklarımızı. Bu kez alt dudağımı dudaklarının arasına hapsetti, o yavaş bir şekilde emerken gözlerim kapandı, bir elimi ellerinden çıkararak boynuna attım ve onu kendime daha çok çektim.

Bu kez ben onun alt dudağını emerken dudakları üst dudağımı hapsetmiş, soğuk gecede bir ateşin içinde yanıyormuş gibi hissederken alabileceğim en sakin öpücüğü bahşetmişti bana. Min Yoongi'nin kalbimi adadığım elleri boynum ve çenem arasına yerleşerek bulundukları yeri okşarken dişlerimin birbirine değdi, bu ikimizin de kıkırtı bırakmasına sebep oldu.

Dudaklarımız her an kavuşmak istermiş gibi yakındı, sıcak nefesleri tenimi okşarken çeneme süzülen yaşları topluyordu yeniden. "Jiminie." Fısıltısı dudaklarıma çarptığında içe geçirdim, dilim dudaklarım üzerinde gezindi.

"Çok tatlı bir his var içimde,
tıpkı ilk içtiğimiz garip şarap gibi..."

Gülmemi durduramadım sözleri ile o gece aklıma düştü, onlarda kaldığım ilk akşamdı ve ben yine bu balkonda, bu şekilde oturuyordum. Elindeki şarap ile yanıma gelmiş, Bay Jeon'un getirdiğine dair bir şeyler fısıldamıştı. Beraber sessiz bir şekilde şarabı içerken acı mı yoksa tatlı mı olduğuna karar verme konusunda bir saat tartışmış, ardından yaptığımız saçmalık aklımıza gelerek kahkaha atmıştık beraber.

Min Yoongi'nin elleri ellerime tutundu, "Sana olan hislerimi anlamak çok zor Jimin, benim için her şeysin ve ben, senin her şeyin olmak istiyorum. Belki seni üzeceğim, belki beceremeyeceğim, belki de senin hayalinde sevgili olamayacağım ama ben denemek istiyorum." Hızlı bir şekilde konuşurken, kaçıp gitmemden korkarmış gibi, gülmeme engel olamadım.

"Seninle olmayı öğrenmek istiyorum."

Kollarım boynuna sarılmak için ileri atıldığında sarı battaniye omuzlarımdan aşağıya kaymış olsa da bu çocuk uzun sürmemiş, Yoongi kollarını belime sarmadan önce battaniyeyi yeniden omuzlarıma yerleştirmişti. Ona daha sıkı sarılırken boynuma yerleşen yüzü, tenime değen burnu ve kokumu içime çekişi, tatlı bir rüyadaymışım hissi veriyordu.

Tatlı, hiç bitmesini istemediğim bir rüya.

Kollarımdan ondan ayrıldığında battaniyeyi daha çok yerleştirdi omuzlarıma, "Bu gece burada, benimle kalır mısın?" diye sordu, parmaklarını battaniyeden çekmeden önce. Hevesli bir şekilde başımı sallamam onu güldürdü. Beni öpüşü, elimi tutuşu, sözleri öyle hülyalı bir hayal gibi geliyordu ki kalbimin atışını durdurmam zordu. "Hyung..." diye mırıldandım yeniden, gözleri tüm yüzümde gezindi, dudakları sevdiğim o tatlı gülümseme ile aydınlandı.

"Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim."

finale hoş geldiniz 👉🏻👈🏻

şaka final değil ama birkaç gün mine bölümü gelmeyecek,
umarım seversiniz.
serendipity ve wine, yoonmin için çok özel olan iki parça, onları kullanmamış olsam kendimi eksik hissederdim.
ben yokken kendinize dikkat edin 💖

mine' yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin