2.Bölüm

93 9 7
                                    

Babam beni lüks bir restoranta getirmişti. Beni üst kata çıkarırken oldukça endişeli görünüyordu. Onu bu kadar endişeli yapan neydi? Tekrar birini kaybetmemiz imkansız çünkü artık birbirimizden başka kaybedicek kimsemiz kalmamıştı. Onun da bunun farkında olduğunu biliyorum. Cam kenarında deniz manzaralı bir masaya oturmuştuk. Babam boğazını temizledi ve konuşmaya başladı." Kızım öncellikle seninle pek konuşmayarak ve ilgilenmeyerek seni üzdüğümün farkındayım fakat sana her baktığımda bana anneni hatırlatıyorsun. Bunun için bağışla. Seninle bu konuyu çok önce de konuşmuş ve anlaşmıştık. Seninle yemek yemek istedim çünkü bu aralar işteki durumlarımız pek iyi değil.  Dürüst olmak gerekirse iflasın eşiğindeyiz. Durumu kurtarmaya çalışıyorum fakat pek başarılı olduğum söylenemez." Dediğinde nereye varmaya çalıştığını , şimdi bana bunları neden anlattığını merak etmiştim. " Baba anlıyorum fakat bunu bana neden anlatıyorsın?" " Merak etmeni anlıyorum fakat sabırla dinlemeni istiyorum. Eğer iflas edersek beni bırakmanı istemiyorum. Her ne kadar seninle ilgilenmiyomuş gibi görünsemde sen benim herşeyimsin. Hatta hayattaki tek şeyimsin. Ben işimi değil seni kaybetmekten korkuyorum." Sandalyede yavaşça doğruldum. Tam ağzımı açacakken garson geldi. Babam siparişlerimizi verip garsonu başımızdan savuşturduktan sonra konuşmaya karar verdim. " Baba ben de seni çok seviyorum. Hep sevdim. Senin de beni sevdiğini biliyorum. Paran olmadığı için seni asla bırakmam bunu bilmen gerekirdi." Babam sıkıntıyla uzun bir nefes aldı. "Bilmiyorum, seni çok tanımıyorum Bade olaylara nasıl tepki verebileceğini bilmiyorum. Seni kaybederim diye çok korktum. Daha çok kazanıp seni daha mutlu etmek istedim hep. Eline daha çok imkan vermek istedim. Beni bırakmayacağını duyduğuma sevindim umarım iflas etmeyiz. Bu holdingi sana benden miras olarak bırakmak istiyorum." " Baba açıkçası ben de seni tanımıyorum. Birbirimizi tanımak için vakit geçirmemiz lazım." Babam başını salladı. " Biliyorum kızım biliyorum. Bundan sonra her cuma okul çıkışında bir şeyler yapabiliriz bence eğer sen de müsaitsen."ah işte yıllardır beklediğim teklif. Sevinçle ve yüksek sesle "Tamaaaam" diye bağırınca herkes bana döndü. Yok artık. Tunç? Ah zaten ne bekliyorum ki bu aptalın koleje burslu geldiğini mi? Hayatta kazanamaz ki bu mal. Ben ona bakarken gözlerimiz kesişti. Gözlerindeki o alaycı ifadeyi yok etmek için nelerimi vermezdim ama umrumda değil. Yanında oturan babası olduğunu tahmin ettiğim adama baktım. O da bana - daha doğrusu bizim bakışmamıza- bakıyordu. Utançla kafamı eğdim ve babama döndüm. Babam da bakışmamıza bakıyor olcak ki" Tunç'u nereden tanıyorsun" dedi. Şaşırarak sordum." Asıl sen nereden tanıyorsun?" "Babasını tanıyorum dolayısıyla da oğlunu da aslında onların bize iş konusunda yardım edebileceğini düşünüyorum sen de oğlunu tanıdığına göre bence bi akşam hep birlikte yemek yiyebiliriz. Bu arada nereden tanıdığını söylemedin?" Gözleri gelmem için umutla parlıyordu. Bana böyle bakarken hayır diyemezdim tabiki." Aynı okuldayız oğluyla ve bu kadar istiyorsan neden olmasın" dediğimde başını salladı.

Yemeğimizi konuşarak yedik ve eve dönmek için ayaklandık. Aşağı katta Tunçların da hesabı ödediğini gördüm. Yanlarına gittiğimizde babalarımız selamlaştı. Ben göz teması kurmadım çünkü umrumda değil. Eve yolcuğumuz sessizlik içerisinde geçti. Ben babamla neler yaparak geçiririz diye düşünerek geçirdim.

Eve geldiğimde kendimi yatağa attım. Öyle saçma salak düşünürken birden Tunç'un bana papatya verirken kimin resmimizi çektiğini merak ettim. Hadi ama çocuğu takip eden azgın kızlar yoktur dimi? Bunu öğrenmenin tek yolu var. O da Tunç'u takip etmek. Böylece onu takip eden kızı da görmüş olurum. Umarım Tunç beni görmez. Hadi hayrılısı.

~~~~~~~○○~~~~~~○○~~~~~~○○~~~

Lanet alarm sesiyle kalktım. Tunç. Aklıma gelen ilk şey. Fotoğrafımızı çekene ne yapsam acaba diye düşünürken sırıttım. Hazırlanıp okula gittim. Dersleri dinledim ve notlar aldım.

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin