Hava karanlıktı ve ben bara doğru yürüyordum. Jimin ile Yoongi'ye dışarıda biraz yürüyeceğimi söylemiştim.
Yoongi'nin eve gitmesi için arabayı kullanmaları gerekecekti bu yüzden arabayı almamış, ellerim cebimde ecelime doğru gidiyordum. Hava akşam olduğu için oldukça soğuktu ve atkımı almayı akıl edebildiğim içten içe mutluydum. Kulağımda kulaklık, elimde eldivenimle kendimi nedensizce ilkokul çocuğu gibi hissedip yürümeye devam ediyordum.
Kulaklarımı kapatan şapkam, onlarla uyumlu eldiven ve atkım, içinde kaybolduğum montum ve kulağımda çalan Baby şarkısı..
Durdum ve karşımda duran aydınlık bara baktım. Kavgaya veya bara gitmek için giyinmek konusunda çok akılsızca seçimler yapmıştım. En azından yumuşak kumaşlar alacağım darbeleri daha az hissetmemi sağlayabilirdi.
İlerlemek konusunda tereddüt ettim. Tam şimdi geri dönsem ne olabilirdi ki? ''Sonuçta buraya kadar geldin Taehyung, devam et.'' dedim kendi kendime. En fazla ne olabilir ki? Polis denen bir şey var, elini kolunu sallayıp istediğini bana yapamazdı. Değil mi?
Bara doğru tekrar yürümeye başladım. Telefonumdaki müziği kapatıp girişinden girerken bir çift kolla durduruldum.
''Kimlik.''
Ceplerimi yokladım. Kimlik almak aklımın ucundan bile geçmemişti. Olmadığını bilsem bile aramaya devam ettim. Sonunda tedirgin bir şekilde güvenlik görevlisine baktım.
''Şey, unutmuşum da.''
Kalın tok ses aniden cevap vermişti. ''O zaman giremezsiniz.''
Sıkıntıyla etraftaki insanlara göz gezdirdim. Barın içinden gelen müzik sesi beni daha da gergin yapıyor, gözüme vurup kaçan ışıklar gözlerimi ağrıtmaya başlıyordu.
''Bakın cidden reşitim. Hatta yakındaki üniversitenin bir öğrencisiyim. Lütfen girmeme izin verin. İçeride biri beni bekliyor.''
''Kimlik olmadan giremezsiniz.''
Sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Belki de bu evrenin bana bir mesajıydı.
İçeriden gelen ve aynı kıyafeti giydikleri için başka bir güvenlik görevlisi olduğunu düşündüğüm bir adam gözlerini bana dikerek beni içeri almayan adamın kulağına bir şeyler fısıldamaya başladı. Anlamaz gözlerle onlara bakarken bu sefer diğer adam da aynı şekilde bana bakmaya ve yanındakinin dediklerine kafa sallamaya başlamıştı.
''İçeri geçebilirsiniz, Taehyung Bey.''
Duyduklarıma garipsemiş bir şekilde karşılık verirken bir yandan da tekrar alınmama ihtimaline karşı hızla içeri girmiştim. Aklımda çok soru vardı. Adam diğerinin kulağına ne fısıldamıştı? Adımı nereden biliyorlardı? En önemlisi de böylesine büyük ve dolu bir yerde Jeon Jungkook'u nasıl bulacaktım?
Pek alışık olmadığım ortam olduğu için inanılmaz derecede rahatsız hissediyordum. Yüksek sesli müzik, terli vücutlar, saniyede bir değişen ışıklar... Sıcacık evimde olmayı şimdiden çok özlemiştim.
Etrafa göz gezdirdim ve sıkıntıyla ofladım. Birkaç kişinin dikkatini çekmeye başlamıştım bile. Keşke daha farklı ve uygun giyinseydim diye kendime kızarak etrafa bakınmaya devam ettim.
Sonunda bakışlardan rahatsız olup barmenin olduğu yere doğru gittim ve sırtımı yasladım. Etrafı izlerken geldiğimden beri bana olan bakışlarını kesmeyen ve benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bir erkeğin, bana doğru geldiğini gördüm. Huzursuzca kıpırdandım.
''Seni arkada bekliyor.''
Kime dediğini görmek için etrafıma bakındım ama bakışlarının inatla benim üzerimde durduğunu gördüğümde şaşkın bir şekilde kendimi göstererek ''Beni mi?'' dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow | Taekook
FanficJeon Jungkook'un başına Amerika'da neler geldiğini kimse bilmiyordu. Fakat Kim Taehyung fazlasıyla meraklı biriydi. Taekook.