''Taehyung! Sen iyi misin?''
Koştuğum için nefes nefese kalmış bir şekilde Jimin'e bakıyorken sorduğu soruyu tam duyamamıştım bile. Az önce bara ilk girdiğimde karşılaştığım kırmızı salondaki her yeri dağıtmış, görevlilerle kavga ediyorlardı.
Şimdi de Jungkook ile buraya gelmiştik ve onun ''Yeter!'' demesiyle herkes olduğu yerde durmuştu. Jimin elinde şarap şişesini kaldırmış, atağa geçecek halde duruyorken Yoongi'nin de kolları hala bir adamın yakasında duruyor, sinirli bir şekilde bakıyordu.
''Herkes dağılsın.''
Yanımda sinirli bir şekilde bakan çocuğun konuşmasıyla herkes acele bir şekilde dağılmaya başlamışken titremeden edememiştim. Herkes onu tanıyor olmalıydı ama titrememin asıl nedeni, bakışlarınin oldukça sert olmasıydı. Yüzü gerginleşmişti ve çenesini sıktığı her halinden belli oluyordu. Bakışlarım bir an için dudaklarına kaydığında tekrar Jimin'e döndüm. Az önceki anı hatırlamak istemiyordum. Dudaklarının pembeleşmesinin sebebi bendim ve mümkünse yaşadığımız şeyi ölene dek saklamak istiyordum. Utanıyordum, benden izinsiz beni öptüğü için sinirliydim ama en çok da şaşkındım. Homofobik ve benden nefret eden birinin beni öpmesine karşın hissedebileceğim en büyük duygu kesinlikle şaşırmaydı.
''Jimin ben iyiyim. Bırak o şişeyi, hadi.''
Yumuşak şekilde konuşmaya çalışıp Jimin'e doğru yürümeye başladım. O sırada diğer bütün insanlar çıkmış, koskoca yerde biz bize kalmıştık.
Yoongi ellerini silkeleyip Jimin'e daha da yakınlaştı. Ben de diğer yanına geçerken Jungkook'a bir göz atmış ve bana karşı olan sert bakışlarıyla karşılaşmıştım.
Bu çocuk hep sinirliydi. Ya iliklerinize kadar hissettirecek şekilde sinirli ya da sahte gülümsemeyle saklayacak kadar. Onu tanıdığım ilk günden bu yana hep bu haliyle karşılaşmıştım ve düşünmeden edemiyordum. Tüm siniri sadece bize miydi yoksa tüm dünyaya karşı böyle miydi? Yaşadığımız her durumda asıl hedefi bizken yine de emin olamıyordum. Jeon Jungkook tüm dünyaya sinirli gibiydi.
Jimin'in yumuşak bakışlarına karşı bulunduğumuz durumun aksine hafifçe gülümsedim.
''Siz iyi misiniz? Nasıl geldiniz buraya?''
Yoongi sert bakışlarıyla hala Jungkook'a bakıyorken tüm dikkatimi yanımdaki sarışın arkadaşıma verdim.
''Seni takip ettik. Tanrı aşkına neden bizden gizli şeyler yapıyorsun? Hem de bizden gizli bu iğrenç çocukla yalnız bir şekilde buluşuyorsun. Aklından ne geçiyordu?''
Sitemli bir şekilde söylediklerini dinlerken o anda ne diyeceğimi bilememiştim. Zaten Jungkook ben cevap veremeden Jimin'e karşı konuşmuştu.
''Duyabiliyorum sizi.''
Tüm bu olanlar içinde kendisine iğrenç denmesine takıldığını görmek komik bir durumdu. Eminim başkalarından daha beter laflar işitmişti ama o Jimin'in iğrenç demesine takılmıştı.
''Ne farkeder? Duysan da duymasan da iğrenç biri olmaya devam edeceksin.''
Jimin hızlıca konuşmuş, tüm sinirini bir anda çıkarmıştı.
Tek kaşını kaldırmış bir şekilde bakan çocuğa konuşmasını engelleyerek en düz ifademle karşılık verdim ve ''Biz artık gidiyoruz.'' dedim.
Bastırarak söylemiştim. Ne cevap vereceği de umrumda değildi. Onu gördükçe artık aklıma hep beni öpmesi gelecekti ve bu yüzden bir an önce buradan gitmek ve uyumak istiyordum. Uyuyup her şeyi unutmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tomorrow | Taekook
FanficJeon Jungkook'un başına Amerika'da neler geldiğini kimse bilmiyordu. Fakat Kim Taehyung fazlasıyla meraklı biriydi. Taekook.