2. Bölüm

103 4 3
                                    

Alışkanlıklarımızın bi kısmını bırakamayız. Bazılarını bırakmak istemeyiz. Şimdi bu ses alışkanlıgım olmuş olan ses. İstemediğim halde, hep duymak istediğim, kendisi için alışkanlığımı elimden almıştı bu ses zamanında.

Ayak sesleri iyice yaklaşınca kafamı o tarafa doğru çevirerek söylemesi gereken şeyleri bekledim sabırla (!)

Yine yakışıklılığından taviz vermeyen edasıyla yanımda durdu ve gece mavisi pantalonun ceplerine koydu ellerini. Ufak çocuklara benzerken görüntüsü, tadını özlediğim dudaklarına baktım. Çıkmış sakallarına dokunmak istedim o an. Parlak siyah saçlarına dokunup saatlerce koklamak istedim. Sadece istedim.

'Ne var?' Dercesine tek kaşımı kaldırıp kafamı hafifçe yana yatırdım. Sağa sola bakınıp bana döndü. Yaptığı bu hareketlerin bi manası yokken zamanımı çalması beni cezbediyordu. Onu incelediğimi farkettiği için yaptığı bariz ortadaydı. Eliyle sakallarına dokunup bana bakınca nefes alamadım. Sesini özlemiştim, dahiyane sesini duyurmayarak beni çıldırtıyordu. Yapabileceklerimi bilse ne yapar merak ediyorum doğrusu.

Bişey söylemeyince konuşmasını duymak istemediğim için dönüp gittim. Adımlarım körelirken neden hala beni tutup bişeyler söylemediğini merak ettim. Şimdiye kadar kolumu tutup söyleyeceklerini bi çırpıda söylemesi gerekmez miydi? Neyi bekliyordu. Daha ne kadar bekleticekti?

Kesin olarak gelmediğini anlayınca okuldan erkenden çıkıp eve geldiğimde Yeliz'i yine farklı bi çocukla öpüşürken görmek midemi alt üst ederken bide hoşlanmadığımı bildiği halde gözüme sokarcasına yapması beni deli ediyordu. Bir başkası olsa, bu kız cidden manyaktı.

Öksürerek girince ikiside bana baktılar. Çocuk beni süzerken tek kaşımı kaldırıp alayla ona baktım. Ne bekliyordu merak konusu doğrusu. Acaba Yelizle beni beraber götürme fikri aklından geçerken aslında Yelizin ne kadar kolay olmadığını göz önünde bulundurmuşmuydu. Yine çok fazla düşünmeye başladığımda kafamı iki yana sallayıp;

"Beni rahatsız etmeyin. Ses gelmediği sürece ev sizin" diyerek yanlarından ayrıldım.

Deri montumu saatimi üzerimdeki herşeyimi çıkarıp iç çmaşırlarımla kalınca yatağa uzandım. Fark ettimde babamı ne çok özlemiştim. Beraber keman yapmayı ne çok özlemiştim. Babam virtüöz idi. Keman çalmakta oldukça başarılı bir adamdı. Tek çalışında yıllarını verdiğini anlayabilirdiniz. Bir ara orta okuldan sonra bende merak etmiş ve ondan oldukça ustaca öğrenmiş, onun gibi duygu yüklü çalamasamda bende çok iyiydim. Onun gibi virtüöz değildim belki ama o benim gururumdu. Sırf ben istediğim için bir ara beraber keman yapmaya başlamıştık. Öyle ki bir ara sonra hobi haline gelmiş ve evin içerisine atölye bile kurmuştuk. O atölyeyi bu eve getirdiysem de o olmadan yapmak içimi acıtıyordu. Onu çok, çok fazla özlemiştim.

Yataktan kalkıp jakuziyi doldurup köpüklendirdikten sonra bedenimi sıcacık suya bıraktım. Köpüklerin eşsiz kokusuyla kendimden geçerken telefonum çaldı. Ellerimi havluyla duruladıktan sonra açıp höparlere aldım. Sedat yine arayıp ne şaçmalayacaktı merak ediyorum.

"Ne var Sedat ?"

"Gelmiş, depoya gelip seni sordu. Bulamayınca kriz geçirip herkese saldırdı. Ne yapalım?"

Şaşkınlıkla gözlerim açılırken depoya geleceģine niye okulda söylemediğini merak ederken sedat seslendi.

"Cevap vericekmisin?"

"Adresimi sakın söyleme Sedat. Ayrıca haberim var. Kriz çok dozlu olursa beni arayın gelicem" dedikten sonra suratına kapattım. Bu herif kesinlikle manyaktı.

Sinirle sudan çıkıp durulandım. Üzerime kalın şeyler giyinip kaskımı alıp çıktım evden. Motoru depoya sürerken hala sinir küpü gibiydim. Ne sanıyordu kendini. Ne sanıyordu da benim mekanıma gelip kriz geçiriyordu. Beni bırakalı çok olmuşu. Ne oldu da geri döndü. Ne istiyordu Allahın cezası ne!

SiyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin