"Şu polis çocuk."
Jimin çikolatalı pastasını çatallarken Taehyung'un sessizliği bozmasıyla kafasını kaldırıp sırıtan çocuğa baktı. Zaten karnı yeterince doymuştu. Çatalını bırakıp dirseklerini önündeki masaya yaslamış, ellerini birleştirirken konuşmasını bekliyordu.
"Sence de çekici değil miydi?"
Jimin tek kaşını kaldırıp bu konuda ciddi olup olmadığına baktı. Sonuçta karşısındaki şerefsiz herifin tekiydi ve dalga geçmek için kendisini deniyor da olabilirdi. Taehyung'un hala cevap beklediğini gördüğünde histerik bir kahkaha attı.
"Vizyonunun bu kadar düşük olduğunu bilmiyordum Taehyung."
"Hadi ama Jimin. Onu yakışıklı bulduğunu biliyorum!"
Kendisiyle uğraşmaya devam edeceğini bildiği için bu konuyla ilgilenmiyormuş gibi yapacaktı. Bu yüzden yemekten vazgeçtiği pastaya geri döndü ve kırmızı saçlarını ellerinin arasına alırken mırıldandı.
"Daha iyilerini görmüştüm."
Taehyung ayağına gelen fırsatı kaçırmadan cevapladı.
"Evet, evet. Tam karşında beni gördüğün için böyle düşünmen çok normal bebeğim."
Jimin'in ona 'bebeğim' denmesinden hoşlanmadığını biliyordu ama bunu söylemekten vazgeçmeyecekti. Çünkü sinirlendiğinde elinde olmadan yanakları saçlarının rengine dönüyordu ve bu Taehyung'un aşırı yükselmesine sebep oluyordu. Öyle ki kendisine sinirle bakan çocuğun kızaran yüzü onu öpme isteğini arttırmış, o ise sadece masanın altından bacaklarını sürtmekle yetinmişti.
"Şu çatalı boğazına saplamamam için tek bir sebep söyle."
Jimin iyice artan siniriyle bugün ne kadar sınandığını fark etti. Biraz daha böyle devam ederse elinden bir kaza çıkabilirdi çünkü ne o polis çocuğa, ne de karşısında sırıtarak bakan çocuğa tahammül edemiyordu. Az sonra söyledikleri ise sabrını taşıran son damlaydı.
"Çünkü yakışıklıyım?"
Yavşak insanlardan nefret ederdi. Taehyung ise bu dünyadaki en yavşak insan olabilirdi. Önüne düşen kırmızı saçları geriye itip, dudaklarını dişledi. Belki bu kadar beklemesi çatalı boğazına batırma isteğini bastırabilirdi ama henüz tam anlamıyla sakinleşememişti.
Taehyung, birazdan olacakları kestiremiyordu çünkü karşısındaki adam her şeyi yapabilirdi. Dolgun dudaklarının arasından dişlerini göstermesiyle elinin üstünde hissettiği acı bir olmuştu. Psikopat adam çatalı eline batırmıştı!
"Ne yaptığını sanıyorsun sen manyak?!"
"Biraz daha konuşursan çatalla yetinmem Taehyung."
Acıyla sızlanan çocuğun kulağına eğilip fısıldadı.
"Başka aletlerde kullanırım."
Ceketini alıp oradan ayrılırken Taehyung bu haliyle bile onun fısıltılı sesinin ne kadar şehvetli olduğunu düşünüyordu. Müptelası olduğu kalçalar göz hizasından ayrıldığında kanayan elin bakıp iç geçirdi. Bugün de istediğini alamamıştı.
-----------
Jungkook bıkkın bir nefes verip sabahtan beri incelediği dosyaları masaya bıraktı. Elleriyle şakaklarını ovalarken bir süre gözlerini dinlendirip rahatlamak istiyordu. Ne yazık ki bu isteği, bıraktığı dosyaların arasından gözüne ilişen resmi görünce son bulmuştu. Bu kadar yoğun çalışmak onun başını feci halde ağırıtıyordu, ki henüz bu ağrıyı atlatamadan düşünceler zihnine doluşmaya başlamıştı bile. Zaten istese de artık çalışmaya devam edemezdi. Çünkü dakika başı gözleri haber beklediği telefona giderken odaklanması imkansızdı. Son bir kez bildirimlerine bakıp uzandığı dosyayı elleri arasına aldı. Resmini görmek bile keyfini kaçırmaya yeterken kırmızı saçlı herife olan siniri gün yüzüne çıkmıştı çoktan.
Kim Taehyung'un uzun sayılacak süredir peşindeydi Jungkook. Hakkındaki çoğu şeyi bilirken, Park Jimin gibi bir detayı nasıl kaçırdığını aklı almıyordu. Bu konudaki salaklığına sövmeyi es geçip bildiği şeyleri tekrar okumaya koyuldu. Karşılaştıkları ilk günden sonra Jisung'a hemen detaylı bir dosya hazırlatmıştı ancak bununla yeterli olmayacağını o da biliyordu. Birden karşısına çıkan bu herif hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacı vardı çünkü yardımcısının anlattığı birkaç şey hariç pek bilgisi yoktu.
Gözleri tekrar masadaki telefonuna gittiğinde sinirle ayağa kalkıp volta atmaya başladı. Belki de fazla düşünüyordu ama kendini alıkoyamıyordu da. Henüz tam oturtamadığı şeyler vardı. Başta böyle büyük bir şirket varisinin neden mafya avukatı olduğunu düşünse de Jisung'dan öğrendiği bilgiyle nedenini daha iyi anlıyordu. Ne kadar üvey de olsa Park Jimin aslında başından beri peşinde olduğu Kim Taehyung'un kuzeniydi. Ailelerinde böyle başarılı bir avukat varken kıçlarını kurtaracak başka birine ihtiyaç duymamaları gayet doğal, diye düşündü Jungkook. Yine de peşinde olduğu bu adamlar oldukça gizemli geliyordu gözüne.
Tüm bu kafa karışıklığını şimdilik bir kenara bırakmaya karar verip soğuyan kahvesi yerine yeni bir tane yapmak adına mutfağa ilerleyecekken duyduğu telefonunun melodisiyle olduğu yerde kaldı. Ekranda gördüğü isim sinsice gülümsemesine sebep olmuştu. Sonunda beklediği kişi arıyordu. Söyleyeceklerini bir an önce duymak için telefonu açıp hırsla konuşmaya başladı.
"Jisung! Sonunda arayabildin! Ne yaptın öğrenebildin mi bir şeyler?"
Böyle adamlarla uğraşmak için onlardan hep bir adım önde olmak gerekirdi. Jungkook da tam olarak bunu yapmayı planlıyordu. Ancak hattın diğer ucundan duyduğu ses işlerin istediği gibi gitmediğine işaretti.
"Böyle basit oyunlar oynamana gerek yoktu Jeon."
Son söylediği ise Jungkook'un seslice yutkunmasına sebep olmuştu.
"İstersen sana kendimi çok yakından tanıtacağımı söylediğimi hatırlıyorum."
Wuhuuu!!!
Kızıl Jimin'e pata küte düşenler 👉🏻
Bu ficte ayrı bi şekşiler awww
Fic nasıl ilerliyor hiçbir fikrim yok. Sizce iyi mi?
Bir deee okuyorsanız oy verin lütfen yoksa totonuzu ısırırım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bullets İn The Brain [Vminkook]
Fanfiction"Ne yapıyorsun Taehyung?" Genç adam boynunda soluklanırken boğuk sesiyle konuştu. "Jeon'un kokusunu bir de senin teninden koklamak istedim." Dedikleri birkaç saniye afallamasını sağlasada hemen eski haline dönüp kendisine sarılan çocuğun kafasını...