Jungkook
"Bir gelişme olursa haber verirsin. Ve sakın... Sakın gözünü ondan ayırma Jisung."
Telefonu kapatıp işaret parmaklarımla şakaklarımı ovaladım. Yakaladığımız adama henüz tespit edemediğimiz bir madde verildiğinden hastaneye kaldırılmıştı. Ben de öğrenebileceğimiz en ufak bilgi için Jisung'u hastaneye göndermiştim.
Bugün o kadar stresliydi ki başımın ağrıması çok normaldi. Bir yandan Taehyung ve Jimin ikilisi, bir yandan uyuşturucu çetesiyle uğraşırken yetmezmiş gibi başımıza savcı çıkmıştı. Gelir gelmez de işlerime burnunu sokmadan duramadı tabiki.
Henüz ben bile tanımıyorken Jimin ile olan yakınlığı ise bozulan sinirlerimi daha da yıpratan bir konuydu. Nereden tanışıyorlardı, bağlantıları neydi öğrenmem lazımdı. Bardağa su doldurup ağrı kesici atmıştım ki duyduğum sesle gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sakin ol Jungkook...
"Yorucu bir gündü sanırım."
Yüzümdeki gerginliğimi azaltmak, sinirimi belli etmemek için gülümseyip arkamı döndüm.
"Bizim her günümüz aynı, alışığım. Peki siz neden hala buradasınız?"
Kollarını göğsünde birleştirip kapının pervazına yaslandı. Bugünün yoğunluğu ve üzerimde hissettiğim baskı sebebiyle pek dikkatimi çekmemişti. Fakat şu an karşımda dikilen adamın inkar edemeyeceğim bir çekiciliği vardı. İnceleme işlemimi bitirip gözlerimi gözlerine çevirdiğimde anlık ürperti sardı bedenimi. İrisleri alabileceği en koyu halini almış, sert bakışlarını üzerime dikmişti. Korktuğumu mu düşünmüştü bilmiyorum ama birkaç saniye sonra gülerek gözlerini yere çevirdi. Gülüşüyle yanağında oluşan çukur onu gözümde biraz olsun sempatik biri haline getirmişti. Neden birden güldüğünü anlamasam da hala bir cevap bekliyordum. Çoğu kişi çıkmışken burada durmasını gerektiren bir şey yoktu.
"Etrafı geziyordum Jeon. Karakolunuz ilgimi çekti."
Bu dediğine istemsiz ben de güldüm.
"Karakolumuzun ilginizi çeken yanını öğrenmek isterim savcım."
"Ilsan'dan oldukça farklı."
Kapıdan ayrılıp yanıma adımlamaya başladı.
"Orada kötüler çoktur ama bellidir," derken üstüme eğilip arkamdan az önce içtiğim ilaç kutusunu aldı.
"Kimin iyi, kimin kötü olduğunu bilirsin."
Kulağıma fısıldadığı cümleyle kaşlarımı çattım. Ne demeye getiriyordu bu adam?
"Burada ise herkes kapalı kutu. Arkandan iş çevirenler, iyi gözüküp şeytanın ta kendisi olanlar..."
Elindeki kutuyu incelerken benimle değil de kendisiyle konuşuyormuş gibi bir havası vardı.
"Yani ilgimi çeken karakolunuz değil, içindekiler Bay Jeon."
Demek istediklerini anlamıştım, ki o da verdiği mesajın yerine ulaştığını anlayınca sırıtarak arkasını döndü.
"Bu arada," diyip birden bana dönünce ani hareketlerinin sinirimi bozduğunu fark ettim. Benimle alay ediyormuş gibi hissediyordum.
"Başın ağrıdığında bu gereksiz ilaçlardan almana gerek yok."
Elindeki kutuyu bana fırlatıp göz kırptı. "Daha etkili yöntemler biliyorum."
Kaşlarımı çatıp değişken tavırlarına sövmeye başladım. Etrafımda bir tane normal insan yoktu.
Eşyalarımı toplayıp peşinden dışarı çıktığımda parmakları arasındaki sigara çarptı gözüme. Sigarasını dudağına götürüp içine çektiği dumanı havaya üfledi. Sapık gibi adamı kestiğimi fark ettiğimde hızla araba yöneldim. O ise hala olduğu yerde duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bullets İn The Brain [Vminkook]
Fanfikce"Ne yapıyorsun Taehyung?" Genç adam boynunda soluklanırken boğuk sesiyle konuştu. "Jeon'un kokusunu bir de senin teninden koklamak istedim." Dedikleri birkaç saniye afallamasını sağlasada hemen eski haline dönüp kendisine sarılan çocuğun kafasını...