Tekrar şok olmuş bir şekilde Bakugou'ya baktığım sırada, oda gözlerini açarak bana baktı:
"hm.. Günaydın.."
"gü... Günaydın mı? Bir dakika sana bir şey sormak istiyorum.. Acaba... Ben neden çıplağım?" Bakugou yataktan kalktı. Oda sadece boxer'la duruyordu:
"hatırlamıyor musun?"
"ha... Pardon neyi hatırlamam lazım?" pantolonunu giyerken bende yataktan kalktım. Arkamda bir ağrı yoktu. Lan ne yaptık biiz:
"um.. Söylemeyecek misin?" Bakugou bana baktı:
"bir şey olmadı. Sadece azgın azgın hareketler yaptın. Patrona falan rezil oldun. Bana kocam falan dedin.. Sonra uluorta yere kustun.. Zar zor eve getirdim üstünü çıkardım. Yanıma yat diye ağladın. Bende yattım"
"haaaa?!Sana kocam mı dedim?! "
"o kadar şeyden buna mı taktın?"
"hahhh..."
saçlarımı kaşıyarak banyoya girdim ve dünün yorgunluğunu attıktan sonra belimde havluyla banyodan çıktım. Çekmeceden eşyaları alırken, elinde kağıt kalem olan Bakugou'ya baktım:
"ne yapıyorsun?"
"pozisyon harika. Bunu çizmem lazım.. Mangaya ekleriz"
"haaa. Tamam. Frikik veriyim mi?"
"hahahaha şöyle aradan bacağını falan aç" dalga geçerek bir bacağımı havludan dışarı çıkardığım sırada, bütün havlu belimden düştü. İkimizde gülmeyi keserek yere düşen havluya baktık:
"wow.. Özür dilerim" havluyu yerden aldım ve tekrar belime sardım. Yavaş yavaş yükseldiğini hissettiğim penisime lanet ederken banyoya gittim ve hızlı hızlı giyindim. Odadaki kahve makinesiyle kahveleri yaptıktan sonra oturduk ve çizimlere başladık. Bu hafta çizme sırası bendeydi:
"baksana Bakugou"
"hm?"
"şu sahneyi senle canlandıralım mı?"
"hangisi?"
"seme, ukeyi masaya oturtuyor, ve ağzıyla uke'nin tişörtünü yukarı kaldırıyor.."
"ha. Tamam. Uke gözünden mi çizilecek?"
"evet" Bakugou kalkınca bende kalktım ve odada bulunan masaya oturdum. Bakugou, tişörtümün altını ağzıyla tutup yukarı çekerken, kızıl gözleriyle bana baktı.
Kendimi bilmiyordum ama Bakugou hafif kızarmıştı. Sırıtmasını da buradan görebiliyordum:
"tamam. Sanırım bu yeterli"
"uke burada ne hissediyordu?"
"hmm.. Kalbim, çok hızlı çarpıyor. Sıkıştığını hissedebiliyorum.. Bu adam... Sanki bana narin bir varlıkmışım gibi davranıyor.. Neden? Onun için öyle biri miyim..?" Bakugou ben bunları söylerken, gözlerini asla benden ayırmamıştı
"bu kadar söylüyor"
"hm.." tekrar yerine oturunca bende masadan inerek yerime oturdum. Bir bölüm daha bitirip patrona söyledikten sonra, patron artık bölümleri yayınlamamız gerektiğini söyledi ve ilk bölümü yayınladık. 1 haftada 1 bölüm atmaya karar verdik ve bence bu harika bir zaman. Zaten hala 2 bölüm öndeydik. Patron, kendi evlerimize dönmemiz için izin verince, neredeyse 3-4 gün erken dönmüştük eve. Tabii annem oğluyla gurur duyuyordu.. Ama oğlu, nefret ettiği her şeyi yapmıştı..
***
Güzel bir duş aldıktan sonra kendimi yatağa attım ve Bakugou'ya mesaj attım
"eve geldin mi?" cevap hiç gecikmedi:
"geldim. Bende şimdi sana yazacaktım. Düşünüyordum da, 3 gün evdeyiz. Boş duracağımıza bir bölüm daha halledebiliriz.."
"bende sana aynı şeyi söyleyecektim. Ama kızarsın diye söylemedim"
"kızmam..."
"O halde bana e-postanı ver. Ben çizip sana yollarım sende boyarsın"
"olur tamam" Bakugou e-postasını verdikten sonra ışığımı kapattım ki annem uyudum sansın. Bilgisayarın ışığını da kısarak çizime başladım. Her şey iyi hoş giderken, semenin yarrağını gösterdiği yeri çizemedim amk... Ben şimdi... Bakugou'dan mı isteyeceğim..?
"hey Bakugou..."
Eveeet bunu burda bitiriyim her zaman ki gibi. Artık alıştığınızı düşünüyorum. Neyse keyifli okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Walking Libidos -BakuDeku-
FanfictionJaponya'nın önde gelen çizgi roman yazarlarından iki kişi, birbirlerinden, tüm ülkeden ve yakınlarından gizli, yaoi manga çiziyorlardı. Ancak birbirlerinden habersiz olmaları pekte uzun sürmedi. Her ikisi de, son zamanlarda çokça beğenilen yaoi mang...