GG 11.

467 15 4
                                    


Yorum ve oy istiyoruumm. Her okuyan şu yıldıza bir tık yapsa var yaaa, çok daha hızlı bölüm gelir de işte hepiniz o yıldıza tık yapmıyorsunuz, beni üzüyorsunuz. Universite adayı bu kula yıldızı çok görmeyin be... Tamam çok da ajitasyona gerek yok ehhehehe

Yazım yanlışı görürseniz görmezden gelin😂 işaret koyarsanız duzeltmem kolaylaşır çünkü telefondan yazıyorum.

Kimine günaydın bölümü olacak gibi^^

İthaf almak isteyenleri buraya toplayalımmm...

Hadi iyi okumalar...

***

"Onunla, ne konuştun?"

Bu soru ile, daha doğrusu sorudan ziyade çıkan o ses tonuyla birlikte Güneş o an yerin dibine, yerin en dibine girmek istedi.

Kalbi hızlanmaya başlamış, gözlerinin içi korkudan dolayı titreşmeye başlamıştı. Korkusu asla ve asla Bora'nın bağırıp çağırması değildi. Onun korkusu, Bora'nın kendisini bırakma korkusuydu. Güzel başlamış geceyi bozmak istememesiydi. Ama maalesef ki Kerem ile konuşmuştu. Şu üç yıldan beri onunla tek kelime konuşmazken, Bora'nın teklifine evet dediği gece konuşmuştu. Bu, ona göre ağır bir davranıştı şu an.

Gözlerini bir iki defa açıp kapadı ve tam dudaklarını aralayıp konuşacaktı ki, Yağız'ı gördü gözleri. Hemen önünde olan kız arkadaşı Selin de vardı. Barışmış olma ihtimallerini düşündü fakat yüzlerine bakılırsa ikisi de hâlâ aynıydı. Yağız sinirli, Selin ise ifadesiz gibiydi.

"Yağızlar gelmiş..." Diye fısıldadı arkasında duran bedene. Konuyu dağıtmak gibi bir amacı yoktu. Birden çıkmıştı ağzından. Fakat Bora bunu konuyu dağıtma olarak algıladı.

"Saptırma, bana onunla ne konuştuğunu, konuşmanı gerektirecek ne olduğunu açıkla." Bağırmadı. Hiçbir şekilde sesini yükseltmedi ama Güneş keşke yükseltseydi diye düşündü. Çünkü öyle bir tonda söylemişti ki, bağırsa bundan çok daha iyi olurdu dedi. Tüyleri ürperdi. Çıplak kollarında oluşan küçük tümsekleri anında hissetti Bora. Üşümediğinin gayet farkındaydı. Bu ürpermenin sebebini zaten direkt kendisine bağladığı için anlamıştı.

Kafasını daha da bastırdı Güneş'in omzuna. Gözlerini kapattı. Hiçbir şey görmek istemiyordu. Güneş dışında hiçbir şeyi de duymak istemiyordu. Farkında olmadan burnunu onun çene kısmı ile boynuna yakın bir yere doğru sürttü. Hâlâ ondan cevap bekliyordu fakat bilmeyerek yaptığı bu hareket yüzünden istediği cevap gecikmişti. Çünkü Güneş'in bu harekete karşı oldukça zaafı vardı. Huylanırdı evet ama en çok hissettiği şey arzuydu. Bazen öyle bir hareket yapıyordu ki Bora, Güneş altında erimemek için gözünü açık tutmaya çalışırdı. Çünkü kapatınca daha da yoğun hissediyordu her şeyi. Tıpkı Bora gibi.

Zor da olsa, "Sadece, sadece..." Durup yutkundu. Belindeki eller hareket etmeye başlamıştı. Galiba Bora'nın bu seferki eziyeti buydu. Belinin kavisine inip, göğsünün yan taraflarına çıkıyordu o el. Arada bir de kalçasına doğru yol çiziyordu. "Gitmemiz gerektiğini söyledim!" Diye birden yükseldi. Kızdığından dolayı değil de dokunuşlarından etkilendiği içindi.

"Öznur diyebilirdi, sen niye diyorsun?" Sakindi. Bora şu an o kadar sakindi ki, Güneş bunun altında yatan canavarı hissediyordu. Gerginlikten ve iliklerine kadar hissettiği arzudan dili damağı kurumuştu sanki. Gözü hemen masaya kaydı. Kendi içeceğini es geçip, Bora'nın ancak üç yudum içtiğini tahmin ettiği viskiyi aldı hızlıca. Bir dikişte içip bitirdi geceden kara gözleri göremeyerek.

Geceme GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin