II- King Of Hun

1.9K 267 990
                                    

Ertesi gün Valentinian ellerini arkasında birleştirmiş, odasının dev penceresi ardından dalgalı denize bakıyordu. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, rüzgâr ise camı döverek içeriye girmeye çalışıyordu. Büyük at meydanı olan hipodrom, bu soğuk havayla insanları ağırlamak yerine bomboş duruyordu. Şömine ateşi yanmasa manzaranın soğukluğu içini ürpertirdi.

"Beni bir köle gibi satabileceğini mi sanıyorsun baba!" diye bağırdı Harry, babasının bu sakin tavırları karşısında.

"Onu, iki kez hata yapmadan önce düşünecektin Harry."

"Biri tarafından sevilmek istemem bir suç değildi!"

Valentinian oğluna sert bir bakış attı. "Bu sevgi istemek değil. Alt tabakadan bir ucubeyi neredeyse tahta geçiriyordun, hem de benim ölme ihtimalim varken!"

"Vasillius'u öldürdün, ondan öncekini bile! Ama anla baba, ben senin zarar göreceğini anladığımda geri çekildim, onları dinlemedim! Bir daha bunu yapmayacağıma söz veriyorum. Artık aklım başıma geldi, sevgi görmek istediğimde karşılığının bu olduğunu anladım. Beni evimden uzaklaştırma, lütfen!"

"Artık özürlerin için çok geç."

"Ama-"

"Yeter!" dedi Valentinian pencereye dönerek. "Kral geldi bile."

Harry cama koştu ve surların girişine bakmak için gözlerini kıstı. Onlarca atlı adamın, kendi iki atlı askerini takip ettiğini; ve en önemlisi önlerinde ilerleyen kralı fark ettiğinde yüreği korkuyla daraldı.

Hun İmparatorluğu sadece onunla değil, iki kralla daha yönetilirdi fakat o kralları yöneten asıl kişi İmparator Louis'ydi. Bir yıl önce bu makama ulaşan Kral Louis, duyduğu kadarıyla oldukça barbar ve kaba bir adamdı.

Hun liderleri Doğu Roma topraklarına baskı uygular ve Doğu Roma da onların bir savaş açmasını önlemek amacıyla yılın belli zamanlarında haraç öderdi. Yani babasının göz göre göre kollarına ittiği adam, kendi ülkesinde nefret kazanmış barbar bir imparatorun ta kendisiydi.

"Bana acımıyor musun?" Harry'nin gözleri babasını bulduğunda, bakışlarında merhamet yerine koca bir boşluk gördü. "Bana bunu yapamazsın baba."

"Neden? O alt tabakadan olan Vasillius'a ev yaptırmak istediğini ve onu yanına alacağını söylemiyor muydun? Bak, işte. Sana hem başka bir ev hem de asil bir hayat arkadaşı buldum."

"Onun ne kadar berbat bir kral olduğunu biliyorsun. Onun kralları da öyleydi! Beni resmen düşmanlarımıza veriyorsun, bunu nasıl yaparsın baba?"

Güldü. "Hayır, kendin için korkma. Kral Louis ganimetlere iyi bakar, oğlum."

Valentinian odadan ayrıldığında, Harry boğazına oturmuş yumruyu yutmaya, ellerini pencerenin eşiğine yaslayarak nefes almaya çalıştı. Babasının dalga geçer gibi attığı o bakış aklına geldikçe çıldırmak üzereydi.

Gözleri korku ve endişe hissiyle, ürkek bir kuş gibi imparatoru buldu. Bembeyaz atı üzerinde saraya doğru gelirken, arkasından takip eden onlarca atlı asker, bu imparatorun önemini belli ediyordu.

Başında gümüş bir başlık vardı, başlığın dibinden omuzlarına doğru koyu gri renkte zincir bir tabaka dökülüyordu. Kaskın tepesinden at kuyruğuna benzer siyah ipler sarkıyor, yüzüne vuran rüzgâr eşliğinde geriye doğru uçuşuyordu. Yakalarında samur kürkü olan ve boynuna bağlanmış siyah pelerin, vücut diline sert bir görünüm katmıştı. Dizginleri tutan elleri sayesinde açığa çıkan kolları, kalın siyah kumaştan bir kıyafet giydiğini gösteriyor, göğsünü ise başlığı kadar parlak olan gümüş zırh kuşatıyordu. Tüm bunların yanında kısılmış, sert ve kendinden emin bir şekilde bakan gözleri, keskin yüz hatlarına büyük bir vahşilik katıyordu. Kısa kesilmiş sakalları ise bu keskinliği daha da ön plana çıkarıyordu.

Constantinople | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin