quatre.

1.5K 111 24
                                    

"Jimin, oturmaya getirmedim seni. Kalk biraz eğlen, etrafına bak."

"Sarhoş arkadaşlarıma bakmak pek iyi bir karar sayılmaz."

"Sıkıcı olmuşsun iyice."

"Jongin... Üzülerek söylüyorum ki arkana bakmalısın."

Arkasına döndüğünde anında kasılan bedeni ile kafamı iki yana salladım. Bana yaşamam gerektiğini, hayatın devam ettiğini söylerken bir parçasının hâlâ Jennie'de olması doğru gelmiyordu.

"Gitmek ister misin..?"

Birkaç saniye sonra gözlerini, gözlerimle buluşturup sertçe yutkundu.

"Hayır, iyi burası."

O sırada bakışlarımı bir iki metre ilerideki masaya birkaç arkadaşı ile kurulan kıza çevirdim.

Bakışları etrafında gezinirken yanımda oturan çocukta takılı kaldı. Arkadaşlarının ona seslendiğini fark ettiği zaman ise onlara döndü.

"İkinizde aptalın tekisiniz."

"Teşekkür ederim fakat bir de kendine bak. Yıkık bir aptal gibi gözüküyorsun."

Zaten öyleyim."

"Hadi be."

"Ne oldu?'

"Bu kez sen arkana bakmalısın."

Bakışlarım, baktığı yere dönerken haftalardır yakından görmediğim çocukta takılı kaldı. Yanındaki 'eski' grup arkadaşlarım ile az önce gelen kızların yanına kuruldular.

Önceden sürekli buraya gelirdik, hep birlikte. Zaten bizim dışımızda birileri giremezdi. Yani, kpop sektörü dışında. Ne medya ne de basın rahatsız edemediği için rahat ediyorduk. Ancak uzun süredir buraya uğramamıştım.

"Daldın gittin, iyi misin?"

"İyiyim.'

"Bir shot daha var mısın?"

"Hayır demem."

Zaten barmen yakınımızda olduğu için elini kaldırması yetmişti. Birkaç dakika ardından masada yerini alan iki kadehten birini kavradım.

"İddia var mı?"

"Gece sonunda ayık olan, sızana istediğini yaptırır. Var mısın?"

"Varım."

Anında kafaya diktiğimiz shot diğerlerinden farklıydı ve uzun süredir ağzımda hissedemediğim ağır tat aklımda birkaç ay öncesini canlandırmaya yetmişti.

"Farklı bu, bizim değil. Ya, Ji-Ho!"

"Evet?"

"Bu bizim değil. Az öncekinden farklı."

"Karışmıştır, Jongin..."

"Bunu artık içmediğini biliyorsun, hadi ama."

"Onları Yoongi ve Lisa istemişti sanırım.  Bekleyin, sizinkileri getireyim."

İsmini duymamla çatılan kaşlarım ile bakışlarımı kaldırdım. Oturmuş, hiçbir şey yokmuşçasına gülüp eğleniyordu. Bakışlarım bu kez yanında oturan Hoseok'a döndüğünde burukça gülümsedim.

O anda aklımda ilk tanışma anımız belirdi. Kulaklarım uğuldamaya, damarlarımdaki kanın akışı hızlanmaya başlamıştı. Sinirden titreyen ellerim ile Jongin'e döndüm.

"Çıkmam gerek."

'Ne?'

"Dışarı çıkmam gerek, daralıyorum."

"Yine başladığını söyleme."

Onu beklemeden ayağa kalktığımda içmişliğin de verdiği etkiyle sendeledim. Düz durmayı başardığım sırada yanıma ulaşan Eunwoo kolumdan tutmuştu.

"Jimin? İyi misin?"

"İyiyim, iyiyim."

"Hadi oradan, düz duramıyorsun."

Nefeslerim iyiden iyiye göğsüme batarken gözlerimi açacak gücü kendimde bulamıyordum.

Kapıya ilerlerken yanıma adımlayan çocuk ile sinirli bakışlarım onu buldu. Anında yerinde dururken nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım.

"Bana yaklaşma. Yemin ederim seni mahvederim."

Sonunda temiz hava ciğerlerime akarken yere çöktüm. Jongin karşıma geçmiş iyi olup olmadığımı sorguluyordu. Eunwoo su getireceğini söyleyip içeri girmişti.

"Gidelim dediğinde tamam deseydim bunlar olmayacaktı."

"Senin suçun değil, saçma sapan konuşma."

Elime ulaşan su şişesinden bir yudum alıp arkamdaki duvara yaslandım.

"Madem tekrar ağırlaştı, neden söylemiyorsun?"

"Önemli bir şey değil Eun."

"Jimin, anksiyete bu. Farkında mısın? Azalmıştı krizlerin, yine çoğaldıysa niye söylemiyorsun?"

"Endişelenmenizi istemedim."

"Aptalın tekisin. İlaçları alıyor musun sen?"

"Evet. Lütfen, yeter.."

"Şimdilik yeter tamam ama bir şey olduğunda söyle Jimin. Biz senin arkadaşınız. Yanında olmak istiyoruz."

"Biliyorum, tamam. Söyleyeceğim. Eve gitmek istiyorum."

"Geleyim mi?"

"Sen eğlenmene bak. Ben bırakırım."

"Emin misin?"

"Evet."

"Dikkat edin."

"Sen de."

Birkaç dakika içinde önümüzde duraklayan siyah McLaren P1 GTR ile ayaklanıp yolcu koltuğuna oturdum. Ardından geçen 10 dakika içinde eve ulaşmıştık zaten.

***
ÖNEMLİ

Bir konuya değinmek istiyorum, anksiyete. Kesinlikle bahsetmekten hoşlanmadığım bir konu ama sanırım açıklasam iyi olur.

Anksiyete; panik, endişe gibi duyguların anksiyete ile boğuşan insanlarda daha uzun süre etkili olması gibi bir şey.

Anksiyete krizlerinin sonuçları; nefes darlığı, terleme, ellerde titreme, kalp atışlarının hızlanması. Panik Atak ve Anksiyete bir nevi aynı şeydir fakat şiddetine bağlı değişiklik gösterebilir.

Okur musunuz bilmiyorum ama yazmak istedim.
*
ve mclaren favorim olabilir o yuzden adini yazmasam kalp krizi gecirirdim herhâlde

die for youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin