'ŞebSel Yeniden' | Bölüm 2

487 31 8
                                    

Şebnem sinirlenerek yataktan doğruldu.

"Ya yeter ya!"

Alarmı eliyle kavradığı gibi yataktan fırlatmıştı. Gözlerini biraz ovuşturduktan sonra kafasını yeniden yastığa bıraktı. Uykusunu hiç bir güç bölemezdi, ama bu sefer kalkmak zorundaydı. Gerçekten kalkmalıydı.

Yataktan isteksizce kalktı ve yorganı elinin ucuyla düzeltip aynanın karşısına geçti. Kendini uzunca süzdü. Aynanın köşesindeki sarı bavula gözü takıldı. O bavula buradaki tüm anılarını doldurarak İstanbul'a veda edecekti bugün. Bavula her şeyi doldurmaya başladı. Çerçeveleri, fotoğrafları, kıyafetlerini ve geriye kalan her şeyi.

Odada neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Odanın kapısından odayı son bir kez izledi.

Birden gözünün önünde Selim İnan ve Şebnem İnan belirmişti.

'Seliiiim, bugün kahvaltıyı evde yapalım. Ben kendi ellerimle hazırlarım. '

Selim gülümsedi ve Şebnem'e sarıldı.

'Sen ve kahvaltı hazırlamak, bu pek inandırıcı değil Şebnem.'

'Biliyorum bu cümlede bir özne yüklem uyuşmazlığı var. '

Şebnem, kendini Selim'in kollarından iterek mutfağa koştu.

Artık Şebnem'in soyadı İnan değildi. Yine eski Şebnem Gürsoy'du. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Selim'i çok özlüyordu ama artık her şey bitmişti.

Saat 08.32'ye gelmişti. Şebnem her zaman ki gibi topuklu ayakkabılarını giydi ve ahşap evin kapısın son kez kapattı. Evin bahçesinde Selim'in siyah arabasını görünce kalbi hızla çarpmaya başladı ama belli etmemeye çalıştı.

'Günaydın Şebnem Gürsoy.'

'Hayırdır küçük bey? Hangi rüzgar attı sizi buraya. '

'Bir kerede normal insanlar gibi karşılık versen olmaz mı?'

'Ya tamam Selim yeter. Neden geldin diyorum bende anladın mı? Normal insanla gibi "günaydın" demiyorum. '

'İstanbul'dan gitmeyecek miydin sen?'

'Sen Şebnem Gürsoy'un sorusuna soruyla mı cevap veriyorsun. Büyük cesaret. '

Selim omuz silkti ve arabanın kapısını açtı.

'Şebnem arabaya bin. '

Şebnem gitmek istemiyordu. Bu antlaşmayı keşke imzalatmasaydım diye düşünmeye başlamıştı.

'Be-ben, ben binmiyorum. '

'Antlaşma? Çabuk pes ettin Şebnem. '

'Selim bu antlaşmayı iptal etsek mi? Sen Hülya'yla ilişkin olmadığını kanıtla bana yeter. '

'Gereksiz özgüvenin ve seni yanlız bırakıyorum Şebnem Gürsoy. Arabaya binmezsen kaybedersin. '

'Bu kadar çok mu istiyorsun burdan gitmemi Selim!'

'Ben istemiyorum bunu sen istedin Şebnem. '

Şebnem'in gözleri dolmuştu yine. Çok pişmandı, Selim'le inatlaşmak, sürekli kendini haklı görmek onu çok pişman etmişti. Her şeyin bu kadar kötü gideceğini bilseydi baştan hiç bu hataları yapmazdı. Şimdi o güzel anıların geçtiği evini, İstanbul'u ve Selim'i bırakmak zorundaydı.

Şebnem derin derin iç çekiyor ve içinden aynı cümleleri düşünüp duruyordu.

"Bir insan hayatımın tüm dengesini bozmuştu. Onu sevdiğimi hep inkar ettim. Onu bırakamıyorum bağlandım sanki. "

İçinden sayıklamaya devam ederken iri gözlerini Selim'e çevirdi ve uzunca baktı. Selim ister istemez gülümsemeye başlamıştı. Uzun uzun birbirlerine bakarken Şebnem hızlı bir şekilde arabaya geçti. Selim'de istemiyordu Şebnem'in gitmesini. Şebnem'siz ne yapacaktı o da bilmiyordu.

Selim birden Şebnem'i kolundan çekti ve arabadan geri indirdi.

'Ben antlaşmayı kaybetmeye razıyım, tamam. Seni hiçbir yere götürmüyorum. Biz omca şey yaşadık bunları boş sayamayız. İnsan nasıl unutabilir ki hemen her şeyi. '

Şebnem'in yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Bir an ki mutlulukla Selim'e sarıldı.

'Şebnem Gürsoy, unutmayınız ki Hülya yüzünden benden ayrıldınız. Onca laf söylediniz. Bu ahşap ve eski evde yalnız yaşamaya karar verdiniz ve beni kapı önüne koydunuz. '

'Öhüm, şey tam ayrılmadık aslında. Bu duygu sömrüsünü bir kenara bırakalım Selim. Sadece bana artık Şebnem İnan deme diye bağırdm sana birazcık, bağırmadım yani sadece söyledim. Ben senden boşanacağım da demiş olabilirim birazcık evet ama Şebnem Gürsoy gibi bir eşin varken Hülya'ya halen yüz vermen saçma değil mi? Sinirlendim doğal olarak. Her kadın sinirlenirdi buna. Normal bir şey sanki ya! Bir kavga ettik tamam ama çok büyüttün. Antlaşma hazırladım onu da beğendiremedik. Gerçiii, bende beğenemedim pek ama neyse...'

Selim sadece Şebnem'i kolundan tuttu ve ahşap evin kapısını açtı. Birlikte koltuklara oturdular ve biraz rahatlamaya çalıştılar.

'Şebnem, ne çok konuştun! Biz çok ağır bir kavga ettik hatırlarsan. Bu böyle basit bir şey değildi anlattığın gibi. Birbirimizi sonsuza dek unutacaktık. Ayrıca tek olay Hülya değildi unutma. Berk olayını unutmayalım. '

'Ben anladım ki biz evlenmek için gençmişiz. Baksana senin aklın başka kızlara kayıverdi hemen Selim!'

'Berk?'

'Berk, evet. Herkes Şebnem Gürsoy'a aşık olabilir Selimcim. Berk'te öyle. Şebnem Gürsoy'u tüm erkekler ister, Selim İnan alır. Bunuda böyle bil. '

'Sen benimsin, kimse sevemez benden başka. İzin vermem. '

'Ya tamam Seliim.'

Şebnem bavulundaki eşyaları geri yerlerine koymaya gitti. Sonra salona geri döndü ve Selim'in yanına yeniden oturdu.

'Bu evi aldığımız günü hatırlıyor musun?'

'Evet Şebnem, ben senin böyle bir evi isteyeceğinin imkansız olduğunu söylemiştim. '

'Böyle yanılırsınız küçük bey. Şebnem Gürsoy modernliğe de önem verir ama huzur her şeyden önemlidir. '

Selim gülmeye başladı.

'Neyse sonuçta huzurlu evde huzursuz zamanlarda oluyormuş. Bunu anladık. Bence teknede yaşamalıydık. '

Şebnem omuz silkti.

'Ne alaka tekne?'

Selim cevap vermeye yelteniyordu ki birden kapı çaldı. Şebnem keyfini hiç kaçırmadan oturmaya devam etti. Selim kapıyı açma sırasının onda olduğunu anlamıştı.

'Bu saate kim olabilir?'

Selim kapıyı araladı ve gördüğü yüz karşısında suratını astı.

'Ne işin var burda senin?!'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 07, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNSAN NASIL UNUTABİLİR Kİ | ŞebSelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin