3

46.9K 236 12
                                    

Saatler sonra güneş gökten çoktan yok olduğundan beri her zaman gitmekten hoşlandığım barda sıkılmış bir şekilde ayaklarımı sallıyordum.

"Neden Tutku, neden kendini bu hale düşürüyorsun?" Bunalmış bir havayla elimdeki buzlu viskiyi kafama diktim. Ne yazık ki kendimi bir yere düşürmediğimi anlayacak kadar açık fikirli değildi. Bu bendim.

"Levent..." diye mırıldandım başımı iki yana sallayarak. "Ben mutluyum, sen de mutlu olmanın bir yolunu bulmalısın." Levent hayatım boyunca 'ciddi' bir ilişkiye girdiğim tek kişiydi ve yetmişti de.

Aslında tüm bu ilişki saçmalıklarına tövbe ettirmişti de denilebilirdi.

"Tutku lütfen saçmalama-" Sözünü kesmek için ağızımı açtığımda ben konuşmadan başka biri araya girmişti.

"Bir sorun mu var Tutku hanım?" Tanıdık erkeksi sesine alışık olmadığım bir tehlike vardı. Bedenimi sebebini düşünmek istemediğim bir elektrik usulca tırmalarken dişlerimi sıktım. Kahretsin!

Burada ne işi vardı?

"Tutku bu adam kim?" Bu sorunun cevabını verebilmek için arkamı dönmeme gerek yoktu.

"Patronum."

"Bak-" Gerçekten mi? Devam mı edecekti, patronumun önünde?

"Bence... Bence gitmelisin artık Levent." Diye öfledim bu sefer sözünü kesme sırasını kaparak.

Kaşları çatılınca bu haline gülmemek için kendimi zor tuttum. "Seni bu adamla gecenin bu saatinde bırakıp gidemem!"

"Bırakırsan ne olur tecavüze mi uğrarım?" Göğsümde keskin bir acı oluşurken alaycı bir kahkaha attım."Masumiyetim mi gider? Yapma... Bunun için geç kaldın Levent Kural." Yüzü değişti. Kaçacaktı. Her zaman yaptığı gibi.

"Gitmem gerek." Alayla sırıttım ve barda duymak isteyen herkesin işitebileceği bir sesle konuştum.

"Elbette. Senem'e selam söyle." Levent hızla kimseyle göz teması kurmadan kapıdan çıkarken, orada olduğunu düşünmek bile istemediğim kişinin bakışlarını bedenimde hissediyordum. Tenimi soyuyor ve ruhuma ulaşmaya çalışıyorlardı. Öyle bir şeye sahip olmadığımı bilmeden.

Yakında hayal kırıklığına uğrayıp beni terk edeceklerdi. Belki de farklı olurdu. Belki öyle olmazdı diye fısıldadı biri derinlerden.

"Bana öyle bakmayı keser misin?" diye hırladım zayıf sesi susturarak. O sese son kez güvendiğimde, Levent ölüm döşeğindeki annesini üzmemek için biriyle evlenip sonra boşanacak ve mutlu olacaktık. Çünkü aşkımız sonsuzdu.

Ama annesi iki sene önce ölmüş ve o da aslında yanında gezdirecek temiz ve iyi aile kızına sahip olmuştu. Çocuklarını taşımaya layık bir kıza. Bense gizli fahişesi olmaya hak kazanmıştım. Bu bir daha asla tekrarlanmayacaktı. Asla.

"Haklı." Kötü anılardan sıçrayıp yarı gülümser haldeki suratına baktım.

"Ne?"

"Seks yapmak onları sevmeni sağlamaz, çünkü sevmek hakkında hiçbir fikrin yok."

"Bu çok..." Öfkeyle sesim kısılmıştı. Levent'le aramızda geçen tüm konuşmayı duymuş muydu. Bunu söylemeye hakkı yoktu.

"Dürüstçe miydi? Yalanlarla vakit kaybetmeyi sevmem."

"Hayır patavatsızca. Üstelik öyle olduğu gibi boş bir sav da. Beni tanımıyorsunuz."

"Üvey baban anneni öldürdükten sonra yetimhanede büyüdün. Uyumsuz bir çocuktun. Disiplin sicilinin temiz olduğu söylenemez bu yüzden kimse seni evlat edinmek istemedi. Ama zekiydin de. Çok yüksek burs dereceleriyle okudun yüksek lisansını Harvard'da yapacak kadar yüksek.

Çok fazla arkadaşın yok. Güzelsin ama düzenli bir ilişkin de yok. Feminist değilsin ama romantik de değilsin. Özgür bir kadınsın, partileri seviyorsun. Aslında eğlenmek için yaptığın tek şey bu." Parti kelimesine yaptığı vurgu dikkatimden kaçmamıştı. Her şeyimi biliyordu, yine de tüm bunlar sadece davranıştı. Binlerce şekilde yorumlanabilirdi. Ancak bir insanı gerçekten tanıyarak onu doğru yorumlayabilirdiniz.

"Çalışanlarınızla bu kadar ilgili olduğunu görmek ne kadar güzel." dedim kinayeyle. Beni işe almak için bunları bilmesine gerek yoktu. İşimi iyi yapardım. Bunu kanıtlayacak tonla belge getirmiştim. Daha fazlasına ihtiyacı olduğunu düşünmek sinirimi bozuyordu. Bir sonraki adım neydi?

Nasıl yaşayacağıma mı karışacaktı?

"Sen sıradan bir çalışan değilsin." sesi ciddileşmiş bakışlarındaki oyuncu hava yok olmuştu. "Holdingin kurulduğu yer ve en önemli merkezimizin başında olacaksın. Şirketin hayat damarları senin elinde sakın kendini diğerleriyle karşılaştırma gafletine dahi düşme." Cevap vermeden ayağa kalktım. Bu adamı istersem sabaha kadar konuşayım ikna edemeyeceğimi biliyordum. Söze değil icraata bakanlardandı.

"Peki bugün kutlamanızı kimlerle yapacaksınız, kadro açığınız varsa emrinizdeyim." Elimde son yudumu kalmış içkiyi kafasından aşağı dökmemek için ağzıma diktim.

Yüzündeki kendini beğenmiş ifadeyi dağıtmak istiyordum.

"Yeterince testesterona doydum."

"Bu dediğinizi unutmayın Tutku Hanım." Sözlerindeki tatlı meydan okuma tenimi yalayıp geçerken beklenmedik bir ürperti tüm bedenimi dolaştı.

Dişlerimi sıkıp içimden küfrettim. Böylesine etkilenmek sinirimi bozuyordu. Ben aptal bir kız çocuğu değildim. Ondan daha güçlülerinin üstesinden gelmiştim. Şimdi beni mahvedeceğini bile bile ondan etkilenemezdim.

Merhaba uzun aradan sonra burada olanlar var mı? İşlerim ancak düzene geldi artık sık sık bölüm gelecek merak edenler için. Yorumları ve oyları heyecanla bekliyorum. İyi akşamlar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TUTKUNUN ESARETİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin