aziraphale,
şeytan adına, sana yüzyıllardır mektup yazmadığımı farkettim. belki de daha çok mektup yazmalıydım sana.. mektupları hep çok severdin. o küçük kitap dükkanında nice aşk mektupları yer etmişti bu garip sevdan yüzünden.
bir aşk mektubunun en içten gelen çağrı olduğunu söylemiştin bir gün.. cennetten gelen bir armağanmış gibi.. ben cennetten gelmedim eski dostum. sana yakışmayacak pisliklerin içinden büyüdüm. ve o pisliklere geri dönerken sana son ve en içten çağrımı yapıyorum.
altı bin yıl oldu aziraphale.. o cennet bahçesinin mide bulandırıcı kapılarından çıkalı altı bin yıl oldu. bunu yanında söylemiş olsaydım yüzüme korkuyla bakar, sanki söylediğimi unutmak, bir ihtimal tarihten silmek istermişçesine silkinirdin. sanki tanrı yüzyıllardır ilk kez, kendisi hakkında yaptığım kötü bir yorumu duyup dikkatini bir iblis ve meleğin yasaklı sohbetine yöneltecekmiş gibi.
ancak bu sefer söylediklerimin tanrı'nın dikkatini çekmesinden korkmuyorum. sona yaklaşırken her şeyden vazgeçmenin rahatlığını yaşıyorum.
altı bin yıl geçti ve ben nihayet bu kelimeleri sarfetme cesaretinde bulunabiliyorum. nihayet, içimde yüzyıllardır büyüyen bu kelimelerden kaçmıyorum.
altı bin yıl boyunca, dünyanın ve o küçük insanların karmaşası içinde yolumu bulabilmemin nedenini söyleyebiliyorum sonunda.
senin gibi aydınlığa da doğsam karanlığa büyüdüm ben aziraphale. karanlığın efendisi'nin peşinden giderek düştüm ışıktan, o pis kokulu karanlığa...
son altı bin yıl içinde karanlığa ne kadar gömülürsem gömüleyim, beni yok etmeyeceğine inandığım kadar ışığı kabul ettim. bir iblisin midesini bulandıracak ışığı kalbime kabul ettim. sanki bir melekten saçılırmış gibi göz yakan ışık beni en dipten kurtardı hep.
şimdi düşünüyorum da, içime kabul ettiğim o ışık yavaş yavaş yok etmiş beni. bana sezdirmeden, kalbimin en derinlerinde başlayarak...
karanlığın içine, ait olduğum yere, ne kadar düşersem düşeyim senin ışığına doğruldum. bazen yıllar süren pis yolum, daima her şey yolundaymış gibi gülümseyerek beni karşılayan o meleğe çıktı.
her şey yolunda olmamalıydı aziraphale, benim her şeyin yolunda olmamasını sağlamam gerekirdi. melek ve iblisin zıt yönlerin ipini çekmesi gerekirdi, ipin ortasında buluşması değil... ama kendimi tutamadım. ben karanlıktan yalpalayarak çıkarken yüzüne yerleştirdiğin o gülümseme her şeyin yolunda olmasını istemem için elinden geleni ardına koymuyordu.
kendi doğama karşı çıktım senin lanet olası ışığın için. ve altı bin yıl sonra geriye baktığımda bunun boşuna olduğunu görüyorum. sinirim sana değil aziraphale. yanlışlıkla düştüğüm cenneti, kutsal topraklardan uzakta tekrar bulmuşken; cennetimin beni yalnızca karanlıktan ibaret görmesini kaldıramıyorum.
cennetin bir iblise böylesine cazip gelmesini kabullenemiyorum
sana söylemem gereken bir şey var eski dostum. ancak her şeyin sonundan hemen önce yazılmış bu mektup için bile daha erken o sözcükler. o iki değerli kelimeyi duymak için mektubun sonunu beklemen gerekecek.
zihnim, tarih sayfalarını umarsızca dolanırken bana defalarca hatırlattığın o gerçeği anımsattı bana: biz arkadaş değiliz. asla olamayız. bunu bilmiyormuş gibi davranmak yeterince zorken bana bunu hatırlattığın dönemleri hatırlıyorum. karanlığa iyice çekildiğim o lanet yılları..
bütün bunlara rağmen her zaman ipin orta yerinde buluşmuştuk ama değil mi? bazen bu buluşmanın gerçekleşmesi için ipi sertçe çekmem gerekirdi.
leonardo'yu hatırlıyorum. oldukça zeki ve tutkulu bir adamdı. kendisine tavernanın birinde eşlik ettiğim uzun geceler fani aklının kapasitesinin şaşılacak derecede olduğunu anlamamı sağlamıştı. "tanrı'nın oğlu" için aradığı modeli kafasında biraz espirili şekilde canlandırmak tahmin ettiğimden çok daha zor olmuştu. başardığımda ise yıllar sonra ilk kez yanıma gelip beni azarlamıştın.
"bunu yapmamalıydın crowley. isa'nın imajı insanlar için çok önemli. her şeyi mahvedebilirdin." sonra bana az önce o meleksi sesini yükseltmemiş, yıllar önce asla arkadaş olamayacağımızı vurgulayıp ortadan kaybolmamış gibi birlikte yemek yemeyi teklif etmiştin.
bu konuda hala seni affettiğim söylenemez. eğer sen gelip sinir bozucu ışığını işin içine sokmamış olsaydın o ünlü "son akşam yemeği"nin baş rolü leonardo'nun sevgili aşığından ilham alınmış bir adam yerine eşek kulaklı bir mesih olabilirdi.
ama sen her zaman yaptığın gibi ışığınla benim ustalıkla mahvettiğim şeyleri düzelttin ve sen yokken battığım karanlıktan beni çekip çıkardın.
bu anı zihnimde belirdikçe o iki adamı hatırlıyorum aziraphale. tarihin en tartışmalı sanatçısı ve gizemli aşığı. belli ki tanrı'nın tarihe biraz eğlence katmak için gerçekleştirdiği projelerinden biriydi. ancak birbirlerine bakarken gözlerinde parlayan o nokta öylesine can alıcıydı ki bir meleğin göz bebeklerine yerleştiğini düşünmekten kendimi alamadım.
kendimi tutamadığım bir başka şey ise neden asla onlar gibi olamayacağımızı sorgulamaktı. bin yıllarca yaşamakla lanetlenmemiş iki normal aşık. aşıklardan nefret ettiğimi bilirsin aziraphale. ama onlardan edemedim. seni ve beni, o iğrenç aşıklar olarak hayal etme isteğime engel olamadım.
mürekkebimin sonuna gelmek üzereyim, artık o malum sözü söyleme vaktim geliyor. insanların son icatlarından birini kullanarak, hatta belki e-mail atarak sana bu mektubu ulaştırabilirdim, ama o pahalı mürekkebi ve parşomeni kullanmaktan kendimi alamadım. eski dönem aşıklarının mektuplarına ne kadar özendiğini bildiğimden bu mektubu yüzyıllarca saklamana yaraşır şekilde yazmak istedim.
bütün bu mektubun ve mektuptaki veda havasının nedenini de açıklama vaktim geldi sanırım.
bugün gidiyorum eski dostum. dünyadan ayrılıyor ve cehenneme inen merdivenden son bir kez iniyorum bugün. yıllar önce o türlü numaralarla, agnes'in deyişiyle yüzlerimizi akıllıca seçerek kurtulduğumuz kutsal suya bugün giriyorum.
sana verdiğim sözü tutamadığım için özür dilerim. dünyanın keyfini bi' altı bin yıl daha sürmek için yaşadığımız onca zorluğu boşa çıkardığım için özür dilerim. ancak sonsuz yaşamın cazibesi sonsuz acıyı beraberinde getirdiğinde bunu yapmaktan başka çarem kalmadığını hissettim.
kutsal suyun içinde ruhum parçalandıktan sonra dünyaya senin iyiliğine karşın kötülük yaparak eşitlik getirecek bir iblis atayacaklardır. onun da en iyi dostun olmasına izin verme olur mu? tanrı'nın bana bahşettiği en değerli şeyin en iyi dostun olmak olduğunu hissederken bunu başka bir varlığa daha bahşetmesi ölü bir iblisin bile canını yakabilir.
ömrümün son dakikalarına yaklaşırken sana bunu söylemek istiyorum aziraphale. tanrının bizim arkadaşlığımızdan haberinin olmadığına bir an olsun inanmadım. hatta yukarıdan patlamış mısırını almış bu mektubu yazmamı izlediğine eminim. belki de leonardo ve sevgilisi gibi, biz de tanrı'nın eğlencesi adına yaratılmış iki kutsal varlıktık.
belki de tanrı yalnızca iblis'in bir meleğe ruhen diz çöküşünü görmek istedi. ve başardı aziraphale. bütün ruhumla senin karşında diz çöküyorum.
ve artık mürekkebimin son damlalarını nihayet o malum cümleyi kurmak için harcıyorum. seni kendimden azat ediyorum aziraphale. ruhumu uçurumdan aşağı sürüklerken altı bin yıl boyunca konakladığın kalbimden seni atıyorum.
ve evet...
seni se...
mürekkebi bitti ve o mürekkebin bitişiyle mektup iblisin kalbinde yaşayan meleğe doğru yola çıkarken, kutsal su iblisin üzerine damlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the beginning 'till the very end | i.h.
Fanficinnefable husbands; crowley x aziraphale bu bir hikaye değil. hatta mektup görünümünün aksine, bir gün gerekli kişilere ulaşırsa başlamamış ve bitmemiş bir şeylerin varlığı reddedilemesin diye yapılmış bir son çağrı. meleğin iblise diz çöktürüşünün...