§

1.9K 209 66
                                    

arkadaş ve aile. ne kadar önemli şeylerdi aslında. şimdi önümde duran yedi insana baktığımda tam olarak bunları düşünüyordum. bana arkadaştan çok aile olmuşlardı. bize arkadaş demek kesinlikle büyük bir hakaret olurdu.

san ise benim her şeyimdi. o bana en başından beri aile olmuştu. ne zaman yardıma ihtiyacım olsa ilk önce san koşardı. aslında onu hak edecek bir şey yapmamış olmama rağmen bana aşık olmuştu. bu ailede aşık olunması gereken en son insandım belki de. yine de başka birini sevdiğini hayal etmek bile kalbimi sıkıştırmıştı. san olmasa gerçekten yaşayamazdım. onu bir daha kaybedemezdim.

"ne düşünüyorsun, wooyoung? iyi değilsen yukarı çıkıp dinlenebilirsin." hongjoong hyung yukarıyı işaret ettiğinde ayağa kalktım. gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. "teşekkür ederim, her şey için. siz olmasanız muhtemelen dışarıda kalmıştım. her ne kadar bunu çok söylemesem de sizi seviyorum. siz bana arkadaştan çok aile oldunuz. iyi ki varsınız."

herkes şok olmasına rağmen hızlıca toparlanmış ve gülümsemişti. aramızda bu kadar ciddi konuşmalar geçmezdi normalde. özellikle de son zamanlarda iki gruba ayrıldığımızı düşünürsek şaşırmaları çok normaldi. "sen de iyi ki varsın wooyoung. hadi git dinlen biraz, daha sonra konuşuruz bunları."

kafamı sallayarak hızlı adımlarla yukarı çıktım. eşyalarımın aşağıda kaldığını odaya girince fark etmiştim fakat umrumda bile değildi. kendimi yatağa atarak ağlamaya başladım. kapının açılma sesiyle birlikte yüzümü yastığa kapattım.

san gelmişti. kokusundan tanımıştım onu. aklımı başımdan alan o kokuyu nasıl tanımazdım ki? yine de beni daha fazla bu halde görmemeliydi. onu artık biraz bile üzmek istemiyordum.

"bavulunu getirdim, bebeğim. hadi kalkıp üstünü değiştir." benden ses çıkmayınca yanıma yaklaşarak yatağa oturdu. saçlarımı eliyle yukarı doğru tarayarak enseme bir öpücük kondurdu. bütün bedenim titremişti. bir öpücük nasıl da almıştı aklımı başımdan. sanırım bu choi san'ın etkisiydi.

benden bir tepki alamayınca bu sefer de az önce öptüğü yerin biraz daha altına küçük bir buse bıraktı. "yapma." diyebildim sadece. durmazsa onu öpeceğimi ve asla bırakmayacağımı biliyordum. "durmayacağım, sen gözyaşlarını silmem için bana izin verene kadar durmayacağım. seni seviyorum wooyoung ve bırak da senin için bir şeyler yapayım. bırak sarayım yaralarını."

ağlamam şiddetlendiğinde zor da olsa konuştum. "peki ya sen? kim saracak senin yaralarını? sana çektirdiğim bunca acının bir telafisi var mı?" belimden kavrayarak beni nazikçe sırt üstü döndürdü. san oldukça güçlüydü ya da ben çok zayıftım. saçlarımı gözlerimin önünden çekerek kulağımın arkasına yerleştirdi. "sen." dedi. "benim yaralarımı saracak tek kişi sensin, jung wooyoung. sen istersen artık sen ve ben değil biz oluruz." soru sorar gibi bakıyordu.

bir elimi yanağına koyarak boynundaki çillerine bir öpücük bıraktım. bunu her zaman yapmak istemiştim ama korkmuştum. şimdi ise tek korkum onu kaybetmekti. onayladığımı biliyordu. istediğimi, onu her şeyden çok istediğimi biliyordu. yüzüme eğilerek dudaklarımızı buluşturdu. ikimiz de uzun zamandır bu anı bekliyorduk. sevdiğin insanın bir öpücüğü bütün yaralarını iyileştirebilirdi. biz birbirimizin ilacıydık.

fuck off ¬woosan¬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin