Hilal Açsaydı Kapıyı - Kesilen Sahne Özel Bölüm

1.4K 32 99
                                    

General Cevdet'le kumandanın odasından elinde tuttuğu büyükçe bir zarfla beraber çıkmıştı az önce Leon. Yunan karargahı koridorunda onun ardından yavaş yavaş ilerliyordu. Cevdet'in bir askere bir şeyler söylediğini işitti. Başını kaldırıp karşıdan gelene baktığında ise oldukça şaşırmıştı. Öyle ki birkaç adım daha attıktan sonra gözleriyle izledi gelen kişiyi. Mehmet tutuklanmadığı müddetçe Yunan karargahına gelmezdi. Önünden bile mecbur kalmadıkça geçmeyeceğini de biliyordu.

"General Cevdet, benim bir maruzatım var." diyerek girdi söze.
Tuhaf bir şekilde gergin görünüyordu Mehmet. Bu daha da meraklandırmıştı Leon'u.
Cevdet ellerini arkasında bağladı. Her zamanki dik duruşuyla cevapladı Mehmet'i.

"Dinliyorum."

Mehmet birazdan söyleyeceklerinin özellikle de Leon'u öfkelendireceğinden emindi lakin umrunda da değildi. Bir kere gelmişti buraya. Geri dönüş yoktu. Ona kaşlarını çatarak bakan Leon'la bakıştı birkaç saniye. Ardından yeniden Cevdet'e döndü. Fazla oyalanmadan konuyu bildirmek ve tiksindiği bu mekanda daha fazla durmak istemiyordu.

"Ben kızınız Hilal'e talibim."

Leon öyle bir sıçradı ki yerinden, işitmeyi beklediği cümleler kesinlikle bunlar değildi. Canına susamış olmalıydı. Hilal'le olan münasebetini bildiği halde böyle bir şeye nasıl cüret edebilmişti aklı almıyordu. Kesinlikle soracaktı bunun hesabını.

Cevdet de şaşırmıştı bu duruma. Karşısındaki delikanlıyı bilirdi. Kızıyla da pek çok kez yan yana görmüşlüğü vardı da arkadaş sanıyordu. Birde karşısında abartı bir tepki veren Teğmen vardı elbet. Önce Mehmet'e eliyle durmasını işaret edip Teğmen'e döndü yüzünü.

"Teğmen, bizi yalnız bırakın."

Leon hâlâ duyduklarını sindirmeye çalışırken zor duruyordu yerinde. El mahkum baş selamı verdi Cevdet'e. Giderken Mehmet'e tehditkar bakışlarını yollamayı ihmal etmedi. Şimdi eğer yapabilseydi gözlerinden alevler saçar, kurşunlar yağdırırdı Mehmet'in üzerine. Hilal her şeyiydi ve bu adamın da ona alakası olduğunu biliyordu. O da duymuş olmalıydı Cevdet'in kızlarına talip aradığını. Bulduğu ilk fırsatı değerlendirecekti elbet.

"Fırsatçı düzenbaz." diye söylendi içinden.

Elindeki zarfı bir hışımla odasına gidip bıraktıktan sonra karargahın arka kapısından çıkıp ön tarafa dolandı. Hesabını soracaktı mutlaka.

O esnada Cevdet de duruşunu bozmadan Mehmet'le konuşmaya devam ediyordu.

"Bir Yunan generalinin kızını istemekte bir mahsur görmüyorsun."

"Hilal, sizin gibi değil."

Gözleriyle süzdü karşısındaki delikanlıyı. Bilirdi ne kadar cevval ve vatanperver bir genç olduğunu. Hoşuna da giderdi lakin kızının başına bela da açabilirdi. Gözü kara, hareketlerini düşünmeden atan bir gençti Mehmet. Cevdet'in istediği kızlarını korumak, böyle işlerden uzak tutmakken Mehmet'le evlenmesine izin vermek demek direkt olayların ortasına serçesini atmak olurdu.

"Ama sen tehlikeli işlere bulaşıyorsun."

Mehmet kararında emindi. Dik durmaya devam ediyordu.

"Evet. Ama ne mezarlıyım ne de mapustayım."

"Şimdilik."

Yüzüne gülümser gibi baktı. Kararı belliydi, yine de şimdilik söyleme gereği duymadı.

"Bu hususu düşüneceğim. Şimdi git."

Mehmet bunun üzerine daha fazla durmadan çıktı karargahtan. Gidip Hilal'le konuşmalıydı. General pek de olumlu bakmış gibi görünmüyordu. Eğer karşısına beraber çıkarlarsa o vakit izin verebilirdi.

Tahayyül - Tek Bölümlük HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin