Anılara Dokunmak - HiLeon

750 20 10
                                    

Genellikle sıcağıyla bilinen İzmir'in dışarıda bir çocuğu uçurabilecek kadar fırtınalı geçen bir kış gününde sıcacık evindeki bir kanepede oturuyordu Hilal. İçeriyi yanan odunlardan çıkan çıtır çıtır sesler dolduruyor, sobanın tatlı sıcağı yüzünü yalıyordu. Okuduğu kitabın bir bölümünün daha sonuna gelince usulca kapatıp yanına bıraktı. Aklı kocasında kalmıştı. Esen rüzgarın sesini duymaması mümkün değildi. Her an yağmur indirebilirdi. Yağmura yakalanmamasını diledi içinden. Kocasının hassas bir bünyesi vardı ve en ufak soğuk aldığında hemen hastalanıyordu.

Arkasında duran pencereden dışarı bakmak için yerinden kalkmıştı ki kapının sesini işitti. Bir rahatlama çöktü ruhuna. Hemen ayaklanıp kapıya gitti. Bir elinde ekmek kesesi, diğer elinde içinde yiyecek olduğunu tahmin ettiği başka bir keseyle duruyordu Leon.

"Hoş geldin." dedi Hilal kocaman gülümseyerek.

"Hoş buldum sevgilim."

Önce Hilal'in alnına, ardından biraz eğilip artık kendini fazlasıyla belli eden şişmiş göbeğine bir öpücük kondurdu.

"Hiii üşümüşsün sen. Hadi ellerini yıka da çabuk sobanın başına geç."

Dokunuşlarından gelen soğukluk hemen uyarmıştı bedenini. Üstelik gebe olduğundan normaline göre duyuları daha hassastı.

"Fırtına koptu kopacak. Yağmura yakalanmadan yetiştiğime seviniyorum ben."

Leon ellerini yıkamak için evlerine yeni yaptırdıkları musluğun başına geçerken Hilal de hemen ardından onu takip ediyordu. Kucağındaki keseleri çoktan almıştı.

"Daha az evvel umarım yakalanmaz diye dua ediyordum içimden. Yine de buz gibi olmuşsun hemen. Çorba yapmıştım. Sıcacık içeriz şimdi."

"Benim hamarat zevcem. Bugün çok özledim sizi."

Salona gidecekleri halde elinden tuttu sımsıkı. Bugün iş bitmek bilmemiş, Hilal'i ve henüz doğmamış bebeklerini normalinden daha fazla özlemişti. Burnunda tütmüşlerdi adeta. Matbaadaki arkadaşlarının dalga malzemesi olmuştu.

"Biz de seni özledik babası. Hadi sofraya geçelim de sana bugünkü yaramazlıklarını anlatayım."

Leon çoktan kurulmuş sofranın başına geçip Hilal'in oturabilmesi için sandalyesini çekerken kocaman gülümsedi.

"Daha şimdiden şikayetlere başladıysan büyüdüğünde ne yapacaksın çok merak ediyorum."

"Tek dileğim huyunun sana çekmesi. Bana çekerse yandık çünkü." derken kocasının çektiği sandalyeye usulca oturdu Hilal.
Tabaklarına buharı tüten tencereden çorbayı dolduruşunu aşk dolu bir tebessümle izliyordu. Normalde de Leon fazla iş yaptırmazdı ona lakin gebe olduğunu öğrendiklerinden bu yana daha fazla üstüne titrer olmuştu. Elbette bu durumundan şikayetçi değildi.

"O kadar yaramaz mıydın cidden?"

Leon da hemen karşısına kendi sandalyesini çekip oturdu ve fırından yeni aldığı taze ekmekten bir parça koparıp ağzına attı.

"Yani aslında annem hep şey derdi. Ortada haksız bir durum görmüşsem beni kimse susturamazmış. Bu yüzden ablamla da, mektepteki bazı arkadaşlarla da çok kavga edermişim."

"Evet anlatmıştın. Ayrıca bu huyun da değişmemiş."

"Birde ablamın arkadaşlarının saçını yolardım genelde. Benimle çok alay ederlerdi. Aslında şimdi düşününce yok yere de yaramazlık yapmıyormuşum ben."

Leon karşısında bıcır bıcır konuşan karısını aşkla izlerken öylesine dalmıştı ki, kaynar çorbadan üflemeyi unutarak bir anda ağzına bir kaşık atınca hülyalı aleminden sıyrılıverdi. Damağında keskin bir acı meyledince istemsizce bir inilti döküldü dudaklarından.

Tahayyül - Tek Bölümlük HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin